5 Nisan 2015 Pazar

Çok Yer, Çok Atar

  Bazı takımlar vardır, savunmasıyla ön plandadır. Çoğu maçta kalelerine duvar örerler. Çok zor gol yerler. Bazılarının da hücum gücü çok yüksektir. İleri uçtaki oyuncularını durdurmak çok zordur. İstediğiniz kadar önlem alın, bir şekilde bir boşluk yakalayıp atarlar golü… Aslına bakacak olursak, bizim ne çok iyi bir savunmamız ne de müthiş bir hücum hattımız var. Zaten savunmamızın ne seviyede olduğu, ligin hemen her takımından gol yememizden belli. Hatta çoğu karşılaşmada da birden fazla. Hücum hattına gelecek olursak ‘’müthiş’’ olmayan forvet hattımızın neredeyse 3’ten aşağı gol atmadığı maç olmaması işin ilginç tarafı. Muhtemelen sezon sonunda puan tablosuna bakıldığında ligin en fazla gol atan takımı olarak ya Bursa’yı ya da Galatasaray’ı göreceğiz.
  Hamza Hoca belli ki ‘’Yediğimizden fazlasını attığımız sürece sıkıntı yok’’ mantelitesinde. Çünkü ciddi seviyedeki savunma zafiyetimizi gidermek adına herhangi bir çalıştırma yaptırmadığı çok net bir şekilde görülüyor. Takım savunmasında en ufak bir gelişim söz konusu değil. Bilakis çoğu zaman amatörce goller yiyoruz. Misal, bugün yediğimiz ilk gol. Karabük takımının gol atacağına dair en ufak bir inancı yokken, Hakan Balta’nın yandan kale sahasına doğru gelen o sert topa 18’lik stoperler gibi acemice ayak koyuşu rakibe anlamsız bir gol hediye etmiş oldu!
  Bugün 90 dakikanın 60-65 dakikasında oyunun hakimiyetini elinde tutan ve ağrlıklı olarak rakip yarı alanda oynayan bir Galatasaray izledik. Attığımız 4 gol sayı olarak çok daha yukarılara çıkabilirdi. Kalıbımı basarım, bugün sahada Burak Yılmaz olsa en az 2 tane de o atardı. Umut Bulut bütün iyi niyetine rağmen ‘’İşte Galatasaray’ın santraforu böyle olur’’ denebilecek seviyede kesinlikle değil. Sdece çalışkan ve mücadeleci. Yetenekleri oldukça kısıtlı… Dolayısıyla kim ne derse desin, Burak Yılmaz bu takımın olmazsa olmazıdır ve her hafta sahada yer alması şarttır!
  Az önce dedim ya; 90 dakikanın 60-65’inde üstün oynadık diye. Kalan 25-30 dakika ise bize hiç yakışmadı. Karabükspor gibi aylardır maç kazanamayan ve ligin dibine demir atmış bir ekibe karşı oyunun bazı bölümlerinde de olsa bu kadar baskı yemek ve rahatça top yaptırma imkanı tanımak hiçbir şekilde kabul edilemez! Hamza Hoca’nın takımının sahada maruz kaldığı bu tarz tabloları kollarını bağlayarak izlememesi gerekiyor. Efendi olmak, beyefendi olmak iyi teknik direktör olmak için yetmez. Yeri geldiğinde agresif olmak, takımı ateşleyecek bir şey yapabilmek de lazım. Hamza Hamzaoğlu artık bu gerçeğin farkına varmalı.
  Hemen her karşılaşmada skoru aldık derken, oyunun son 15-20 dakikasını ecel terleri dökerek seyretmekten sıkıldık artık! Bu durum eminim hiçbir Galatasaraylı’nın hoşuna gitmiyordur. Bugün de güle oynaya  5’e, 6’ya gidecek maçın bir anda 3-2’ye gelmesi, bu güzel Pazar günü’nde takımını yalnız bırakmamak adına türlü sıkıntılar çekerek oraya gelmiş 30 bini aşkın Galatasaraylı’nın kesinlikle hak etmediği bir şey! Unutulmasın ki futbolun içinde asla ve asla laubaliliğe, gevşekliğe yer yoktur! Skor 3-0’a geldikten sonra olayı biraz şova çevirmeye çalışan oyuncularımız ve her hafta olduğu gibi yine oyuna müdahalelerde geç kalan Hamza Hoca, bugün galip gelemeseydik taraftara bunun izahını nasıl yaparlardı çok merak ediyorum!
  Yoğun eleştirilere maruz kalan Semih’in yokluğunda savunma hattının evlere şenlik bir hal alması, bu oyuncumuzun onca eleştiriye rağmen takım için ne denli önemli olduğunu gözler önüne sermiştir. Bunun dışında Hamit’in son haftalardaki yüksek performansına rağmen Melo’suz orta sahanın ciddi bir direnç kaybı yaşadığı da ortadadır.
  Olumsuzlukları bir kenara bırakıp, biraz da güzelliklerden bahsetmek gerekirse; Yasin Öztekin’in her geçen gün biraz daha artan performansı, aynı şekilde Muslera’nın kritik anlarda yaptığı kritik kurtarışlar ve Bruma’nın bir nebze de olsa takıma katkı sağlayan oyunu günün bizim adımıza sevindirici unsurlarıydı.
  Bir parantez de Selçuk İnan’a açmak istiyorum. Sezon başında taraftar tarafından neredeyse istenmeyen adam haline gelen kaptanımız, sezonun ikinci yarısıyla birlikte ciddi bir çıkış yakalamış durumda. O da tıpkı Yasin gibi her hafta üzerine biraz daha koyarak ilerliyor. Şampiyonluk yolundaki son 8 haftada kaptan tecrübesi ve kalitesiyle en önemli kozlarımızdan biri olacak şüphesiz.
  Sonuç itibariyle yediğimiz sinir bozucu 2 golü görmezden gelelim ve 4 gollü galibiyetimizin tadını çıkaralım. Maçtan önce ‘’Hedefe 9 kala’’ pankartı açmıştık, şimdi kaldı 8. Bana göre gelecek hafta Trabzonspor'a karşı sezonun en kritik sınavına çıkacağız. Avni Aker’den çıkarılacak 3 puan, son 7 hafta öncesi %70 ‘’Galatasaray şampiyon’’ demek olur. Bu yüzden de yarın sabahtan itibaren Trabzon maçına odaklanıp hafta sonu oraya full konsantre gitmeliyiz…


                                                           e-falanfilan yazarı: Kerem ZÜLFİKAR