Taraftar olmak zor be. Hem de çok. 1 hafta boyunca
heyecanla, sabırsızlıkla hafta sonunu, takımının maçını beklersin, ondan sonra
oyuncular çıkar sahaya ve hiçbir şey yapmadan 90 dakikayı tamamlarlar. Senin de
bütün hayallerin, kafanda hafta boyu canlandırdığın o güzel şeylerin hepsi
yerle bir olur… Tıpkı bu akşam olduğu gibi.
2-3 haftadır, ‘’Galatasaray’dan
bu sezon hiçbir şey olmaz. 10-12.haftalar civarı da şampiyonluk yarışına
tamamen havlu atar.’’ şeklindeki düşüncemi sürekli olarak tekrarlıyorum. Geride
kalan 3 resmi maçta izlediğim Galatasaray’da beni bu anlamda pek yanıltmadı
zaten.
Düşünün ki, 4 ay
sonra kendi sahanızda maça çıkıyorsunuz, istediği kadar tribünler boş olsun,
nasıl başlarsan öyle gider der büyüklerimiz, sen çıkıp aslanlar gibi oynarsın
topunu, rakiplerine gövde gösterisi yaparsın.
Gözdağı verirsin. Ama nerde…
Dünya futbolunda ‘’İtalyan
ekolü’’ denen şeyin esamesi okunmazken, İtalyanlar gerek kulüpler gerekse de
milli takım bazında yerlerde sürünürken, İnter’in, Milan’ın, Lazio’nun hali
ortadayken, son 2-3 sezondaki yenilmez armadaları Juventus bile geçen sene
bizden 2 maçta sadece 1 puan alabilmişken, teknik direktör getirirken hala ‘’İtalyan’’
diye diretmenin manası ne, onu anlayamadım ben! Üstüne üstlük elimizde sonu hüsranla
bitmiş bir örnek olduğu halde…
Burası başarısız
olmuş insanların kendini yeniden ispatlama çabalarına girişime noktası mı, yoksa
Galatasaray Spor Kulübü mü? Öncelikle birileri bunun kararını versin bence!
Şampiyonluğun mutlak
favorisi olarak başlanan bir sezonda, başkan-teknik direktör sürtüşmesi uğruna
yaşanan saçmalık yüzünden, ortaya çıkan başarısız tablonun ardından Galatasaray
taraftarının 1 sezonu daha heba etmeye en ufak tahammülünün olmadığının
bilincinde mi acaba başkanımız ve ekip arkadaşları? Hayır değillerse şayet
kendilerine bunu tebliğ etmekte fayda var bence!
Fenerbahçe’ye
kaybettiğimiz Süper Kupa Finali’nde belki yine iyi top oynamamıştık ancak en
azından takımın sistemi ve Prandelli’nin ne oynatmak istediği belli gibiydi.
İster 4-3-3 deyin ister 4-2-3-1. İkisi de aynı kapıya çıkar. Fakat Bursa ve
Eskişehir maçlarında sahadaki takımın ne dizilişini anlayabildim ben ne de
oynamak istediği şeyin ne olduğunu! Oyuncuların mevkiisi de belli değil,
takımın oyun şekli de!
Anlayamadığım bir
başka nokta da Galatasaray gibi büyük bir takımın sıradan bir lig maçında neden
bu kadar fazla orta saha oyuncusuyla oynadığı? Geçen hafta Melo-Selçuk-Yekta-Sneijder,
bugün de Dzemaili-Selçuk-Yekta-Sneijder. Bunlardan bir tanesiyle başlamayıp (ki
mantıken Yekta olur o) Pandev’e forma şansı vermiş olsanız, takımın çehresinde
bir fark yaratmaz mıydı sizce de? Bence
kesinlikle daha pozitif bir Galatasaray izlerdik. Hee sorun yabancı
kontenjanıysa şayet Bruma’nın yerine Olcan oynardı, aynı işi de görürdü. Hatta
her ne kadar kendisini çok çok beğenmiyor olsam da en azından son hareketlerde
Bruma’dan daha başarılı olduğu bir gerçek.
Hazır ismi
geçmişken, Bruma’yı seyrettikçe elimizden kaçan Hajrovic’i hatırlıyorum.
