8 Mart 2015 Pazar

Elbet Bir Gün Biter Bu Hasret...

  Geçen hafta rakiplerimizin puan kaybı yaşamaları, şampiyonluk yolunda bize ciddi bir avantaj getirmişti. Ve bu doğrultuda da aldık elimize kağıt kalemi, başladık puan hesabı yapmaya. Ben Fenerbahçe maçına hiç tereddütsüz 0 yazmıştım. Hayatın içindeki bazı gerçekleri kabullenmek zorundayız maalesef. Son yıllarda Fenerbahçe’nin Kadıköy’de bize karşı ezici bir üstünlüğü söz konusu. Ve bu durum en azından şimdilik değişeceğe benzemiyor. Hee elbet hep böyle gitmeyecek, rüzgar bir gün terse dönecek, ancak şimdilik öyle bir şey söz konusu değil…
   Aldığımız mağlubiyet şampiyonluğa olan inancımızdan bir şey eksiltmedi, eksiltmez de zaten. Hala lideriz, hala en büyük avantaj sahibi biziz. Dolayısıyla da ümitlerimiz geçen haftayla aynı seviyede.
  Hamza Hoca bugün pek tahmin edemeyeceğimiz bir on bir tercih etmişti. Semih’in yokluğunda son 4-5 maçtır düzenli oynayan Chedjou-Koray ikilisini bozmuştu mesela. Muhtemelen, Koray bu maçın ağırlığını kaldıramayabilir diye düşündü ve bu tarz maçları çok daha fazla oynamış olan Hakan Balta’yı tercih etti.
  Bir süredir oynatmadığı Alex Telles’e yeniden şans verip hem de sol açığa koyması gecenin en büyük süprizi oldu herhalde. Aynı şekilde Umut Bulut’un sağ açık oynaması da bir başka süprizdi. Herhalde sahaya böyle enteresan bir kadroyla çıkıp Fener’i şaşırtmak istedi Hamza Hoca…
  Fenerbahçe son 15 yıldır bizi Kadıköy’de düzenli olarak yenerken, oyuna çok hızlı başlayıp ilk 20 dakikada golü bulmaları en önemli özellikleriydi. Bugün belki de çok uzun bir zaman sonra o istedikleri başlangıcı yapamadılar. Bu sefer ilk 20 dakikalık bölüm tamamıylen bizim kontrolümüzde geçti. 2 de net fırsattan yararlanamadık.
  Soldan Telles’in yaptığı ortada boşa çıkan Volkan’ın yerde kalması sonucu, Selçuk’un önüne düşen topa yaptığı vuruş beni gol diye yerimden fırlattı ki, Volkan’dan müthiş bir refleks geldi. O topa nasıl yetişti, oraya nasıl uçtu cidden anlayamadım. Gerçekten alkışlanacak bir kurtarış yaptı Volkan…
  Birkaç dakika sonra bu kez Burakla başka bir fırsattan yararlanamadık. Umut Bulut’un defansın arkasına attığı top bir anda Burak’ı Volkanla karşı karşıya bıraktı. Ancak Kral’ın ceza sahasına girerken yaptığı aşırtma ne yazık ki ağlara gitmedi…
   20.dakikada sonra Fenerbahçe yavaş yavaş kontrolü ele almaya başladı ve oyunu bizim yarı alanımıza yığdı. Devrenin sonuna kadar topu kendilerinde tuttular ve savunmamızda boşluk aradılar. Bu doğrultuda da sürekli olarak ama yerden ama havadan topu ceza sahamıza göndermeye çalıştılar.
   Kadıköy’deki senaryo hemen her sene 3 aşağı 5 yukarı aynıdır zaten. Maçın başında pozisyonları biz buluruz, 2-3 net fırsat kaçırırız, ondan sonra Fener kalemize geldiği ilk atakta golü bulur ve maçı alıp götürür… Bu sefer tek fark, ilk devre kalemizi savunmayı başarabildik. Çok net bir pozisyon da vermedik.
  Devrenin sonunda stoperde iyi oynayan Hakan Balta’nın sakatlanması bizim için kötü oldu. Çünkü futbol bilgisi, bir savunma oyuncusu için yüksek seviyedeki top tekniği ve tecrübesi bu tarz maçlarda oyunu götürmesi için yeterli oluyor. Yerine giren Koray ise az önce saydığım etkenlerin hepsinde Hakan Balta’ya göre bir hayli geride...
  İkinci 45 dakika yine bizim kontrolümüzde başladı. Top bizde ne kadar fazla kalsa o kadar iyiydi bizim için. Bi 10-15 dakika kadar yapabildik bunu. Ancak 60’tan itibaren kontrol bir kez daha Fenerbahçe’ye geçti. Bunun farkına varan Hamza Hoca’da oyuna müdahele yaparak Telles-Yasin değişikliğine gitti. Tamam, Telles belki pek etkili değildi ancak sağ çizgide kaybolan Umut Bulut ve amatör futbolcular gibi aldığı her topu rakibe atan Sneijder’de 90 dakikayı tamamlamayı hak etmediler bence!
