21 Ağustos 2012 Salı

Terim'e Rağmen


  Yaklaşık 95 günlük aranın ardından Cum      a akşamı itibariyle Spor Toto Süper Lig yeniden açtı perdelerini.
  Şampiyonluk yolunda favori gösterilen ekiplerin daha ilk haftadan puan kaybı yaşayıp taraftarlarının zihninde ‘’acaba?’’lar uyandırması neredeyse bir klasik haline gelmiştir. İşte bu sezon da Fenerbahçe, Beşiktaş ve Trabzonspor bu geleneği bozmayan takımlar oldu.
  Hal böyle olunca dün akşam oynanacak Galatasaray-Kasımpaşa maçı öncesi takımımızdan da puan kaybı bekleyenlerin sayısı 2-3 gün öncesine oranla ciddi anlamda bir artış gösterdi.
  Karşılaşmanın başlamasına 1 saat kala takım kadroları açıklanınca kısa süreli iki şok yaşadım. Bunlardan 1.si transferi için 1,5 yıl boyunca neredeyse olağanüstü hal ilan edilen, Kayserispor’u  ikna edebilmek uğruna maddi, manevi yapılmayan fedakarlık kalmayan ve bu kadar uğraşın sonucunda güç bela takıma kazandırılan Amrabat’ın değil de Aydın Yılmaz’ın ilk 11’de oluşuydu.
  Yaşadığım 2.şok ise geçen sezonun ikinci yarısında hemen hemen hiçbir karşılaşmanın 18’ine alınmayan ve bu sezon adı gönderilecekler listesinin ilk sıralarına yazılan Sercan Yıldırım’ın yedek kulübesinde, buna karşılık şurada birkaç gün öncesine kadar Fatih Terim’in vazgeçilmezleri arasında yer alan Necati Ateş’in tribünde oluşuydu.
  Açıkçası dün akşam Fatih Hoca’nın ne yapmak istediğine hiçbir şekilde anlam veremedim. Yani yapılan bunca flaş transfere rağmen hala bu takımda Aydın oynuyorsa, Milan Baros ve Necati Ateş gibi üst düzey 2 golcü tribündeyken Sercan Yıldırım gibi yıllardır ne Bursaspor’a ne de Galatasaray’a en ufak bir katkı yapmadan ortalarda dolaşan Sercan Yıldırım, oyunun son bölümünde kurtarıcı olarak sahaya sürülüyorsa, ben gerçekten söyleyecek hiçbir şey bulamıyorum…
  Karşılaşmanın ilk düdüğüyle birlikte takımımız Kasımpaşa üzerinde özellikle Elmander-Umut ikilisiyle baskı kurmaya çalıştıysa da bunda ancak kısmen başarılı olabildi. Çünkü Kasımpaşa takımı gerçekten sınırlı bütçesiyle iyi bir takım kurmuş. Aldıkları yabancı oyuncuların hepsi takıma önemli katkılar sağlayabilecek cinsten. Özellikle ileri uçta oynayan Uche ve sağ kanattaki Djalma Campos savunmamızı bir hayli zorladılar. Emin olun ilerleyen haftalarda bu Kasımpaşa takımı çok canlar yakacaktır.
  Birkaç pozisyon dışında çok tehlikeli ataklar üretemediğimiz devreyi, kazandığımız bir serbest vuruşta Emre Çolak’ın ortasına son günlerin flaş ismi Umut Bulut’un yaptığı kafa vuruşu sonucu 1-0 önde tamamladık. Ancak Kasımpaşa’nın da Dany tarafından 2 kez kale çizgisinde önlenen bir pozisyonu vardı ki hepimizin yürekleri ağzına geldi…
  İkinci devreye de gereksiz Aydın ısrarında devam ederek başladı Fatih Hoca. 65.dakikaya kadar da Aydın’ın performansından oldukça memnunmuş gibi davrandı.
  Takımımız ikinci 45 dakikada, ilk yarıda tam anlamıyla kurmayı başaramadığı baskıyı bu kez kurabildi rakip üzerinde. 20’lik Emre Çolak’ın önderliğinde oldukça organize ataklarla gittik rakip üzerine. Emre Çolak bu bölümde gerçekten mükemmel oynadı. Sanki yıllardır bu takımın beyniymiş gibi kendinden emin ve özgüvenli  bir şekilde yönetiyordu ataklarımızı.
