31 Ağustos 2014 Pazar

İnleye Sıklaya...

  Pazartesi akşamı Fenerbahçe karşısında son 8 10 yılın en kötü Galatasaray’ını izledikten sonra bu akşam Bursaspor önünde neler yapabileceğimizi pek merak ediyordum doğrusu. Yaklaşık 1 ay kadar önce Uefa Avrupa Ligi maçlarını seyredip ‘’Bu futbolla bu sezon küme düşmemeye’’ oynarlar dediğim Bursaspor’un aradan geçen sürede hangi seviyeye geldiğini bilmiyordum çünkü. Neyse ki Bursa hala aynı noktadaymış. Şanslıymışız ki hiçbir mesafe kat edememişler…
  Fenerbahçe maçının onbirinden 3 değişiklik yapan Prandelli, sistemde de ufak çaplı bir değişikliğe gitmişti. Alex Telles’in yerine Hakan Balta, Yasin’in yerine Bruma, Olcan’ın yerine de Yekta forma buldu bugün.
  Karşılaşma başlarken bir kanatta Bruma’nın oynayacağı görşündeydim doğal olarak. Ki muhtemelen Bruma sağda oynar, solda da Sneijder’i izleriz diye bekledim. Ancak ilk düdükle birlikte orta alanda kimin nerede oynadığına hiçbir anlam veremedim açıkçası…
  Selçuk sağda gibi başladı sonradan ortaya geçti. Sneijder sola yakın oynuyordu, ilerleyen dakikalarda o da ortaya doğru kaydı. Bruma desen bir sağda, bir solda, bir ortadaydı.  Keza Yekta aynı şekilde. Orta 5’liden sadece Melo’nun yeri belli gibiydi anlayacağınız.
  Prandelli ne yapmak istedi, ne düşündü hiç ama hiç anlayamadım. Zaten bu anlamsız taktik de koca 45 dakikanın bizim adımıza çöpe gitmesine neden oldu. Çünkü devre boyunca sahada Fenerbahçe maçında olduğu gibi hiçbir şey yapamayan bir Galatasaray vardı. Pozisyon üretemeyen, rakip kaleye gidemeyen, organize olamayan, ayağa çok pas yapamayan…
  Belli ki bu sezon Prandelli’nin kafasındaki Galatasaray yukarıda saydığım negatif olumsuzlukları üzerinde barındıran bir Galatasaray olacak! Bunun başka bir açıklaması olamaz çünkü. Her teknik direktörün kafasında bir oyun şablonu ve sistemi vardır ya, Prandelli’nin kafasındaki  de koşmayan, basmayan, yüklenmeyen, temposuz, silik, sönük adeta izleyenleri uyutan bir takım yaratmak herhalde…
  İkinci devrede ilk 45’e oranla %10-15 bir kıpırdanma yaşayan takımımız, bulduğu 2 golle 2014-2015 sezonuna galibiyetle başlamış oldu.
  50.dakikada ani geliştirdiğimiz atakta Bruma’nın sağdan direkt olarak Burak’ı hedef alan ‘’orta’’ görünümlü pasına Burak’ın vurduğu sol vole bu sezonki ilk golümüz oldu.
  Dakikalar 89’u gösterdiğinde ise yine bir kontratak sonucu sonradan oyuna giren Umut Bulut’un Veysel’in önüne topu oldukça güzel indirişi, Veysel’inde yerden sert bir pasla kale sahası içindeki Olcan’ı görüşü, gecenin skorunu tayin etti.
  Tabi lige 3 puanla başlamış oluşumuz veya 7 yıl aradan sonra Bursa’da lig maçı kazanmamız sizleri kandırmasın. Bu akşam Galatasaray takımı sahadan 3 puanla ayrıldıysa bunun en büyük nedeni Bursaspor’un çok kötü oluşu ve kaleci Muslera’nın Fenerbahçe maçındakine benzer üstün performansıdır. Aslında şu 2 etkenin bir arada oluşu bile bazı şeyleri özetlemeye fazlasıyla yeterli. Son derece kötü oynamış Bursaspor’a karşı bile en iyisi Muslera olan bir Galatasaray varsa sahada, siz düşünün gerisini…
  Sonuç itibariyle bugün kazanmış olsak da ne lig ne de Şampiyonlar Ligi için hiç iyi sinyaller vermiyoruz. Öyle ki, ben Galatasaray’ın şu an oynadığı futbolun üzerine çıkamadığı takdirde ilk 10-12 hafta içersinde lige havlu atacağını, Şampiyonlar Ligi’nde de grubu sonuncu tamamlayacağını düşünüyorum. Bunları elbette üzülerek söylüyorum ancak maalesef içinde bulunulan durum bu şu an için...
  Son olarak birkaç cümle de Ünal başkan için söylemek istiyorum. Geldiği günden bu yana sırf kendi reklamını yapmak adına Galatasaray markasının ona sunduğu olanaklardan sonuna kadar faydalanmış ve istediği amaca da fazlasıyla ulaşmış, ‘’tek adamlık’’ kompleksi uğruna kendisine rakip gördüğü herkesi bir bir alaşağı etmiş ve tüm bunların neticesinde de tıkır tıkır işleyen Galatasaray’ı alıp 3-4 sene öncesine geri götürmüş bir başkan olarak, koskoca 3 aylık transfer döneminin boşa geçmiş oluşunu da bir kenara bırakıp, kalan şu 48 saatten az zaman diliminde ‘’Bana sağ bek ve golcü lazım’’ diye bas bas bağıran takımın için biraz zahmet olacak ama artık gerekenleri yap istersen!  Tabi bu saatten sonra kimi transfer edebileceksen…

                                                                e-falanfilan yazarı: Kerem ZÜLFİKAR