Şampiyonluk
yolundaki rakiplerinizden Beşiktaş haftalar sonra mağlup olmuş, Başakşehir
Kasımpaşa’dan 4 yemiş, Fenerbahçe ise Bursa’yla berabere kalmış. Yani 11 puanlık
bir fırsat altın tepsiyle önümüze sunulmuş. Rakibimiz ise ligin alt
basamaklarında yer alan Kayserispor. Üstelik de kendi sahamızda oynuyoruz.
Normal şartlar
altında böyle bir tablo varken ortada, Galatasaray sahaya çıkar, topunu oynar,
rakibine top göstermeden 3-4 farklı bir galibiyet alıp şampiyonluk yarışının en
büyük favorisi konumuna getirirdi kendini. Yani geçtiğimiz sezonlarda hep böyle
olmuştu bu. Ancak bu sezon bambaşka bir Galatasaray var ortada. Riekerink Bey’in
Galatasaray’ı! Oynadığı hiçbir rakibe diş geçiremeyen, Ziraat Türkiye Kupası
maçlarında gördüğümüz üzere, 2.lig-3.lig ekiplerine karşı bile oyunsal üstünlük
kuramayan, oynadığı bütün kritik maçlarda puan kaybeden Galatasaray…
Dün kaybedilen 3
puan resmen içimizi acıttı! Net olarak son yıllarda en çok üzüldüğüm karşılaşma
diyebilirim Kayserispor karşılaşması için. Çünkü resmen 11 puanlık bir fırsat
kondu önümüze ancak biz bunu elimizin tersiyle ittik!
Bir teknik direktör
düşünün ki, sezon başından bu yana neredeyse her maç yan toplardan gol yiyen
takımının bu problemine çözüm üretebilmek için en ufak bir arayışa dahi
girmiyor. Ve takımı sürekli olarak bu yan top zafiyeti yüzünden goller yiyip, puan
kayıpları yaşamaya devam ediyor…
Geçtiğimiz sezon
tarihinin en kötü sezonlarından birini yaşayan ve ligi 6.sırada tamamlayan
Galatasaray’ın çoğu maçta geri dörtlüsünü kimler oluşturuyordu? Carole, Hakan
Balta, Semih ve Sabri değil mi? Madem öyle, bu sezon da neden hala ısrarla, hem
de bitmek tükenmez bilmez bir ısrarla aynı dörtlüyle devam ediliyor? Hadi dün
Carole cezalı olduğu için mecburiyetten Linnes
oynadı sol bekte. Ki bana
sorarsanız Carole’den de çok daha iyi, çok daha etkili oynuyor o pozisyonda. Peki, eldeki stopler içersinde hiç tartışmasız
hava hakimiyeti en iyi olan Chedjou’nun suçu günahı ne? Bu Chedjou ne yaptı da,
durup dururken önce takımdan yollanmaya çalışıldı, sonra baktılar ki yerine
stoper almaya para yok, mecburen affedilip bu sefer de yedek kulübesine mahkum
edildi? Onu da geçtim, 23 yaşındaki
Ahmet Çalık, 34 yaşındaki Hakan Balta’nın yedeği olsun diye mi transfer edildi?
Hem de günlerce uğraşılıp! Sen futboldan zerre kadar anlıyorsan, benim suratıma
tükürsünler eyyyy Jan Olde Riekerink!
Senin futbolu
bilmediğinin bir başka ispatı da dün Sneijder’in görevini Bruma’ya vermen.
Bruma gibi en önemli eksiği final pasları olan ve bu özelliğini bir türlü
geliştiremeyen bir ismi, orta saha ile forvet arasındaki pas bağlantısını
sağlamak üzere 10 numara pozisyonunda oynatıyorsan sen, işte senin futbolu ne
kadar bildiğin bir kez daha gözler önüne çıkar!
Selçuk ve Sneijder
forma giymiyorsa, Josue’yi de tercih etmiyorsan, senin 25 kişilik mevcut
kadronda, 10 numara görevini verebileceğin tek isim Lukas Podolski’dir. Hem
yetenek olarak hem de pozisyon bilgisi olarak, orada oynayabilecek
kapasitededir kendisi. Koyarsın Podolski’yi forvet arkasına, en uçta da artık
Eren’i mi oynatırsın yoksa Sinan’ı mı orası sana kalmış, o zaman bambaşka bir
görüntü çıkar ortaya. Bruma’dan 10 numara yaratmaya çalışmak yerine, bunu akıl
edebilseydin eğer, o zaman sende görürdün neyin ne olduğunu…
Tolga Ciğerci diye
bir oyuncumuz var, sezon başından beri ne oynadığını bir türlü çözemedim ben.
Ki ne hikmetse bazıları methiyeler diziyorlar bu arkadaşa. Neymiş efendim, her
maç 12 kilometreden fazla koşuyormuş… O zaman orta sahaya Afrika ülkeleri’nden
2 tane atlet getirelim, 5000 metreci olsunlar hatta, sürekli olarak bizim ceza
sahası ile rakip ceza sahası arasında koşup dursunlar!
Futbol, futbol
oynayabilenlerle oynanır sevgili arkadaşlar. Koşmayı bilenlerle değil. Sen top
kullanamıyorsan, ayağındaki topu 5 metreden öteye gönderemiyorsan o zaman
kusura bakma ama Galatasaray forması 2 beden büyük gelir sana! Türkiye Ligi’ndeki
her takımın orta sahasında Tolga Ciğerci ayarında oyuncu bulabilirsiniz. Tıpkı
Sabri ayarında sağ bek, Semih ve Hakan Balta ayarında stoper bulabileceğiniz
gibi…
Birbirinin
kopyası 2 golü kalemizde görerek 2-0 yenik duruma düştüğümüz karşılaşmayı
çevirebilmek adına, son 5 dakikada rakibin geri yaslanmasından doğan baskımızı saymazsak eğer hiçbir şey yapmadık. Ne istedik, ne arzuladık ne de çaba sarf
ettik… Sonuç itibariyle de haklı bir mağlubiyet aldık!
Sezona Riekerink’le
başlamak ciddi bir hataydı. İlk 10 haftadan sonra kendisiyle yolları ayırmamak
bu ciddi hatada ısrar etmekti. Devre arasında bu ısrardan vazgeçmemek ise
hataların en büyüğüydü!
Şuna kalıbımı
basarım, eğer devre arasında doğru düzgün bir hoca getirselerdi şu takımın
başına, şu an Galatasaray şampiyonluğun en büyük favorisi haline gelmişti…
İş işten geçti,
ikinci devrenin de ortalarına doğru yaklaşıldı, Dursun Özbek ve saz
arkadaşlarında daha yeni dank etti bazı şeyler! Bugün bir araya gelip
muhtemelen Riekerink’le yolları ayırma kararı aldılar. Çok büyük bir sürpriz
olmazsa da yarın ki yönetim kurulu toplantısından sonra Riekerink’in görevine
son verildiğini açıklayacaklar. Peki bu noktada herkesin aklından geçen ortak
soru? Bu saatten sonra bu takımın başına kim geçecek? Onu da bi zahmet Dursun
Özbek düşünsün artık! Zira son 2 sezonda 5.teknik direktörle çalışacak olan
EFSANE başkan Dursun Özbek! Her şeyin en iyisini ve en doğrusunu bilendir…
e-falanfilan yazarı: Kerem ZÜLFİKAR