Bazı takımlar vardır, savunmasıyla ön plandadır. Çoğu maçta
kalelerine duvar örerler. Çok zor gol yerler. Bazılarının da hücum gücü çok
yüksektir. İleri uçtaki oyuncularını durdurmak çok zordur. İstediğiniz kadar
önlem alın, bir şekilde bir boşluk yakalayıp atarlar golü… Aslına bakacak
olursak, bizim ne çok iyi bir savunmamız ne de müthiş bir hücum hattımız var.
Zaten savunmamızın ne seviyede olduğu, ligin hemen her takımından gol
yememizden belli. Hatta çoğu karşılaşmada da birden fazla. Hücum hattına
gelecek olursak ‘’müthiş’’ olmayan forvet hattımızın neredeyse 3’ten aşağı gol
atmadığı maç olmaması işin ilginç tarafı. Muhtemelen sezon sonunda puan
tablosuna bakıldığında ligin en fazla gol atan takımı olarak ya Bursa’yı ya da
Galatasaray’ı göreceğiz.
Hamza Hoca belli ki
‘’Yediğimizden fazlasını attığımız sürece sıkıntı yok’’ mantelitesinde. Çünkü
ciddi seviyedeki savunma zafiyetimizi gidermek adına herhangi bir çalıştırma
yaptırmadığı çok net bir şekilde görülüyor. Takım savunmasında en ufak bir
gelişim söz konusu değil. Bilakis çoğu zaman amatörce goller yiyoruz. Misal,
bugün yediğimiz ilk gol. Karabük takımının gol atacağına dair en ufak bir inancı
yokken, Hakan Balta’nın yandan kale sahasına doğru gelen o sert topa 18’lik
stoperler gibi acemice ayak koyuşu rakibe anlamsız bir gol hediye etmiş oldu!
Bugün 90 dakikanın
60-65 dakikasında oyunun hakimiyetini elinde tutan ve ağrlıklı olarak rakip
yarı alanda oynayan bir Galatasaray izledik. Attığımız 4 gol sayı olarak çok daha
yukarılara çıkabilirdi. Kalıbımı basarım, bugün sahada Burak Yılmaz olsa en az
2 tane de o atardı. Umut Bulut bütün iyi niyetine rağmen ‘’İşte Galatasaray’ın
santraforu böyle olur’’ denebilecek seviyede kesinlikle değil. Sdece çalışkan
ve mücadeleci. Yetenekleri oldukça kısıtlı… Dolayısıyla kim ne derse desin,
Burak Yılmaz bu takımın olmazsa olmazıdır ve her hafta sahada yer alması
şarttır!
Az önce dedim ya;
90 dakikanın 60-65’inde üstün oynadık diye. Kalan 25-30 dakika ise bize hiç
yakışmadı. Karabükspor gibi aylardır maç kazanamayan ve ligin dibine demir
atmış bir ekibe karşı oyunun bazı bölümlerinde de olsa bu kadar baskı yemek ve
rahatça top yaptırma imkanı tanımak hiçbir şekilde kabul edilemez! Hamza
Hoca’nın takımının sahada maruz kaldığı bu tarz tabloları kollarını bağlayarak
izlememesi gerekiyor. Efendi olmak, beyefendi olmak iyi teknik direktör olmak
için yetmez. Yeri geldiğinde agresif olmak, takımı ateşleyecek bir şey
yapabilmek de lazım. Hamza Hamzaoğlu artık bu gerçeğin farkına varmalı.
Hemen her
karşılaşmada skoru aldık derken, oyunun son 15-20 dakikasını ecel terleri dökerek
seyretmekten sıkıldık artık! Bu durum eminim hiçbir Galatasaraylı’nın hoşuna
gitmiyordur. Bugün de güle oynaya 5’e,
6’ya gidecek maçın bir anda 3-2’ye gelmesi, bu güzel Pazar günü’nde takımını
yalnız bırakmamak adına türlü sıkıntılar çekerek oraya gelmiş 30 bini aşkın
Galatasaraylı’nın kesinlikle hak etmediği bir şey! Unutulmasın ki futbolun
içinde asla ve asla laubaliliğe, gevşekliğe yer yoktur! Skor 3-0’a geldikten
sonra olayı biraz şova çevirmeye çalışan oyuncularımız ve her hafta olduğu gibi
yine oyuna müdahalelerde geç kalan Hamza Hoca, bugün galip gelemeseydik taraftara
bunun izahını nasıl yaparlardı çok merak ediyorum!
Yoğun eleştirilere
maruz kalan Semih’in yokluğunda savunma hattının evlere şenlik bir hal alması,
bu oyuncumuzun onca eleştiriye rağmen takım için ne denli önemli olduğunu gözler
önüne sermiştir. Bunun dışında Hamit’in son haftalardaki yüksek performansına
rağmen Melo’suz orta sahanın ciddi bir direnç kaybı yaşadığı da ortadadır.
Olumsuzlukları bir
kenara bırakıp, biraz da güzelliklerden bahsetmek gerekirse; Yasin Öztekin’in
her geçen gün biraz daha artan performansı, aynı şekilde Muslera’nın kritik
anlarda yaptığı kritik kurtarışlar ve Bruma’nın bir nebze de olsa takıma katkı
sağlayan oyunu günün bizim adımıza sevindirici unsurlarıydı.
Bir parantez de
Selçuk İnan’a açmak istiyorum. Sezon başında taraftar tarafından neredeyse
istenmeyen adam haline gelen kaptanımız, sezonun ikinci yarısıyla birlikte ciddi
bir çıkış yakalamış durumda. O da tıpkı Yasin gibi her hafta üzerine biraz daha
koyarak ilerliyor. Şampiyonluk yolundaki son 8 haftada kaptan tecrübesi ve
kalitesiyle en önemli kozlarımızdan biri olacak şüphesiz.
Sonuç itibariyle yediğimiz
sinir bozucu 2 golü görmezden gelelim ve 4 gollü galibiyetimizin tadını
çıkaralım. Maçtan önce ‘’Hedefe 9 kala’’ pankartı açmıştık, şimdi kaldı 8. Bana
göre gelecek hafta Trabzonspor'a karşı sezonun en kritik sınavına çıkacağız.
Avni Aker’den çıkarılacak 3 puan, son 7 hafta öncesi %70 ‘’Galatasaray
şampiyon’’ demek olur. Bu yüzden de yarın sabahtan itibaren Trabzon maçına odaklanıp
hafta sonu oraya full konsantre gitmeliyiz…
e-falanfilan yazarı: Kerem ZÜLFİKAR