  Amrabat’ın oyuna girişi tribünleri ayağa kaldırdıysa da, saha içindeki performansı aynı tablonun tekrarlanması için yeterli olamadı. Sanırım Amrabat Arena’daki maçlarda gereksiz bir heyecana kapılıyor. Oysa ki buna hiç gerek yok.  Biraz rahat olup kendi futbolunu oynasa, zaten kendisini bağrına basmak için oldukça meyilli olan taraftarın değişmez sevgilisi olacaktır.
  Dakikalar 75’i gösterirken sahanın yıldızı Emre Çolak’ın ceza sahası sol yan çizgisi üzerinde yaptığı gereksiz faul, topu ağlarımızda görmemize neden oldu. Kullanılan serbest vuruşta Dany’nin kendisini bomboş bırakmasını fırsat bilen İlhan Eker, iyi yükselerek Kasımpaşa’ya beraberlik sayısını getirdi.
  Dany demişken birkaç cümle de onunla ilgili yazmak istiyorum. Kendisi gerçekten son derece çabuk ve top tekniği yüksek bir savunma oyuncusu. Özellikle geriden gelip rakibin ayağından top alma işini kusursuz yapıyor. Ancak adam tutma ve kademeye girme konusunda ciddi anlamda sıkıntıları var. Gerek Fenerbahçe gerekse de Kasımpaşa maçlarında zaman zaman rakip hücum oyuncuları ceza sahamız içinde öylesine boş kaldılar ki, açıkçası geçtiğimiz sezon savunmamız hiç böyle aciz görüntüler vermemişti. Dolayısıyla Dany şu an için bu takımın anca yedek stoperi olur.
   1-1’den sonra Fatih Terim gerçeklerle yüzleşmeye ve her sezon başında denediği şapkadan tavşan çıkarma sevdasına bir kez daha ‘’yine olmadı’’ diyerek son vermeye karar verdi. Sahanın etkisiz isimlerinden Elmander ve Hamit yerlerini Sercan! ve Melo’ya bıraktı. İşte maç başlamadan önce gerçek olmasından korktuğum şey de buydu tam olarak. Olur da son bölüme beraberlikle ya da geride girersek, gol atması için oyuna Sercan mı girecek yani? diye çok sorgulamıştım kendimi. Bir şeyi 40 kere söylersen 41.de olurmuş misali, Fatih Hoca merakla beklediğim cevabı vermiş oldu bana…
  Melo’nun oyuna dahil oluşu orta sahaya ciddi bir direnç ve hareketlilik getirdi. Ayrıca bir kez daha gösterdi ki, bu takımın orta sahasında Melo’nun oluşu takım üzerinde en az %30-%40’lık bir olumlu etki yapıyor.
  Artık son dakikalara girdiğimiz anlarda Emre Çolak’ın sağ taraftan yaptığı ortada Kasımpaşa savunmasından seken top ağlara doğru giderken, son anda uçarak kafayı vuran Umut, gol krallığının bu sezon en büyük favorisi benim diyordu adeta.
  Kalan 5-6 dakikalık bölümde Kasımpaşa beraberlik golünü bulmak için tüm hatlarıyla yüklendiyse de karşılaşma 2-1’lik skorla Galatasaray lehine sonuçlandı.
  İlk lig maçımızın ardından söyleyebileceğimiz şeyler; Hamit Altıntop’un şu anki performansıyla ilk 11’de oynamasının diğerlerine haksızlık olduğu, Felipe Melo’nun acilen 90 dakikayı çıkarabilecek duruma getirtilip orta sahadaki yerini alması gerektiği ve Fatih Hoca’nın her sezon başında deneyipte hiçbir sonuç alamadığı fantezilerinden artık vazgeçmesi gerektiğinin farkına varması. Eğer dün akşam Galatasaray takımı sahadan 1 puanla ayrılsaydı, hiç tartışmasız bunun en büyük sorumlusu geçen sezonki İ.B.B maçında olduğu gibi yine Fatih Terim olacaktı…
   
       e-falanfilan yazarı: Kerem ZÜLFİKAR