23 Ağustos 2016 Salı

Bu Sezon ''Striker'' DERDİYOK!

  Başlangıçlar önemlidir. Nasıl başlarsa %90 öyle gider çünkü. En basiti geçtiğimiz sezona kötü başlamıştık, sonu da kötü bitti. İyi başlamayınca toparlaması zor oluyor çünkü. Takımların sezon öncesi hazırlık sürecinde yaptıkları ağır idmanlardan ötürü aşırı yorgun ve bitik gözüktükleri ilk haftalarda alabildiğine maksimum galibiyet almak, sezonun son bölümünde büyük avantaj yaratıyor şüphesiz. Bu doğrultuda da ilk haftalarda iyi futboldan ziyade maçları bir şekilde galip bitirebilmek önemli olan.
  Geçen sezon yaşadığı ciddi başarısızlıktan dolayı özgüven problemi yaşaması muhtemel takımımızın sezona iyi başlaması hepimizin ortak temennisiydi. Yapılan takviyeler ve ödenen hatrı sayılabilecek bonservis bedelleri de bunu zorunlu kılıyordu bir yerde.
  Federasyonumuz sağolsun, sezon açılışını hem de oldukça ihtiyaç duyduğumuz bir ortamda taraftarımızdan yoksun olarak yaptık! Dün Galatasaray taraftarı tribünleri doldurmuş olsaydı şayet inanıyorum ki Galatasaray’ın performansı en azından %30 oranında artar, maç da daha erken kopardı. Neyse sağlık olsun…
  Geçtiğimiz hafta Süper Kupa maçında Beşiktaş’a karşı sahaya sürdüğü onbirden mecburi Podolski-Eren değişikliği dışında herhangi bir oynama yapmamıştı Jan Olde Riekerink.
  Karşılaşmaya beklediğim temponun çok çok altında başladık. Ki 90 dakika boyunca da son bölümleri saymazsak eğer kolay kolay yükseltemedik vitesi. Sezonun açılış maçında her ne olursa olsun, tribünler boş bile olsa çok daha arzulu ve iştahlı oynayan, rakibi sağlı sollu ataklarla baskı altına alan bir Galatasaray beklerdim açıkçası...
  Sürekli olarak yana ya da geriye oynayarak sadece topla oynama yüzdelerinde ezici bir üstünlük sağladık. Bunun da skora hiçbir katkısı olmadı. Zaten girdiğimiz gol pozisyonu sayısı da oldukça azdı. Buna karşılık konuk Karabükspor %100’lük diyebileceğimiz en az 4-5 fırsat yakaladı. Çok şükür ki Muslera günündeydi de kalesini gole kapattı!
  İlk 45 dakikada Galatasaray’ın ve sahanın en kötü ismi net olarak Martin Linnes’ti. Geldiği günden bu yana takıma hiçbir şey veremeyen Norveçli sağ bek, dün de tel tel döküldü. Oyunda kaldığı 38 dakika boyunca Karabükspor takımı o kanadımızı adeta kevgire çevirdi! Linnes’i ne zaman görsek ekranda yerlerde sürünüyordu! Geçtiğimiz sezondan beri belli periyotlarla aynı soruyu soruyorum: Linnes’i izleyip ‘’Alalım bize katkı sağlar’’ diyen arkadaş kim acaba? Kendisini alnından öpmek lazım!
  Takımın diğer 2 kötüsü ise Selçuk ve Sneijder’di. Özellikle Sneijder bıraktığı yerden devam ediyor. Attığı 10 pasın en az 7’si rakipte! Maşallah müthiş bir pas yüzdesi var ama tersten! Bir de son 2 maçtır isabetsiz paslarının yanına, kendisine atılan topları ayağında tutamama gibi bir özellik de ekledi! Sneijder’e atılan paslar duvara çarpmış gibi bir anda 5-6 metre öteye sekebiliyor. Koskoca Hollanda Milli Takımı’nın kaptanı ve 10 numarası, Real Madrid ve İnter formaları giyip Şampiyonlar Ligi şampiyonluğu yaşamış, orta sahada beyin olarak görev alan oyuncu bu Sneijder ise şayet söylenecek fazla bir şey yok…
 Selçuk’a gelince, bu şekilde oynayacaksa eğer artık ona da ufak ufak kulübenin yolunu gösterme zamanı geldi de geçiyor bile! Hele ki Josue’de transfer edildiğine göre Selçuk ve Sneijder bu takım için vazgeçilmez olmamalılar artık! Bu arkadaşlar kendilerini böyle gördükleri için bu kadar etkisiz oynuyorlar çünkü!
  2.devre her ne kadar biraz daha kıpırdanmış gibi gözükse de son 10 dakikaya kadar gol pozisyonları üretmekte zorlanmaya devam eden bir Galatasaray izledik. Tabi bunda her atağımızda en az 8-9 kişiyle müdafaya dizilerek bütün alanları kapayan Karabükspor’un da etkisi büyüktü. Son yıllarda izlediğim en fazla oyuncuyla savunma yapan takımdı dün akşamki Karabükspor takımı. Yakaladıkları bütün pozisyonlar kontra ataklarla gelişti zaten. Kontra atağa takım halinde iyi çıkıyorlar.
  Son dakikalarda Sneijder ve Selçuk’un alması gereken sorumluluğu fazlasıyla üstlenen Tolga Ciğerci orta alanda oyun kurucu rolüne soyunarak, atakları şekillendirmeye çalıştı. Ki iyi işler de yaptı. Özellikle adam eksiltmeye çalışarak dikine oynamaya yönelik çabaları hepimizden alkış aldı. Çünkü 90 dakika boyunca Selçuk ve Sneijder’in bu yönde tek bir olumlu girişimi olmadı!
  Tam karşılaşma 0-0 bitti derken 90+4’te Chedjou’nun ceza sahası içine gönderdiği topa penaltı noktası hizasından mükemmel bir kafa vuruşu yapan Eren Derdiyok, topu ağlarla buluşturarak adeta şapkadan tavşan çıkardı.
  Eren’in golü çok çok ekstra bir 3 puan kazandırdı bize. Galibiyeti hiç hak etmemiştik çünkü…
  Hazır Eren demişken, dün çok net bir şekilde görüldü ki, Galatasaray Drogba’dan sonra ilk kez gerçek bir ‘’striker’’ ile oynadı. Çıktığı hava toplarının %80’ini aldı. Sırtı dönükken buluştuğu toplarda duvar oldu. Rakip yarı alana gönderilen yüksek toplarda savunmayı oldukça rahatsız etti. İlerleyen haftalarda kanatlardan gelen orta sayısını arttırabilirsek, bu sezon Eren Derdiyok çok gol atar. Hava hakimiyeti fazlasıyla iyi çünkü.
  Sonuç itibariyle, en başında da söylemiş olduğum gibi ligin ilk 8-10 haftasında iyi futboldan ziyade bol miktarda galibiyet alabilmektir önemli olan. Ki dünkü gibi bir futbolla, son saniyede gelen ekstra bir golle kazanmış olmak hepsinden çok daha önemli. Takıma Podolski, Cavanda ve Serdar Aziz’in gireceğini, en geç 1 haftaya kadar da mutlaka bir ön libero transfer edileceğini hesaba katarsak haftalar geçtikçe daha iyi bir Galatasaray izleyeceğimizi umut ediyorum…

                                                                            e-falanfilan yazarı:Kerem ZÜLFİKAR