  60-75 arası bölümde Fenerbahçe 3-4 kez golle burun buruna geldi. Moussa Sow’un şutunda Muslera’nın mükemmel kurtarışı, Emenike’nin direği yalayarak auta giden kafası ve Emre Belözoğlu’nun üst direkten dönen serbest vuruşu Fenerbahçe’nin gole çok yaklaştığı pozisyonlardı. Hatta Emre’nin frikiğinde direkten dönen topu bomboş kaleye gönderemeyen Kuyt, taraftarına hepten saç baş yoldurttu.
   Son 15 dakikada, her iki devrede de baskı kurduğu bölümlerde golü bulamayan Fenerbahçe, hem demoralize olmaya hem de yorgunluğun da etkisiyle oyundan düşmeye başlamıştı ki, gecenin en kötüsü Sneijder’in rakip üzerinde ciddi baskı kurduğumuz anda yaptığı pas hatası, o topun dönüp kalemizde gol olmasına neden oldu! Yukarıda da söylemiş olduğum gibi bu akşam BAL (Bölgesel Amatör Ligi) seviyesinde oynayan Sneijder, rakip yarı alana çok adamla gittiğimiz bir anda kalktı topu rakibe verdi ve takımına golü yedirdi… Tabi Sabri’nin geri dönemeyerek yerini o kadar boş bırakışı, Muslara’nın kapattığı köşeden yemesi vs de cabası…
   80 dakika boyunca istediğiniz gibi giden bir karşılaşmada, tam ‘’Fener yoruldu’’ dediğiniz anlarda kalenizde golü görmeniz, sizde yıkım etkisi yaratır şüphesiz. İşte bizim oyuncularımıza da aynısı oldu...
  Santradan hemen sonra Fener ceza sahası içinde oluşan karambolde, 3 kişiden sıyrılıp bir anda 5 metre mesafede Volkanla karşı karşıya kalan Yasin’de topu ağlara gönderemeyince, Fenerbahçe’yi bu sene de Kadıköy’de yenemediğimiz gerçeğini kabullenmek zorunda kaldık…
  En başta da söyledim, geçen hafta Beşiktaş’ın 3, Fener’in de 4 puan önüne geçtikten sonra kalan haftalar için puan hesabı yaptığımda bu akşama direk 0 yazmıştım zaten. Buna rağmen bendeki hesap ‘’Galatasaray şampiyon!’’ diyor. Hee olur mu olmaz mı, onu kalan haftalar gösterecek. Ancak yineliyorum, hala 3 takım arasında en avantajlı olan biziz ve en önemlisi de kimsenin puan kaybetmesini beklemek zorunda değiliz. Bizim kendi maçlarımızı kazanmamız herşeye fazlasıyla yetecek!
  Son sözlerim Wesley Sneijder’e: Biz onu çok sevdik. Geldiği günden beri de hep destek verdik. Ancak geride kalan 2.5 yılda, 25-30 metrelerden attığı jeneriklik goller dışında hiçbir katkısı olmadı bu takıma! Ne herhangi bir maça oyunsal anlamda ağırlığını koydu ne de gerçek bir ‘’10 numara’’ gibi oynayıp bizleri mest etti. Kimse kusura bakmasın ama ‘’10 numara’’ sıfatıyla transfer edilmiş, hali hazırda hala avrupa’nın en iyi oyuncuları arasında gösterilen ve takım içi dengelerin çok çok üzerinde bir maliyete oynayan oyuncudan çok daha fazlasını beklerim ben! Cevad Prekazi’nin oyuna ağırlığını koyuşunu, Tanju Çolak’a attırdığı nefis golleri, Gheorghe Hagi’nin 5 sezon boyunca bizleri büyülercesine yaptıklarını, Cassio Lincoln’ün Lincoln gibi oynadığı o yarım sezonluk serüveninde bizlere sunduklarını görmek isterim en azından. Madem ki yıldız futbolcusun, madem ki bu takımın ‘’10 numarası’’sın, o zaman yıldız futbolcu gibi ‘’10 numara’’ gibi oynayacaksın! Kusura bakmayın ama 90 dakika boyunca sahada gezip, aldığın her topu rakibe verip, ondan sonra maçın sonlarına 30 metreden 1 şut sıkıştırıp golü bulmakla olmuyor bu işler! Sneijder sahada takımını rahatlatsın, oyunun sıkıştığı anlarda pas trafiğini yönetsin, rakip savunmayı hataya zorlayacak işler yapsın; varsın bana 30 metreden o golü atmasın... İnanın o zaman çok daha değerli, çok daha kıymetli olur benim için…

                                                e-falanfilan yazarı: Kerem ZÜLFİKAR