Geceyi iki kelimeyle özetleyeyim; yazıktır, günahtır! Evet
çok merak ediyorum şimdi, Sinyor Prandelli bu sefer hangi bahanelerin ardına
sığınacak. Yabancı kuralı dedin, al sana serbest yabancı. Taraftar desteği
dedin, al sana taraftar desteği. 3-4 yeni oyuncu istedim diyordun, al sana yeni
oyuncular. Eee başka? Helva var yer misin?
Karşılaşma boyunca
sadece şunu düşündüm; geçen sezon boyunca hemen her hafta ‘’Bu takımın başında
Mancini yerine kim olursa olsun bundan kötüsü olmaz.’’ diyen ben gerçekten
adama büyük haksızlık etmişim. Gelen gideni aratır derler ya cidden o hesap
oldu bizimkisi. Her gelen hoca bir öncekini mumla aratıyor. Allah daha
beterinden saklasın…
Benim bu sezona dair
Galatasarayla ilgili hiçbir ümidim yok. Zaten daha Fenerbahçe’yle oynadığımız
Süper Kupa finalinin ardından ‘’Bu takım bu sezon ligde ilk 3’ü dahi göremez, toplamda
da 30-35 gol atarsa öpün başınıza koyun.’’ demiştim. Şampiyonlar Ligi kuralarından
sonra da geçen senekinden daha kolay olduğu aşikar şu grup için, direk ‘’Sonuncu
bitiriririz.’’ yorumunu yaptım. Zaten grubun kağıt üstündeki en zayıf halkası
Anderlecht’i de kendi sahanda yenemiyorsan üstüne üstlük oyun anlamında da eziliyorsan
söylenebilecek fazla bir şey kalmıyor bence…
Bana göre
Galatasaray’ın sahip olduğu kadro Türkiye Ligi için gayet yeterlidir, Şampiyonlar Ligi’nde de en
azından bu akşamkinden çok daha iyisini yapabilecek kapasitededir. Yeterli
olmayan şey ise teknik direktör Prandelli’dir! İtalya'nın Abdullah Avcı’sı Cesare Prandelli Galatasaray’a 2 beden küçük
arkadaşlar! Kimse kusura bakmasın ama bu işin aslı bu!
Getirdiği teknik
direktörün önce bir CV’sine bakar insan. İtalya’da kimleri çalıştırmış
Prandelli? İnter’i mi? Yok! Milan’ı mı? Yok! Juventus’u mu? Yok! Adamın
çalıştırdığı takımlar ortada işte. Yok efendim Lecce, yok efendim Verona,
Venezia vs vs. Hasbel kader Fiorentina’da biraz başarılı olmuş işte, ondan
sonra da İtalya Milli Takımı’nın başına geçmiş. Ki o İtalya Milli Takımı’nın
halini de gördük 2 ay kadar önce…
Sinyor her demecinde
‘’Göze hoş gelen futbol oynayacağız, atak oynayacağız, tempolu oynayacağız.’’
deyip durdu sezon başında. Şimdi bakıyorum, Galatasaray rakip kim olursa olsun
topa sahip olamıyor. Oyunun hiçbir anında rakip üzerinde baskı kuramıyor. Gereken anlarda vitesi arttıramıyor. Rakip
kaleye gidemiyor. İleride çoğalamıyor. Gol
pozisyonu üretemiyor. Eee hani nerde göze hoş gelen futbol? Hani nerede atak
oynayan Galatasaray? Alışmış İtalya’nın orta sıra takımlarını çalıştırmaya, önce
1 puan diye sahaya çıkmaya. Burada da aynısını uyguluyor işte. Bildiğin ‘’Aman abi
yemeyelim de konta ataktan falan atarsak 1 tane yatarız üstüne’’ futbolu
oynuyor Galatasaray. Yakışır mı peki koskoca Galatasaray’a böyle bir anlayış,
böyle bir zihniyet? Hele hele daha 4-5 gün önce bizlere 4.yıldız sözü
vermişken…
İnsanda biraz utanma
olur be! 18-19 yaşındaki çocuklarla karşımıza çıkan tecrübesiz Anderlecht ,
sözde dünya yıldızlarına sahip Galatasaray’ı 90 dakikanın tamamında etkısız
bırakıyorsa, topu sürekli dolaştırıp bizi sadece seyretmeye mahkum ediyorsa, istediğimiz
hiçbir şeyi yapmamıza olanak tanımıyorsa, bunun tek sorumlusu Cesare
Prandelli’dir!
