Yaklaşık 95 günlük
aranın ardından Cum
a akşamı itibariyle Spor Toto
Süper Lig yeniden açtı perdelerini.
Şampiyonluk yolunda
favori gösterilen ekiplerin daha ilk haftadan puan kaybı yaşayıp
taraftarlarının zihninde ‘’acaba?’’lar uyandırması neredeyse bir klasik haline
gelmiştir. İşte bu sezon da Fenerbahçe, Beşiktaş ve Trabzonspor bu geleneği
bozmayan takımlar oldu.
Hal böyle olunca dün
akşam oynanacak Galatasaray-Kasımpaşa maçı öncesi takımımızdan da puan kaybı
bekleyenlerin sayısı 2-3 gün öncesine oranla ciddi anlamda bir artış gösterdi.
Karşılaşmanın
başlamasına 1 saat kala takım kadroları açıklanınca kısa süreli iki şok
yaşadım. Bunlardan 1.si transferi için 1,5 yıl boyunca neredeyse olağanüstü hal
ilan edilen, Kayserispor’u ikna
edebilmek uğruna maddi, manevi yapılmayan fedakarlık kalmayan ve bu kadar
uğraşın sonucunda güç bela takıma kazandırılan Amrabat’ın değil de Aydın Yılmaz’ın
ilk 11’de oluşuydu.
Yaşadığım 2.şok ise
geçen sezonun ikinci yarısında hemen hemen hiçbir karşılaşmanın 18’ine
alınmayan ve bu sezon adı gönderilecekler listesinin ilk sıralarına yazılan
Sercan Yıldırım’ın yedek kulübesinde, buna karşılık şurada birkaç gün öncesine
kadar Fatih Terim’in vazgeçilmezleri arasında yer alan Necati Ateş’in tribünde
oluşuydu.
Açıkçası dün akşam
Fatih Hoca’nın ne yapmak istediğine hiçbir şekilde anlam veremedim. Yani
yapılan bunca flaş transfere rağmen hala bu takımda Aydın oynuyorsa, Milan
Baros ve Necati Ateş gibi üst düzey 2 golcü tribündeyken Sercan Yıldırım gibi
yıllardır ne Bursaspor’a ne de Galatasaray’a en ufak bir katkı yapmadan
ortalarda dolaşan Sercan Yıldırım, oyunun son bölümünde kurtarıcı olarak sahaya
sürülüyorsa, ben gerçekten söyleyecek hiçbir şey bulamıyorum…
Karşılaşmanın ilk
düdüğüyle birlikte takımımız Kasımpaşa üzerinde özellikle Elmander-Umut
ikilisiyle baskı kurmaya çalıştıysa da bunda ancak kısmen başarılı olabildi.
Çünkü Kasımpaşa takımı gerçekten sınırlı bütçesiyle iyi bir takım kurmuş. Aldıkları
yabancı oyuncuların hepsi takıma önemli katkılar sağlayabilecek cinsten.
Özellikle ileri uçta oynayan Uche ve sağ kanattaki Djalma Campos savunmamızı
bir hayli zorladılar. Emin olun ilerleyen haftalarda bu Kasımpaşa takımı çok
canlar yakacaktır.
Birkaç pozisyon
dışında çok tehlikeli ataklar üretemediğimiz devreyi, kazandığımız bir serbest
vuruşta Emre Çolak’ın ortasına son günlerin flaş ismi Umut Bulut’un yaptığı
kafa vuruşu sonucu 1-0 önde tamamladık. Ancak Kasımpaşa’nın da Dany tarafından
2 kez kale çizgisinde önlenen bir pozisyonu vardı ki hepimizin yürekleri ağzına
geldi…
İkinci devreye de
gereksiz Aydın ısrarında devam ederek başladı Fatih Hoca. 65.dakikaya kadar da
Aydın’ın performansından oldukça memnunmuş gibi davrandı.
Takımımız ikinci 45
dakikada, ilk yarıda tam anlamıyla kurmayı başaramadığı baskıyı bu kez kurabildi
rakip üzerinde. 20’lik Emre Çolak’ın önderliğinde oldukça organize ataklarla
gittik rakip üzerine. Emre Çolak bu bölümde gerçekten mükemmel oynadı. Sanki
yıllardır bu takımın beyniymiş gibi kendinden emin ve özgüvenli bir şekilde yönetiyordu ataklarımızı.
