Dün akşam bizim
maçın bitiminde özellikle yazmadım yazımı. Bugünü, yani rakiplerimizin
karşılaşmasını bekledim. Çünkü oradan çıkacak sonuçla beraber bundan sonrası için
yapabileceklerimizi ve şampiyonluk şansımızı hep birlikte değerlendirmek
istedim. Şimdi önce düne bizim maça dönelim, sonra da kısaca bu akşamı
yorumlayıp kalan 9 haftadaki şansımızı masaya yatıralım.
Kasımpaşa karşısına
mutlak galibiyet için çıkmış bir Galatasaray vardı dün. Çünkü son 2 haftada
yitirdiğimiz 5 puan, şampiyonluk yolunda çok ciddi bir avantaj yakalamışken bir
anda her şeye sıfırdan başlamamıza sebebiyet vardı. Kaybedilecek 1 puana dahi
tahammülümüzün kalmadığı bir konuma geldik ve maça bu şartlar altında çıktık.
Hamza Hoca son
haftalarda ısrarla sol bekte kullandığı Olcan’ı esas yeri olan sağ açığa kaydırmış,
Alex Telles’e de uzun bir aradan sonra ilk 11’de forma vermişti. Hafta arası
sakatlığı bir kez daha nükseden Burak Yılmaz yedek kulübesinde, iyileşen Hakan
Balta ise Koray’ın yerine stoperdeydi.
İlk 45 dakikada çok
enteresan bir karşılaşma izledik. İki takımda neredeyse savunmanın arkasına
attıkları her uzun topta gollük fırsatlar yakaladı. Açıkçası bir Süper Lig
müsabakasında savunmaların bu denli geniş boşluklar bırakması bir hayli
ilginçti…
Biz bulduğumuz
pozisyonları ne yazık ki değerlendiremedik. Yasin’in de 1 şutu üst direkte
patladı. Ancak Kasımpaşalı oyuncular bu konuda bizden daha becerikliydiler.
Castro ve Tunay’ın ayağından buldukları 2 golle soyunma odasına 2-0’lık
üstünlükle gittiler.
Olcan Adın’ın ilk
45 dakika performansı tek kelimeyle rezaletti! Takımını resmen 1 kişi eksik
oynattı. Yıllardır Süper Lig seviyesinde futbol oynayan bir oyuncunun sahada böylesine
acemice şeyler yapması gerçekten kabul edilemez! Hamza Hoca’nın kalan 9 haftada
Olcan’a hücum hattında tekrardan forma vereceğine pek olasılık tanımıyorum…
Bu kadar kötü bir
performans sergileyen Olcan, doğal olarak ikinci yarıyı göremedi ve yerini
Burak’a bıraktı. Son dönemlerde sakatlığı sürekli olarak tekrarlayan Burak’ı
riske etmek istmeyen Hamza Hoca, baktı ki maç gidiyor mecburen kendisini oyuna
almak zorunda kaldı. Ki isabet böyle oldu.
Burak’ın girmesiyle beraber
sahadaki çehresi değişen Galatasaray, ikinci yarının ilk düdüğüyle birlikte rakip kaleye yüklenmeye başladı.
Soyunma odasında ne olmuş, ne konuşulmuşsa artık, futbolcularımız maçı
çevireceklerine canı gönülden inanmışlardı.
Şans da yüzümüze
baktı ve golü erken bulduk. 51.dakikada sol kanattan Yasinle gelişen
atağımızda, bu oyuncumuzun 6 pasa doğru çıkardığı topu bir anda önünde bulan
Selçuk, sert bir vuruşla meşin yuvarlağı ağlara gönderdi ve aradaki farkı 1’e
indirdi.
Golü erken
bulmasıyla seyirci desteğini de ardına alan takımımız, yüksek özgüven ve
moralle birlikte beraberlik için saldırmaya başladı.
Dakikalar 55’i
gösterirken, o dakikaya kadar sahada hiçbir sorumluluk almadığı için
eleştirdiğim Sneijder’in mükemmel ara pasıyla bir anda derin bir boşluk yakalayan
Yasin, ‘’Al da at diyerek’’ topu penaltı noktası üzerinde bomboş bekleyen Umut’un
önüne yuvarladı. Umut’ta bu ikramı geri çevirmedi ve takımına beraberliği
getirdi.
Skorun 2-2’ye
gelmesi oyuncularımızda müthiş bir moral üstünlük, Kasımpaşa cephesinde ise tam
bir şok etkisi yarattı. Bu maçın lehimize döneceği artık belli gibiydi!
Ve nihayet üstünlük
sayımız da 65’te Kralla geldi. Selçuk’un rakip alana iyi taşıdğı topta sağdan
kaçan Umut’u görmesi, Umut’un da topu ön direkteki Burak’a kaldırması ve Burak’ın
kaleciden önce davranak yaptığı usta işi kafa vuruşu Galatasaray’ımızın
galibiyetini müjdeliyordu.
3-2’den sonraki
bölümde iki takımda daha gol bulabilirdi. Ancak bunu başaramadılar. Hamza Hoca’nın
bu kez gerekli oyuncu değişikliklerini yapması da zamanı doğru kullanmamıza ve
bu doğrultuda süreyi eriterek sahadan çok kritik bir 3 puanla ayrılmamıza yardımcı
oldu. Bizim maçın hikayesi bu şekildeydi
işte. Şimdi gelelim bu akşama: Sonucun her şekilde bize yarayacağı karşılaşmada,
ilk 45’te Fenerbahçe, ikinci 45’te ise Beşiktaş maçı koparabilirdi. Ancak
90.dakikaya kadar 2 takım da girdiği pozisyonları değerlendiremedi. Duraklama
dakikalarına girilmişken, Moussa Sow’la gelen Fenerbahçe golü ‘’Galatasaray yeniden
lider’’ demekti. Bu noktada ezeli rakibimize bir teşekkür borçluyuz sanırım.
Bundan sonrası için
söylenebilecekler ise kalan 9 haftada büyük çoğunluğun kabullendiği üzere ciddi
bir fikstür avantajına sahip olduğumuz gerçeği. 9 maçın 5’ini içerde oyuyoruz,
4 tane de deplasmana gideceğiz. Gideceğimiz deplasmanlar sırasıyla Trabzon,
Akhisar, Mersin ve Rize. Trabzon maçı dışındaki 3 deplasmandan da galibiyetle dönmemiz
sürpriz olmaz. İçerideki 5 maçımızda da Başakşehir karşılaşmasında olduğuz gibi
herhangi bir süprize mahal vermezsek, şampiyon olmamız işten bile değil. Yeter
ki Hamza Hoca daha fazla hata yapmazsın ve takımın öyle ya da böyle 9-10
haftadır doğru bir şekilde işlemekte olan düzenine çomak sokmasın!
Taraftar inandı, futbolcular
inandı, camia inandı… Bence artık sen de sadece inan ve bu doğrultuda hareket
et Hamza Hocam!!
e-falanfilan yazarı: Kerem ZÜLFİKAR