Vurulacak yerde pas veriyor, pas atması gerekirken vuruyor. Topu ayağından ne
zaman çıkaracağını bir türlü ayarlayamıyor. Ya çok fazla tutup kaybediyor ya da
acele edip yanlış yerlere atıyor. Kısacası bütün tercihleri baştan aşağı
yanlış. Kesinlikle doğru zamanda doğru şeyi yapamıyor... Açıkçası bu problemi
çözemediği takdirde Bruma’nın ‘’iyi futbolcu’’ olabilmesi çok zor…
Dzemaili’yi nasıl
buldun derseniz, çok düz geldi bana. Gerçi henüz erken bazı şeyler için ama
Galatasaray’a ekstra bir şeyler katabilecek ya da bir farklılık yaratacak izlenimi
uyandırmadı bende. İyi niyetli olduğu bir gerçek ama Ceyhun Gülselam’ı aratmaz
şu an ki görüntüsüyle.
Tarık Çamdal için
ise olumlu şeyler söyleyebilirim. İlk maçı olmasına rağmen 40 yıllık
Galatasaraylı gibi oynadı. Ne bir yabancılık çekti ne de heyecan yaptı. Üstelik
bu akşam onun için biraz zor bir durum söz konusuydu. Galatasaray formasını ilk
kez eski takımına karşı giydi çünkü.
Her şeyden önce top ayağına yakışıyor. Hem
sağını hem solunu iyi kullanıyor, oldukça rahat adam geçiyor. Ki sağ tarafta
oynarsa bence verimi daha da artacaktır. Yapılan transferlerin içinde
Galatasaray’a en büyük katkıyı Tarık sağlayacak gibi.
Yukarıda da
belirtmiştim, bugün belki de yenilerin içersinde onbire yazılması gereken ilk
isim Pandev’di. Çünkü geride kalan 2 resmi maçta da ileride top tutmakta ve
pozisyona girmekte oldukça zorlanan Galatasaray’ın, bu sıkınıtılarına merhem
olsun diye transfer edildi Goran Pandev. Ancak ne var ki Prandelli nedenini
anlayamadığım bir şekilde 76-77 dakika kenarda tuttu kendisini. Ve oyuncu
değişikliklerinde 3.tercih olarak sahaya sürdü. Cidden ilginç…
Hani kafanızda bir
şeyler vardır, denersiniz. Ancak baktınız olmuyor, çok fazla vakit kaybetmeden
B planını devreye sokarsınız. Bu takım zaten Fenerbahçe ve Bursa maçlarında
ileride top tutmakta ciddi sıkıntılar yaşamış, çok fazla gol pozisyonu da
üretememiş. Hal böyleyken hala tek santrafor Burak, arkasında da 3’ü defansif 4
orta saha oyuncusu ile oynamaya çalışmanın mantığı ne? Ki elinizde Umut Bulut,
Goran Pandev, Olcan Adın gibi alternatifler varken.
Prandelli’nin geride
kalan 3 maç itibariyle bende yarattığı intiba pek olumlu değil. Eğer bu şekilde
devam ederse, sezonu Türkiye’de tamamlayamaz zaten. Çünkü yarattığı takım benim
son 10-15 yılda gördüğüm en isteksiz, en temposuz ve kazanma arzusundan en yoksun
Galatasaray diyebilirim. Geçen hafta da yazmış olduğum gibi, herhalde kafasında
izleyenleri uyutan bir takım var! Ancak ne var ki bizlerin kış uykusuna yatmaya
hiç ama hiç niyeti yok! Bunu da Türk Telekom Arena’da oynayacağımız seyircili
karşılaşmalarda anlar zaten Sinyor Prandelli!
Sonuç olarak, Galatasaray
şu an ki haliyle ne lig ne de Şampiyonlar Ligi için hiç ama hiç iyi sinyaller
vermiyor. Şurada 3 gün sonra Anderlecht maçı var ancak ‘’Çıkar topumuzu oynar
yeneriz’’ diyemiyoruz hiçbirimiz. Ki o Anderlecht de grubumuzun en zayıf
halkası konumunda kağıt üzerinde… Dolayısıyla İtalya’nın orta sıra takımlarını
çalıştırmaya alışmış Prandelli’ye bu sefer durumun biraz farklı olduğu ve gerek Türkiye gerekse
de Avrupa’nın en büyük kulüplerinden birinin başına geçtiği gerçeğini
birilerinin acilen izah etmesi gerek bence!
e-falanfilan yazarı: Kerem ZÜLFİKAR