13 Eylül 2014 Cumartesi

Bu Sezon Böyle Bitmez!

 Taraftar olmak zor be. Hem de çok. 1 hafta boyunca heyecanla, sabırsızlıkla hafta sonunu, takımının maçını beklersin, ondan sonra oyuncular çıkar sahaya ve hiçbir şey yapmadan 90 dakikayı tamamlarlar. Senin de bütün hayallerin, kafanda hafta boyu canlandırdığın o güzel şeylerin hepsi yerle bir olur… Tıpkı bu akşam olduğu gibi.
  2-3 haftadır, ‘’Galatasaray’dan bu sezon hiçbir şey olmaz. 10-12.haftalar civarı da şampiyonluk yarışına tamamen havlu atar.’’ şeklindeki düşüncemi sürekli olarak tekrarlıyorum. Geride kalan 3 resmi maçta izlediğim Galatasaray’da beni bu anlamda pek yanıltmadı zaten.
  Düşünün ki, 4 ay sonra kendi sahanızda maça çıkıyorsunuz, istediği kadar tribünler boş olsun, nasıl başlarsan öyle gider der büyüklerimiz, sen çıkıp aslanlar gibi oynarsın topunu, rakiplerine gövde gösterisi yaparsın.  Gözdağı verirsin. Ama nerde…
  Dünya futbolunda ‘’İtalyan ekolü’’ denen şeyin esamesi okunmazken, İtalyanlar gerek kulüpler gerekse de milli takım bazında yerlerde sürünürken, İnter’in, Milan’ın, Lazio’nun hali ortadayken, son 2-3 sezondaki yenilmez armadaları Juventus bile geçen sene bizden 2 maçta sadece 1 puan alabilmişken, teknik direktör getirirken hala ‘’İtalyan’’ diye diretmenin manası ne, onu anlayamadım ben! Üstüne üstlük elimizde sonu hüsranla bitmiş bir örnek olduğu halde…
  Burası başarısız olmuş insanların kendini yeniden ispatlama çabalarına girişime noktası mı, yoksa Galatasaray Spor Kulübü mü? Öncelikle birileri bunun kararını versin bence!
  Şampiyonluğun mutlak favorisi olarak başlanan bir sezonda, başkan-teknik direktör sürtüşmesi uğruna yaşanan saçmalık yüzünden, ortaya çıkan başarısız tablonun ardından Galatasaray taraftarının 1 sezonu daha heba etmeye en ufak tahammülünün olmadığının bilincinde mi acaba başkanımız ve ekip arkadaşları? Hayır değillerse şayet kendilerine bunu tebliğ etmekte fayda var bence!
  Fenerbahçe’ye kaybettiğimiz Süper Kupa Finali’nde belki yine iyi top oynamamıştık ancak en azından takımın sistemi ve Prandelli’nin ne oynatmak istediği belli gibiydi. İster 4-3-3 deyin ister 4-2-3-1. İkisi de aynı kapıya çıkar. Fakat Bursa ve Eskişehir maçlarında sahadaki takımın ne dizilişini anlayabildim ben ne de oynamak istediği şeyin ne olduğunu! Oyuncuların mevkiisi de belli değil, takımın oyun şekli de!
  Anlayamadığım bir başka nokta da Galatasaray gibi büyük bir takımın sıradan bir lig maçında neden bu kadar fazla orta saha oyuncusuyla oynadığı? Geçen hafta Melo-Selçuk-Yekta-Sneijder, bugün de Dzemaili-Selçuk-Yekta-Sneijder. Bunlardan bir tanesiyle başlamayıp (ki mantıken Yekta olur o) Pandev’e forma şansı vermiş olsanız, takımın çehresinde bir  fark yaratmaz mıydı sizce de? Bence kesinlikle daha pozitif bir Galatasaray izlerdik. Hee sorun yabancı kontenjanıysa şayet Bruma’nın yerine Olcan oynardı, aynı işi de görürdü. Hatta her ne kadar kendisini çok çok beğenmiyor olsam da en azından son hareketlerde Bruma’dan daha başarılı olduğu bir gerçek.
