En zorudur büyük
takımların hedefsiz kalması. Her sezon son ana kadar yarışın içinde yer almaya
alışmış, hedefi daima şampiyonluk olan bir camianın, daha ligin bitmesine 3 aya
yakın bir zaman varken, iddiasız bir konuma düşmesi, futbolcuların
konsantrasyonunu ve motivasyonunu eksiye indirir şüphesiz. Galatasaraylı
oyuncular da şu an bu sıkıntıyı yaşıyorlar işte. Kafalarında ligi bitirdikleri
için sahada bir şeyler yapmak, çabalamak, mücadele etmek gelmiyor hiçbirisinin
içinden!
Dün, ilk 45 dakikada
öylesine sahaya çıkmış, öylesine futbol oynayan ve mağlubiyeti kabullenen bir
Galatasaray vardı ortada. Taraftarın hazmedemediği şey de bu aslında.
Siz gerekli oranda mücadele
edersiniz, yüreğinizi sahaya koyarsınız, yani kazanmak için her şeyi yaparsınız
ama gelin görün ki şans yanınızda olmaz
ve kazanamazsınız. Taraftar o zaman alkışlarla uğurlar sizi. Buna verilebilecek
en güzel örnek, Nisan 2012’de Süper Final’de oynadığımız Fenerbahçe
karşılaşmasıdır. O gün Fener’i resmen ezmiş, hatta sahadan silmiş, rahatlıkla 4-5 farkla
kazanmamız gereken karşılaşmayı 2-1’lik mağlubiyetle noktalamıştık. Ancak maç
bitiminde tüm takımı, tüm oyuncularını ayakta alkışlamıştı Galatasaray
taraftarı.
Şimdilerde ise durum
çok farklı. Galibiyet için hiçbir şey yapmayan, kapasitesinin %50’sini bile
sahaya yansıtmayan, vurdumduymaz oyuncular izliyoruz her hafta…
Dünkü karşılaşmanın
ilk yarısının özeti bu şekildeydi işte. İkinci yarıda ise senaryo çok farklı
işledi. Sağlı sollu yüklenen, tempoyu oldukça yükselten, galibiyeti var gücüyle
isteyen, kazanmak için elinden gelen her şeyi yapan bir Galatasaray çıktı
ortaya. Demek ki neymiş? Oyuncularımız canları
istediği takdirde sezon genelinde ortaya koyduklarının çok daha fazlasını
yapabiliyorlamış!
Başakşehir gibi bir
ekibe karşı 2-0’dan geri dönmek gerçekten zor iş. Biz bunu başardık. Hatta bana
sorarsanız kazanmayı da hak ettik. İşte bu noktada teknik direktör farkı çıktı
ortaya. Galatasaray’ın yoğun baskısını gören Abdullah Avcı arka arkaya yaptığı
değişikliklerle oyunu soğuttu ve Galatasaray’ın hızını kesti. Sonrasında bir
anlık konsantrasyon kaybıyla, önünde seken topa gayri ihtiyarı bir vuruş yapan
Selçuk, topu rakibe verdi. O top da geldi gol oldu.
Karşılaşmanın başından
itibaren devam eden taraftar protestosu, Başakşehir’in 3.golünden sonra tavan
yaptı. Hedefteki isim ise Selçuk’tu ne
yazık ki...
Son dakikada
kazandığımız basit penaltı, maça bir kez daha ortak olmamızı sağladı. Karşılaşma
da bu skorla bitti.
Normal şartlarda,
dünkü kadar yoğun bir protestodan sonra onurlu bir yönetim istifa eder! Ancak
Dursun Özbek’in bunu aklının ucundan bile geçirmeyeceğini hepimiz gayet iyi
biliyoruz!
Taraftarını hiçbir zaman
önemsemeyen, onların fikirlerini kale almayan, ancak ve ancak takımın kötü
gittiği dönemlerde taraftarını hatırlayan, sadece o zaman taraftarına sarılan
bir camia olarak Galatasaray’ın, bugün taraftar gruplarının sosyal medya
üzerinden birleşerek ortak yayınladıkları bildiri de vurguladıkları gibi
lisenin tekelinden kurtarılması gerekmektedir artık! Tabi bunu yaparken Dursun
Özbek ve yönetiminden kurtulmak da farzdır. Aksi halde Dursun Özbek
başkanlığında başlanacak yeni bir sezon, Galatasaray’ı bugünkünden bile çok
daha kötü günlere sürükler benden söylemesi…
Kerem ZÜLFİKAR