13 Şubat 2017 Pazartesi

The End!

  Şampiyonluk yolundaki rakiplerinizden Beşiktaş haftalar sonra mağlup olmuş, Başakşehir Kasımpaşa’dan 4 yemiş, Fenerbahçe ise Bursa’yla berabere kalmış. Yani 11 puanlık bir fırsat altın tepsiyle önümüze sunulmuş. Rakibimiz ise ligin alt basamaklarında yer alan Kayserispor. Üstelik de kendi sahamızda oynuyoruz.
  Normal şartlar altında böyle bir tablo varken ortada, Galatasaray sahaya çıkar, topunu oynar, rakibine top göstermeden 3-4 farklı bir galibiyet alıp şampiyonluk yarışının en büyük favorisi konumuna getirirdi kendini. Yani geçtiğimiz sezonlarda hep böyle olmuştu bu. Ancak bu sezon bambaşka bir Galatasaray var ortada. Riekerink Bey’in Galatasaray’ı! Oynadığı hiçbir rakibe diş geçiremeyen, Ziraat Türkiye Kupası maçlarında gördüğümüz üzere, 2.lig-3.lig ekiplerine karşı bile oyunsal üstünlük kuramayan, oynadığı bütün kritik maçlarda puan kaybeden Galatasaray…
  Dün kaybedilen 3 puan resmen içimizi acıttı! Net olarak son yıllarda en çok üzüldüğüm karşılaşma diyebilirim Kayserispor karşılaşması için. Çünkü resmen 11 puanlık bir fırsat kondu önümüze ancak biz bunu elimizin tersiyle ittik!
  Bir teknik direktör düşünün ki, sezon başından bu yana neredeyse her maç yan toplardan gol yiyen takımının bu problemine çözüm üretebilmek için en ufak bir arayışa dahi girmiyor. Ve takımı sürekli olarak bu yan top zafiyeti yüzünden goller yiyip, puan kayıpları yaşamaya devam ediyor…
  Geçtiğimiz sezon tarihinin en kötü sezonlarından birini yaşayan ve ligi 6.sırada tamamlayan Galatasaray’ın çoğu maçta geri dörtlüsünü kimler oluşturuyordu? Carole, Hakan Balta, Semih ve Sabri değil mi? Madem öyle, bu sezon da neden hala ısrarla, hem de bitmek tükenmez bilmez bir ısrarla aynı dörtlüyle devam ediliyor? Hadi dün Carole cezalı olduğu için mecburiyetten Linnes
oynadı sol bekte. Ki bana sorarsanız Carole’den de çok daha iyi, çok daha etkili oynuyor o pozisyonda.  Peki, eldeki stopler içersinde hiç tartışmasız hava hakimiyeti en iyi olan Chedjou’nun suçu günahı ne? Bu Chedjou ne yaptı da, durup dururken önce takımdan yollanmaya çalışıldı, sonra baktılar ki yerine stoper almaya para yok, mecburen affedilip bu sefer de yedek kulübesine mahkum edildi?  Onu da geçtim, 23 yaşındaki Ahmet Çalık, 34 yaşındaki Hakan Balta’nın yedeği olsun diye mi transfer edildi? Hem de günlerce uğraşılıp! Sen futboldan zerre kadar anlıyorsan, benim suratıma tükürsünler eyyyy Jan Olde Riekerink!
  Senin futbolu bilmediğinin bir başka ispatı da dün Sneijder’in görevini Bruma’ya vermen. Bruma gibi en önemli eksiği final pasları olan ve bu özelliğini bir türlü geliştiremeyen bir ismi, orta saha ile forvet arasındaki pas bağlantısını sağlamak üzere 10 numara pozisyonunda oynatıyorsan sen, işte senin futbolu ne kadar bildiğin bir kez daha gözler önüne çıkar!
  Selçuk ve Sneijder forma giymiyorsa, Josue’yi de tercih etmiyorsan, senin 25 kişilik mevcut kadronda, 10 numara görevini verebileceğin tek isim Lukas Podolski’dir. Hem yetenek olarak hem de pozisyon bilgisi olarak, orada oynayabilecek kapasitededir kendisi. Koyarsın Podolski’yi forvet arkasına, en uçta da artık Eren’i mi oynatırsın yoksa Sinan’ı mı orası sana kalmış, o zaman bambaşka bir görüntü çıkar ortaya. Bruma’dan 10 numara yaratmaya çalışmak yerine, bunu akıl edebilseydin eğer, o zaman sende görürdün neyin ne olduğunu…
  Tolga Ciğerci diye bir oyuncumuz var, sezon başından beri ne oynadığını bir türlü çözemedim ben. Ki ne hikmetse bazıları methiyeler diziyorlar bu arkadaşa. Neymiş efendim, her maç 12 kilometreden fazla koşuyormuş… O zaman orta sahaya Afrika ülkeleri’nden 2 tane atlet getirelim, 5000 metreci olsunlar hatta, sürekli olarak bizim ceza sahası ile rakip ceza sahası arasında koşup dursunlar!
  Futbol, futbol oynayabilenlerle oynanır sevgili arkadaşlar. Koşmayı bilenlerle değil. Sen top kullanamıyorsan, ayağındaki topu 5 metreden öteye gönderemiyorsan o zaman kusura bakma ama Galatasaray forması 2 beden büyük gelir sana! Türkiye Ligi’ndeki her takımın orta sahasında Tolga Ciğerci ayarında oyuncu bulabilirsiniz. Tıpkı Sabri ayarında sağ bek, Semih ve Hakan Balta ayarında stoper bulabileceğiniz gibi…
  Birbirinin kopyası 2 golü kalemizde görerek 2-0 yenik duruma düştüğümüz karşılaşmayı çevirebilmek adına, son 5 dakikada rakibin geri yaslanmasından doğan baskımızı saymazsak eğer hiçbir şey yapmadık. Ne istedik, ne arzuladık ne de çaba sarf ettik… Sonuç itibariyle de haklı bir mağlubiyet aldık!
  Sezona Riekerink’le başlamak ciddi bir hataydı. İlk 10 haftadan sonra kendisiyle yolları ayırmamak bu ciddi hatada ısrar etmekti. Devre arasında bu ısrardan vazgeçmemek ise hataların en büyüğüydü!
  Şuna kalıbımı basarım, eğer devre arasında doğru düzgün bir hoca getirselerdi şu takımın başına, şu an Galatasaray şampiyonluğun en büyük favorisi haline gelmişti…
  İş işten geçti, ikinci devrenin de ortalarına doğru yaklaşıldı, Dursun Özbek ve saz arkadaşlarında daha yeni dank etti bazı şeyler! Bugün bir araya gelip muhtemelen Riekerink’le yolları ayırma kararı aldılar. Çok büyük bir sürpriz olmazsa da yarın ki yönetim kurulu toplantısından sonra Riekerink’in görevine son verildiğini açıklayacaklar. Peki bu noktada herkesin aklından geçen ortak soru? Bu saatten sonra bu takımın başına kim geçecek? Onu da bi zahmet Dursun Özbek düşünsün artık! Zira son 2 sezonda 5.teknik direktörle çalışacak olan EFSANE başkan Dursun Özbek! Her şeyin en iyisini ve en doğrusunu bilendir…

                                                                               e-falanfilan yazarı: Kerem ZÜLFİKAR