Bakıyorum, 4 tane
orta saha oyuncusuyla oynuyoruz. Daha 3 gün önce söyledim, ‘’Bu kadar fazla orta saha oyuncusuna ne
gerek var?’’ diye. Peki bu kadar fazla orta saha oyuncusuyla oynadığız bir
karşılaşmada oyunun her iki devresinde de topla daha çok oynayan tarafın
rakibiniz olmasını nasıl açıklarsınız bana? Hadi onu da bir kenara bırakalım, 4
tane göbek oyuncusuyla oynadığız ve bu yüzden de oyunun ortaya sıkıştığı karşılaşmada,
kanatlara inip sıkışan oyunu açabilmeyi nasıl başarabilirsiniz? Ben söyleyeyim,
hiçbir şekilde başaramazsınız. Ki 70-75 dakika boyunca başaramadık da zaten. Ne
zaman ki Bruma girdi, Tarık girdi, biraz olsun kanatlardan gelmeye başladık. O
da yeterli olmadı…
Tarık neden yedek oturdu
onu da anlamadım. Hele ki Veysel ilk 11’deyken… Bu Veysel’in kadro dışı
bırakılan Eboue ya da Sabri’den tek bir artısını görebilen oldu mu acaba
aranızda, cidden çok merak ediyorum. Bu kadar düz, bu kadar özelliksiz bir sağ
bek anca Prandelli gibi anti futbol yanlısı bir teknik direktörün takımında
banko oynar! Topu ayağına her alışında ‘’ben futbolcuyum’’ diye bas bas bağıran
garibim Tarık’da 75 dakika kenarda oturur. Yazık, gerçekten çok yazık…
Yine Eskişehir
maçının ardından söylediğim gibi Dzemaili kesinlikle Galatasaray’a ekstra bir
şeyler katabilecek ya da herhangi bir fark yaratabilecek bir oyuncu değil. Bu
noktadaki en büyük üzüntüm ülkemizdeki bitmek tükenmek bilmeyen yabancı
hayranlığı maalesef. İnsanın ismi Ceyhun olunca yuhlanmak, beğenilmemek kaderi
ama Dzemaili olunca milyonlar ödeyip transfer etmek, futbolculuğunu beğenmek
bizim için bir zorunluluk… Ne diyim ki ben? Bizde bu yabancı sevdası olduğu
sürece daha çok izleriz bu senaryoyu…
Evet, ne yazık ki bu
sezon Galatasaray Galatasaray gibi oynamıyor. Veya oynatılmıyor. İzleyenleri
sıkıyor, hatta bir noktadan sonra isyan ettiriyor! Hal böyleyken de galip
gelmekte haddinden fazla zorlanıyor. Bu duruma tahammül edilir mi peki? Bence uzun
süre edilmez. Çekilir mi derseniz, kesinlikle çekilmez. Dolayısıyla çok
fazla vakit kaybetmeden ve de herşeyden önemlisi iş işten geçmeden Galatasaray
Spor Kulübü Yönetim Kurulu radikal kararlar almak zorundadır. Ve bir gerçek var
ki, Galatasaray’ın menfaatleri doğrultusunda de alınamayacak hiçbir karar
yoktur.
Şu futbolu
gördükten sonra Hikmet Karaman’ın günahı neydi diye sormazlar mı adama? Yani
Hikmet Kamaran takımın başında olsa bu kadar futbol oynatamaz mıydı? Bence
fazlasını yapardı. İşte Dzemaili örneğindeki gibi onun da şanssızlığı isminin
Hikmet oluşu. Mesela Hichmet olsaydı o zaman o da Galatasaray’ın başında olmayı
hak ederdi. Ama birkaç harf yüzünden bu hakka sahip olamadı adamcağız…
Galatasaray’ın
Venezia, Verona ya da Lecce olmadığının hala farkına varamayan bu arkadaşa, bir
taraftar olarak benim katlanma mecburiyetim olmadığını düşünüyorum. Bunun yanı
sıra yok kombinesiydi, yok passoligiydi, yok bilmem nesiydi diye işini gücünü
bırakıp sırf Galatasaray aşkı uğruna türlü türlü anlamsızlıkla uğraşan
Galatasaray taraftarı da bunu hak etmiyor kesinlikle! Bugün 4 ay sonra ilk kez
kendi evinde seyircisiyle buluşan Galatasaray, alıştığımız bildiğimiz
Galatasaray olsaydı şayet çıkar kendi topunu oynar ve Anderlecht’i eze eze
yenerdi. Ancak ne var ki, bazı arkadaşlar bu kadarını takımımızdan isteyebilme
hakkını da çok gördüler bize ne yazık ki…
e-falanfilan yazarı: Kerem ZÜLFİKAR