Öyleydi böyleydi derken yine geldik mi ligin final
haftalarına? Geçen sezonun bu zamanlarını hatırlıyorum da, tüm rakiplerimize
uzak ara yapmış bir şekilde zirvenin tek sahibiyken ne yazık ki
şampiyonluğumuza kavuşmak için Süper Final saçmalığını beklemek zorundaydık.
Neyse ki bu sezon aynı sıkıntıyı tekrar yaşamayacağız…
Schalke yorgunu
aslanlarımız şampiyonluk yolunda çok kritik bir 90 dakikaya çıkıyorlardı bugün.
Bu yorgunluğun üstüne, bir gündüz maçında ligin en formda ekiplerinden Kayserispor’a
karşı neler yapabileceğimiz hepimiz için büyük bir merak konusuydu doğrusu.
Schalke maçının
özellikle ilk yarısını mükemmel oynayan takımdan yabancı sınırlaması nedeniyle
Dany’i kesmek zorunda kalmıştı Fatih Hoca. Onun yerine cezası kaldırılan Gökhan
Zan sahadaydı.
Son haftalarda
yükselen form grafiğimiz Kaysersipor karşısında tavan yaptı desem yeridir. Öyle
ki karşılaşmaya cidden müthiş başladık. Henüz 3.dakikada Drogba’nın mükemmel pasında
Selçuk’un kafayla yaptığı asist sonucu Sneijderle üstünlüğü yakaladık.
Gerçekten takım oyunu anlamında çok şık bir goldü buldu.
Golden sonraki
bölümde sahanın mutlak hakimiydi Galatasaray. 15.dakikaya kadar Kayserispor takımı
bir kez bile olsun orta sahayı geçemedi.
Rakibi bunalttığımız bu bölümde yine mükemmel pas kombinasyonları sonucu
Eboue’nin Burak’a ‘’Al da at’’ diye verdiği topu golcü oyuncumuz zoru başararak
6 pas içinden tribünlere gönderdi!
Birkaç dakika sonra
bu kez Burak Drogba’ya ‘’Al at’’ dedi, Drogba ise Burak’ınkinden de zor bir şey
yaptı. Kaleye 1 metre mesafeden fileler yerine Ertuğrul’u nişanladı.
Ardı ardına
girdiğimiz pozisyonlarda 2’yi bulamayınca ister istemez Kayserispor takımı
oyuna tutunmaya başladı. Öncelikle kurduğumuz baskıyı yavaş yavaş kırmayı
denediler. Bunu gerçekleştirdikten sonra
da bu kez onlar pozisyonlara girmeye başladı.
Neyse ki Burak
Yılmaz Kayseri’de de sahne almaya karar verdi. Sneijder’in uzun pasını Drogba
çok klas bir şekilde Burak’a indirdi, Burak’ta tipik bir santrafor vuruşuyla
fileleri havalandırdı.
2-0’dan sonra Bobo’nun
anlamsız bir hareket yaparak oyundan atılması Kayserispor takımına öldürücü
darbeyi vurdu. Hem 2 farklı üstünlüğü hem de bireysel anlamdaki sayısal
fazlalığı elinde bulunduran takımımız tek taraflı bir maç oynamaya başladı
artık.
38’de yine ardı
ardına gelen mükemmel tek paslar ve verkaçlar sonucu 3. golü bulduk. Günün
yıldızlarından Melo’nun asistiyle penaltı noktası hizasında topla buluşan Burak
kendisinin 2, takımının da 3.golünü kaydetmiş oldu.
Böylesine mükemmel
oynadığımız devreyi 3-0’la tamamladık ancak çok daha farklı da bitirebilirdik.
5-0, 6-0 gibi…
İkinci 45’te ise biraz
vites düşürmekle birlikte yine oyunun mutlak hakimiydik. Hatta bu devrede de gole
çeviremediğimiz çok net pozisyonlar vardı. Özellikle Drogba’nın kaleci
Ertuğrul’dan, Umut’un da Khizanishvili’den topu çalıp golle sonuçlandıramadığı
pozisyonlar ‘’Bunlar da kaçar mı?’’ dedirtti hepimize.
Sneijder’in yerine
dahil olan Amrabat’la, Burak’ın yerine giren Umut biraz daha akıllı ve
becerikli olabilseler gerçekten son yarım saatte en az 2 gol daha atabilirdik.
Ne diyelim, kısmetse ilerleyen haftalara artık...
89’da Kayserispor’un
Biseswar’la bulduğu gol sadece bir teselliden ibaretti onlar için.
Sonuç olarak,
Şampiyonlar Ligi yorgunu takımımız lig şampiyonluğuna giden yolda çok kritik
bir engeli kayıpsız geçti. Rakiplerimizden Beşiktaş’ın kaybettiği bu haftada
kazanmak ise işin daha önemli kısmıydı. Kalan 8 haftalık süreçte bana
sorarsanız ciddi bir fikstür avantajına sahibiz. Çünkü 2 İstanbul dışı, 1 de
Kadıköy olmak üzere 3 deplasmanımız kaldı sadece. Hele hele önümüzdeki 2
karşılaşmayı kendi sahamızda oynayacak oluşumuz bu final haftalarında oldukça
büyük bir avantaj. Açıkçası şampiyonluk
için bu kadar olumlu etken sarı-kırmızı üzerinde toplanmışken baştan sona lider
götürdüğümüz sezonu Fenerbahçe ya da Beşiktaş’a hediye etmek hiç ama hiç hoş olmaz
diye düşünüyorum.
e-falanfilan yazarı: Kerem ZÜLFİKAR