Amrabat’ın oyuna
girişi tribünleri ayağa kaldırdıysa da, saha içindeki performansı aynı tablonun
tekrarlanması için yeterli olamadı. Sanırım Amrabat Arena’daki maçlarda
gereksiz bir heyecana kapılıyor. Oysa ki buna hiç gerek yok. Biraz rahat olup kendi futbolunu oynasa,
zaten kendisini bağrına basmak için oldukça meyilli olan taraftarın değişmez sevgilisi
olacaktır.
Dakikalar 75’i
gösterirken sahanın yıldızı Emre Çolak’ın ceza sahası sol yan çizgisi üzerinde
yaptığı gereksiz faul, topu ağlarımızda görmemize neden oldu. Kullanılan
serbest vuruşta Dany’nin kendisini bomboş bırakmasını fırsat bilen İlhan Eker,
iyi yükselerek Kasımpaşa’ya beraberlik sayısını getirdi.
Dany demişken birkaç
cümle de onunla ilgili yazmak istiyorum. Kendisi gerçekten son derece çabuk ve
top tekniği yüksek bir savunma oyuncusu. Özellikle geriden gelip rakibin
ayağından top alma işini kusursuz yapıyor. Ancak adam tutma ve kademeye girme
konusunda ciddi anlamda sıkıntıları var. Gerek Fenerbahçe gerekse de Kasımpaşa
maçlarında zaman zaman rakip hücum oyuncuları ceza sahamız içinde öylesine boş
kaldılar ki, açıkçası geçtiğimiz sezon savunmamız hiç böyle aciz görüntüler
vermemişti. Dolayısıyla Dany şu an için bu takımın anca yedek stoperi olur.
1-1’den sonra Fatih
Terim gerçeklerle yüzleşmeye ve her sezon başında denediği şapkadan tavşan
çıkarma sevdasına bir kez daha ‘’yine olmadı’’ diyerek son vermeye karar verdi.
Sahanın etkisiz isimlerinden Elmander ve Hamit yerlerini Sercan! ve Melo’ya
bıraktı. İşte maç başlamadan önce gerçek olmasından korktuğum şey de buydu tam
olarak. Olur da son bölüme beraberlikle ya da geride girersek, gol atması için
oyuna Sercan mı girecek yani? diye çok sorgulamıştım kendimi. Bir şeyi 40
kere söylersen 41.de olurmuş misali, Fatih Hoca merakla beklediğim cevabı
vermiş oldu bana…
Melo’nun oyuna dahil
oluşu orta sahaya ciddi bir direnç ve hareketlilik getirdi. Ayrıca bir kez daha
gösterdi ki, bu takımın orta sahasında Melo’nun oluşu takım üzerinde en az
%30-%40’lık bir olumlu etki yapıyor.
Artık son dakikalara
girdiğimiz anlarda Emre Çolak’ın sağ taraftan yaptığı ortada Kasımpaşa
savunmasından seken top ağlara doğru giderken, son anda uçarak kafayı vuran
Umut, gol krallığının bu sezon en büyük favorisi benim diyordu adeta.
Kalan 5-6 dakikalık
bölümde Kasımpaşa beraberlik golünü bulmak için tüm hatlarıyla yüklendiyse de
karşılaşma 2-1’lik skorla Galatasaray lehine sonuçlandı.
İlk lig maçımızın ardından
söyleyebileceğimiz şeyler; Hamit Altıntop’un şu anki performansıyla ilk 11’de
oynamasının diğerlerine haksızlık olduğu, Felipe Melo’nun acilen 90 dakikayı
çıkarabilecek duruma getirtilip orta sahadaki yerini alması gerektiği ve Fatih
Hoca’nın her sezon başında deneyipte hiçbir sonuç alamadığı fantezilerinden
artık vazgeçmesi gerektiğinin farkına varması. Eğer dün akşam Galatasaray
takımı sahadan 1 puanla ayrılsaydı, hiç tartışmasız bunun en büyük sorumlusu
geçen sezonki İ.B.B maçında olduğu gibi yine Fatih Terim olacaktı…
e-falanfilan yazarı: Kerem ZÜLFİKAR