  Hazır ismi geçmişken, Bruma’yı seyrettikçe elimizden kaçan Hajrovic’i hatırlıyorum. Vurulacak yerde pas veriyor, pas atması gerekirken vuruyor. Topu ayağından ne zaman çıkaracağını bir türlü ayarlayamıyor. Ya çok fazla tutup kaybediyor ya da acele edip yanlış yerlere atıyor. Kısacası bütün tercihleri baştan aşağı yanlış. Kesinlikle doğru zamanda doğru şeyi yapamıyor... Açıkçası bu problemi çözemediği takdirde Bruma’nın ‘’iyi futbolcu’’ olabilmesi çok zor…
  Dzemaili’yi nasıl buldun derseniz, çok düz geldi bana. Gerçi henüz erken bazı şeyler için ama Galatasaray’a ekstra bir şeyler katabilecek ya da bir farklılık yaratacak izlenimi uyandırmadı bende. İyi niyetli olduğu bir gerçek ama Ceyhun Gülselam’ı aratmaz şu an ki görüntüsüyle.
  Tarık Çamdal için ise olumlu şeyler söyleyebilirim. İlk maçı olmasına rağmen 40 yıllık Galatasaraylı gibi oynadı. Ne bir yabancılık çekti ne de heyecan yaptı. Üstelik bu akşam onun için biraz zor bir durum söz konusuydu. Galatasaray formasını ilk kez eski takımına karşı giydi çünkü.
  Her şeyden önce top ayağına yakışıyor. Hem sağını hem solunu iyi kullanıyor, oldukça rahat adam geçiyor. Ki sağ tarafta oynarsa bence verimi daha da artacaktır. Yapılan transferlerin içinde Galatasaray’a en büyük katkıyı Tarık sağlayacak gibi.
  Yukarıda da belirtmiştim, bugün belki de yenilerin içersinde onbire yazılması gereken ilk isim Pandev’di. Çünkü geride kalan 2 resmi maçta da ileride top tutmakta ve pozisyona girmekte oldukça zorlanan Galatasaray’ın, bu sıkınıtılarına merhem olsun diye transfer edildi Goran Pandev. Ancak ne var ki Prandelli nedenini anlayamadığım bir şekilde 76-77 dakika kenarda tuttu kendisini. Ve oyuncu değişikliklerinde 3.tercih olarak sahaya sürdü. Cidden ilginç…
  Hani kafanızda bir şeyler vardır, denersiniz. Ancak baktınız olmuyor, çok fazla vakit kaybetmeden B planını devreye sokarsınız. Bu takım zaten Fenerbahçe ve Bursa maçlarında ileride top tutmakta ciddi sıkıntılar yaşamış, çok fazla gol pozisyonu da üretememiş. Hal böyleyken hala tek santrafor Burak, arkasında da 3’ü defansif 4 orta saha oyuncusu ile oynamaya çalışmanın mantığı ne? Ki elinizde Umut Bulut, Goran Pandev, Olcan Adın gibi alternatifler varken.
  Prandelli’nin geride kalan 3 maç itibariyle bende yarattığı intiba pek olumlu değil. Eğer bu şekilde devam ederse, sezonu Türkiye’de tamamlayamaz zaten. Çünkü yarattığı takım benim son 10-15 yılda gördüğüm en isteksiz, en temposuz ve kazanma arzusundan en yoksun Galatasaray diyebilirim. Geçen hafta da yazmış olduğum gibi, herhalde kafasında izleyenleri uyutan bir takım var! Ancak ne var ki bizlerin kış uykusuna yatmaya hiç ama hiç niyeti yok! Bunu da Türk Telekom Arena’da oynayacağımız seyircili karşılaşmalarda anlar zaten Sinyor Prandelli!
 Sonuç olarak, Galatasaray şu an ki haliyle ne lig ne de Şampiyonlar Ligi için hiç ama hiç iyi sinyaller vermiyor. Şurada 3 gün sonra Anderlecht maçı var ancak ‘’Çıkar topumuzu oynar yeneriz’’ diyemiyoruz hiçbirimiz. Ki o Anderlecht de grubumuzun en zayıf halkası konumunda kağıt üzerinde… Dolayısıyla İtalya’nın orta sıra takımlarını çalıştırmaya alışmış Prandelli’ye bu sefer  durumun biraz farklı olduğu ve gerek Türkiye gerekse de Avrupa’nın en büyük kulüplerinden birinin başına geçtiği gerçeğini birilerinin acilen izah etmesi gerek bence!

                                                         e-falanfilan yazarı: Kerem ZÜLFİKAR