Bazı maçlar vardır, henüz ilk 10 dakikasında anlarsın ki o
akşam ne yaparsan yap o top o üç direğin arasından geçmeyecektir. İşte dün akşam
da o maçlardan birini oynadı Galatasaray.
Schalke provası
niteliğindeki karşılaşmaya beklenilenin aksine 4-5-1 düzeniyle başladı Fatih
Hoca. Demek ki Salı akşamı için kafasındaki diziliş de bu. Tabi buradaki tek
merak konusu ileride Burak mı oynayacak, Drogba mı? Ya da ikisi birden oynayıp
Burak yine sağ çizgide kaybolup gidecek mi? Neyse neler olacağını Salı günü
göreceğiz artık…
Dün özellikle ilk 45
dakikada fırtına gibi bir Galatasaray vardı sahada. Bu sezonun hiç abartısız en
iyi maçını oynadık. Özellikle pozisyona girmekte ciddi sıkıntılar
yaşayan takımımız belki de tarihi farkı kaçırdı desek yeridir. Daha
10.dakikada 3-0, devre sonunda da 7-0 falan olabilirdi karşılaşma. Ancak
beceriksizlik mi diyelim, şanssızlık mı diyelim, bir türlü topu ağlarla
buluşturamadık. Burak’ın 1 metreden ıska geçtiği top, Hamit’in bu sezon 6.kez
direği nişanlaması ve kaçan diğer nice pozisyonlar…
Böylesine bir futbol
oynadığımız gecede ikinci yarı illaki golü buluruz diye düşündük devre arası.
Tribündeki herkes de bizimle aynı fikirdeydi. Oldukça rahat ve kaygısız bir şekilde
ikinci 45 dakikanın başlamasını bekliyorduk.
Fatih Hoca’da bizler
gibi takımının futbolundan memnun olacak, herhangi bir değişiklik yapma
ihtiyacı hissetmedi ve ikinci yarıya da aynı onbirle çıktı.
Bu devrede de ilk 45’tekiler
kadar net olmamakla birlikte yine bir çok pozisyon bulduk. Fakat gelin görün ki onları
da değerlendiremedik…
54.dakikada Hamit
yine ceza sahası dışından vurdu, alışılageldiği üzere yine üst direkten döndü.
Hamit’i sezon başından beri çok eleştirdim ama şunu da söylemeden geçmeyeyim; ben hayatımda bu kadar şanssız bir futbolcu görmedim. Yani özellikle direğe vurdurmak için uğraşsa
bu kadar çok isabet kaydedemezdi herhalde. Sezon başından beri 7 kez direkleri
sallaması gerçekten çok ciddi bir rakam!
Gençlerbirliği
takımı kalemize 2 kafa vuruşu yaptı, birini Muslera çıkardı ikincisi gol oldu…
Tabi gol baştan sonra Eboue’nin hediyesidir o ayrı konu. Durup dururken kendini
yere bırakmasa o top ağlarımıza gitmeyecekti...
Açıkçası 1-0 geriye
düştükten sonra topun da bizi sevmediği bu akşamda galibiyetin artık çok çok
zor olduğu gerçeğini iyiden iyiye hissetmeye başladık.
Fatih Hoca golü bulmak için yedek kulübesinde ne kadar hücumcu varsa hepsini oyuna aldı.
Umut-Burak-Drogba üçlüsü, arkalarında da Amrabat.
Hoca geriye
düştüğü birçok maçta galip gelmek adına orta sahayı tamamen boşaltıp elindeki tüm forvetleri sahaya sürdü bugüne dek. Peki Orduspor karşılaşması dışında bu
taktik ne zaman işe yaradı diye düşünmeden edemiyor insan. Çünkü siz ne kadar
fazla forvetle oynarsanız oynayın, onlara top atacak adamları oyundan alırsanız
daha fazla hücum oynamak bir yana, rakip kaleye gidemez hale gelirsiniz. Dün
60-65 dakika mükemmele yakın oynayan takımımızın son 20-25 dakikada sürekli
olarak doldur boşaltlara dönmesinin nedeni de buydu işte. Hee elinizde bir
Hakan Şükür varsa, sürekli rakip ceza sahasına doğru uzun top gönderin buna
lafım olmaz. Ancak Burak-Umut-Drogba üçlüsüyle bu uzun top olayının başarılı
olamayacağı geride kalan haftalarda kendini belli etmişti sanki...
Geçen hafta da
söylediğim gibi Drogba şu an yalnızca kendine oynuyor. Takımına fayda sağlamak
gibi bir amacı, isteği yok malesef. Kazanılan her duran topta hemen koşup topu
eline alması bunun en güzel göstergesi zaten. Hani çocukken yaptığımız mahalle
maçlarında bizden 3-4 yaş büyük abiler olurdu. Her şeyi onlar kullanır, kimin
oynayıp oynamayacağına onlar karar verirdi. Drogba’nın saha içindeki tutum ve hareketleri de bana o abileri hatırlatıyor işte. 83.dakikada yaptırdığı hayali
penaltıda da (Pozisyonun penaltıyla uzaktan yakından alakası yok çünkü) yine
aynı hareketi yaptı. Yerden kalktığı gibi hemen gitti topu kucakladı. Sanki,
kimse yanıma yaklaşmasın hayatta bırakmam der gibi…
Penaltıyı
atamayacağından adım gibi emindim. Yanımdaki arkadaşlarıma da söyledim. Gelip
tavana asmaya falan kalkarsa tribüne gönderir o topu dedim. Nitekim öyle de oldu...
Böylesine berbat bir
zemin varken ortada, o topun dibine girmeye kalkmak çok amatörce bir hareket.
Bunca yıl üst düzey liglerde ve takımlarda profesyonel futbol oynamış bir dünya
yıldızının bu kadar amatörce bir hareket yapması da gerçekten ilginç...
Penaltı da kaçınca
bu uğursuz akşamı mağlubiyetle tamamlayacağımızdan %100 emin olduk artık. Kalan
6-7 dakikada ceza sahası içi karambollerinde yaptığımız etkisiz vuruşlar vardı
sadece.
90 dakika
tamamlandığında hiç kimse üzgün değildi. Pegasus Tribünü takımı çağırıyordu
hatta. Doğrusu da buydu sanırım. Sezon başından beri ilk kez bu denli iyi
futbol oynayıp bu sefer de galip gelmeyi beceremeyen futbolcularımıza Schalke
maçı öncesi en azından moral vermek zorundaydık.
İşte böylesine
ilginç bir akşam yaşadık dün Türk Telekom Arena’da. 13-14 tane net pozisyon
bulup sahadan mağlubiyetle ayrılmak anca 40 yılda bir olur. En son geçen
seneki Fenerbahçe maçında yaşamıştık bunu, sonrasında şampiyonluk geldi zaten.
Umarım dün gece yaşanan benzer tablo da yine gelecek şampiyonluğun habercisidir
bizim için.
e-falanfilan yazarı: Kerem ZÜLFİKAR