20 Şubat 2017 Pazartesi

Biraz Zaman Lazım

  Kayserispor maçı sonunda gerek taraftarın gösterdiği büyük tepki, gerekse de kamuoyunda oluşan hava, Reiekerink ile yolların ayrılmasını artık zorunlu hale getirmişti. Ki maçın arından bende söylemiştim aynı şeyi: ‘’Riekerink'le yollar yarın muhtemelen ayrılacak’’ diye. Nitekim beklenen oldu ve Salı günü itibariyle Riekerink’in görevine son verildi.  Son verildi verilmesine de, bana göre bu kararın çok çok önceden alınmış olması gerekirdi. Bunca zaman yönetimin Riekerink’le yola devam edtme inadı Galatasaray’ın kaybettiği bir şampiyonluğa mal olacak belki de…
  Riekerink’in gönderilmesinden sonra takımın başına apar topar bu sezon Karabükspor’la yıldızı parlayan Igor Tudor getirildi. Hem de olaylı bir şekilde. Karabükspor yönetimiyle hiç görüşmeden, sözleşmesindeki 150.000 Euro’luk fesih maddesini kullanarak, kendisiyle anlaşma sağlamak Galatasaray Spor Kulübü’ne hiç yakışmadı! Nezaketen bile olsa Karabükspor başkanı Feridun Tankut’la görüşülmesi gerekirdi…
  Hal böyle olunca, Tudor üzerindeki baskı da iyice artmış oldu. Beklentiler yükseldi çünkü. Dolayısıyla da bundan sonra işi pek kolay olmayacak gibi.
  İlk resmi karşılaşmasına Rizespor önünde çıkan Tudor, ayağının tozuyla Bruma’yı maç kadrosuna almayarak ilk icraatını gerçekleştirmiş oldu! Bu karara gerekçe olarak da Bruma’nın son idmanda sergilediği isteksiz tavırlar gösterildi.
  Şahsi fikrim, Bruma son zamanlarda fazla havaya girmişti ve kendini takımın vazgeçilmezi olarak görmeye başlamıştı. Bu doğrultuda biraz burnu sürtmeliydi kabul. Ancak kendisini maç kadrosuna almamak biraz ağır oldu bence. Götürürsün Rize’ye ama yedek soyundurursun, oyunun gidişatına göre de sonradan sokarsın veya sokmazsın. Bunun doğrusu budur bence…
  Tudor’la birlikte uzun bir aradan sonra Chedjou on bire döndü. Haftalardır Riekerink’in ısarla bozmadığı Semih-Hakan ikilisi, sürekli olarak puanlar kaybetmemize neden olurken, Chedjou’nun kulübeye mahkum edilmesi saçmalıktan başka bir şey değildi!
  Nitekim, Rizespor karşısında 90 dakika boyunca takımın belki de en iyisiydi Chedjou. Neredeyse bütün hava toplarına müdahale etti. Kaç tane kritik top kesti. Savunmadan atağa çıkarken, 30-35 metrelere tam isabet paslar gönderdi. Chedjou’nun bu performansını gördükten sonra herhalde bütün Galatasaraylı'lar Riekerink’e hepten sinir olmuşlardır!
  Tudor’lu Galatasaray ilk 45 dakikada sezon başından beri hiç olmadığı kadar hırslı ve mücadeleci bir futbol sergiledi. Belki çok iyi oynayamadık yine. Çok fazla pozisyon da üretemedik ama en azından sahadaki herkes elinden geldiğince mücadele etti. Savunma oyuncularımız geride kalan haftalara oranla çok daha dikkatliydi. Zaten savunmada daha derli toplu bir görüntü çizdik. Bunun neticesinde de 45 dakika boyunca Muslera’ya hiç iş düşmedi.
  Rakip kalede etkili olduğumuz tek pozisyonda Podolski’yle golümüz geldi. Sağdan ceza sahasına doğru sokulan Yasin, çizgiye doğru kaçan Josue’yi gördü.  Sıfıra inen Josue, sol ayağının dışıyla penaltı noktasına doğru çıkardı. Savunmadan seken topu önünde bulan Podolski, adeta mermi gibi vurarak takımını 1-0 öne geçirdi. Topa gerçekten muazzam vurdu Podolski!
