7 Mart 2016 Pazartesi

Bu Zihniyetle Nereye Kadar?

  En zorudur büyük takımların hedefsiz kalması. Her sezon son ana kadar yarışın içinde yer almaya alışmış, hedefi daima şampiyonluk olan bir camianın, daha ligin bitmesine 3 aya yakın bir zaman varken, iddiasız bir konuma düşmesi, futbolcuların konsantrasyonunu ve motivasyonunu eksiye indirir şüphesiz. Galatasaraylı oyuncular da şu an bu sıkıntıyı yaşıyorlar işte. Kafalarında ligi bitirdikleri için sahada bir şeyler yapmak, çabalamak, mücadele etmek gelmiyor hiçbirisinin içinden!
  Dün, ilk 45 dakikada öylesine sahaya çıkmış, öylesine futbol oynayan ve mağlubiyeti kabullenen bir Galatasaray vardı ortada. Taraftarın hazmedemediği şey de bu aslında.
  Siz gerekli oranda mücadele edersiniz, yüreğinizi sahaya koyarsınız, yani kazanmak için her şeyi yaparsınız ama  gelin görün ki şans yanınızda olmaz ve kazanamazsınız. Taraftar o zaman alkışlarla uğurlar sizi. Buna verilebilecek en güzel örnek, Nisan 2012’de Süper Final’de oynadığımız Fenerbahçe karşılaşmasıdır. O gün Fener’i resmen ezmiş,  hatta sahadan silmiş, rahatlıkla 4-5 farkla kazanmamız gereken karşılaşmayı 2-1’lik mağlubiyetle noktalamıştık. Ancak maç bitiminde tüm takımı, tüm oyuncularını ayakta alkışlamıştı Galatasaray taraftarı.
  Şimdilerde ise durum çok farklı. Galibiyet için hiçbir şey yapmayan, kapasitesinin %50’sini bile sahaya yansıtmayan, vurdumduymaz oyuncular izliyoruz her hafta…
  Dünkü karşılaşmanın ilk yarısının özeti bu şekildeydi işte. İkinci yarıda ise senaryo çok farklı işledi. Sağlı sollu yüklenen, tempoyu oldukça yükselten, galibiyeti var gücüyle isteyen, kazanmak için elinden gelen her şeyi yapan bir Galatasaray çıktı ortaya. Demek ki neymiş?  Oyuncularımız canları istediği takdirde sezon genelinde ortaya koyduklarının çok daha fazlasını yapabiliyorlamış!
  Başakşehir gibi bir ekibe karşı 2-0’dan geri dönmek gerçekten zor iş. Biz bunu başardık. Hatta bana sorarsanız kazanmayı da hak ettik. İşte bu noktada teknik direktör farkı çıktı ortaya. Galatasaray’ın yoğun baskısını gören Abdullah Avcı arka arkaya yaptığı değişikliklerle oyunu soğuttu ve Galatasaray’ın hızını kesti. Sonrasında bir anlık konsantrasyon kaybıyla, önünde seken topa gayri ihtiyarı bir vuruş yapan Selçuk, topu rakibe verdi. O top da geldi gol oldu.
  Karşılaşmanın başından itibaren devam eden taraftar protestosu, Başakşehir’in 3.golünden sonra tavan yaptı. Hedefteki isim ise Selçuk’tu  ne yazık ki...
  Son dakikada kazandığımız basit penaltı, maça bir kez daha ortak olmamızı sağladı. Karşılaşma da bu skorla bitti.
  Normal şartlarda, dünkü kadar yoğun bir protestodan sonra onurlu bir yönetim istifa eder! Ancak Dursun Özbek’in bunu aklının ucundan bile geçirmeyeceğini hepimiz gayet iyi biliyoruz!
  Taraftarını hiçbir zaman önemsemeyen, onların fikirlerini kale almayan, ancak ve ancak takımın kötü gittiği dönemlerde taraftarını hatırlayan, sadece o zaman taraftarına sarılan bir camia olarak Galatasaray’ın, bugün taraftar gruplarının sosyal medya üzerinden birleşerek ortak yayınladıkları bildiri de vurguladıkları gibi lisenin tekelinden kurtarılması gerekmektedir artık! Tabi bunu yaparken Dursun Özbek ve yönetiminden kurtulmak da farzdır. Aksi halde Dursun Özbek başkanlığında başlanacak yeni bir sezon, Galatasaray’ı bugünkünden bile çok daha kötü günlere sürükler benden söylemesi…

                                                                                                     Kerem ZÜLFİKAR