  Bulduğumuz tek pozisyonu gole çevirerek devreyi 1-0 önde tamamladık. İkinci yarıda neler yapacağımız elbette büyük merak konusuydu.
  Ne var ki, ikinci 45 dakikada işler pek istediğimiz gibi gitmedi. Rüzgar terse döndü çünkü. Topa sahip olan, oyunu yönlendiren ve rakip kalede daha etkili olan taraf Rizespor’du.
  Tudor’un Rizespor baskısı karşısında oyuncu değişikliklerine erken gitmesi takdirimi kazansa da, sahanın iyilerinden Linnes’i kenara alıp Semih Kaya’yı sol bek çekmesine hiçbir anlam veremedim! Rizespor sürekli olarak Sabri’nin kanadını kullanırken, Tudor’un Linnes’i oyundan alması ve yerine Ahmet Çalık’ı sokup, Semih’i sol beke kaydırması doğru bir hamle olmadı bence.
  Galatasaray gibi büyük takımlar, böylesine maçlarda stoper sayısını arttırarak skoru korumaya kalkarsa, %80 o maçı galip bitiremezler. Çünkü  geriye ne kadar yaslanırsanız, rakibe üzerinize gelmesi için o kadar olanak sağlamış olursunuz. Tudor’da ne yazık ki bu hatayı yaptı…
  Bunun dışında Tolga Ciğerci oyuna dahil olduktan sonra orta sahanın tüm dengesini alt üst etti. Fizik gücü düşük Josue’nin yerine, direnç sağlasın diye oyuna alındı ama son derece isabetsiz pas yüzdesi bize sürekli olarak saç baş yoldurttu. Tüm iyi niyetine ve mücadeleci oyununa rağmen Tolga Ciğerci Galatasaray seviyesinde bir oyuncu değili maalesef! Ki golü yediğimiz serbest vuruşta yaptığı son derece gereksiz faul, maalesef 2 puanımıza mal oldu…
  75.dakikada son derece tehlikeli bir noktadan Tolga’nın sebebiyet verdiği serbest vuruşu kullanan  Özgür Çek, mükemmel bir gole imza atarak takımına beraberliği getirdi.
  Her ne kadar son 15 dakikalık bölümde Galatasaray’ın tüm hatlarıyla yüklenerek, oyunu rakip yarı alana yıkması beklense de oyuncularımız bunu ne yazık ki başaramadılar…
  Yasin’in son dakikada 6 pas üzerinden vurduğu bomboş kafayı yandan auta atmasıyla da karşılaşmanın son pozisyonunu değerlendirememiş olduk.
  90+3’te gelen Halis Özkahya’nın bitiş düdüğü, Galatasaray’ın bu hafta da galip gelemediği anlamını taşıyordu. Açıkçası Kayserispor karşısında alınan mağlubiyetin ardından, Rize’de de 2 puan bırakmamız, kritik Beşiktaş maçı öncesi ağır bir darbe oldu. Gelecek hafta Türk Telekom Arena’da Beşiktaş’ı yensek bile fark anca 4’e inecek ve üst üste 2 maçını iç sahada oynayacak olan Beşiktaş hala büyük avantaja sahip olacak.
  Kimsenin elinde sihirli değnek yok elbet. Tudor’dan 3 idmana çıkıp bambaşka bir Galatasaray yaratmasını beklemek hayalcilik olurdu tabi ki. Dolayısıyla da bu hafta kaybedilen 2 puana kimselerin sesi çıkmadı. Ancak ne olursa olsun şampiyonluk yolunda ufacık bir umudumuzun bile kalmasını istiyorsak, gelecek hafta ne yapıp edip Beşiktaş’ı yenmek zorundayız. Takımı buna hazırlaması gereken kişi de Igor Tudor’dan başkası değil…

                                                                              e-falanfilan yazarı: Kerem ZÜLFİKAR