Son 3 sezonun
şampiyonu olduğumuz Ziraat Türkiye Kupası’nda, bunu 4 yıla taşıyarak bir ilki
daha başarma arzusundaydık şüphesiz. Ancak işin içinde Riekerink olunca,
hedeflerin gerçekleşme ihtimali çok yüksek olamıyor ne yazık ki…
Düşünün ki, Abdullah
Avcı Galatasaray’a karşı Yalçın, Cengiz, Mahmut, Mehmet Batdal gibi ilk on
birinin değişmez oyuncularını dinlendirmeyi göze alabiliyor. Hatta bu da
yetmiyor, yeni transfer dünyaca ünlü yıldız Adebayor’u da kenarda oturtuyor. Buna
karşılık Riekerink sahaya tam kadro çıkıyor ancak gelin görün ki, ideal on
birli Galatasaray ilk 8-10 dakika dışında sahada hiçbir varlık gösteremiyor! Peki
bu kim ayıbı? Futbolcuların mı, Riekerink’in mi yoksa yönetimin mi? Bana
sorarsanız hepsinin!
Henüz 1.dakikada
Podolski’in yaklaşık 25 metreden gönderdiği füze direkte patlamayıp ağlarla
buluşsa belki daha farklı olabilirdi her şey.
Zaten 90 dakika boyunca, attığımız gol dışında tehlike yarattığımız tek
pozisyondu bu.
5.dakikada Sneijder’in
sakatlanarak sahayı terk etmesi, Galatasaray’ın bütün planlarını alt üst etti.
Çünkü son dönemlerde tamamen Sneijder’e endeksli oynayan bir Galatasaray
izliyoruz. Sneijder oynarsa takım da oynuyor, Sneijder durursa takım da duruyor…
Koskoca Galatasaray’ın tek bir oyuncusuna bu kadar bağlı olduğu başka bir dönem
hatırlıyor musunuz? Hagi’lerin, Hakan Şükür’lerin dönemi de dahil buna. Ben
hatırlamıyorum da ondan sordum.
Yediğimiz 2 gol var ki, ikisi de evlere şenlik…
Tabi bir de kalecimiz var, her eve lazım! Cenk’e şunu sormak istiyorum sadece: Sen
ne işe yararsın arkadaş? Bostan korkuluğu olarak mı diktiler seni o kaleye!
Cenk’in oynadığı tüm maçlarda kaleyi tutan her top gol oluyor! Zaten öyle
olmasa Beşiktaş bize yollamazdı herhalde…
İlk golde yardımcı
hakemin net ofsaytı es geçmesi, sonrasında Carole’un yine kanadını bomboş
bırakması ve ceza sahamıza gelen ortaya tam Ahmet Çalık müdahale edecek iken
Cenk’in elini sokarak hem topu uzaklaştırmayı başaramaması hem de Ahmet’i
bozması neticesinde Mustafa Pektemek topu ağlarımıza gönderdi. 16.dakikada
yenik duruma düştük.
1-0 geride
götürdüğümüz zaman diliminde, günün yıldızı yardımcı hakem Ceyhun Sesigüzel’in
bu kez Emre Belözoğlu’nun Josue’nin dudağını patlattığı kasıtlı dirseği de
görmemesi, Başakşehir’e yaptığı 2.kıyak oldu. Daha ne yapsın ki zaten!
26’da Mustafa Pektemek
bir kez daha çıktı sahneye. Aynı şekilde yardımcı aktör Cenk Gönen’de! Pektemek’in
ceza sahası sağ çaprazından çektiği şut Ahmet Çalık’ın ayağından sekip
havalandı ve kaleye doğru yöneldi. Yaklaşık 3 metre kadar öne çıkmış olan Cenk
doğal olarak topa uzanamadı ve 2.kez filelerinde gördü…
2-0’dan sonra
Başakşehir gibi iyi kapanan bir takıma karşı maçı kazanma şansımız kalmamıştı
artık…
Riekerink’in devre
arasında yaptığı Carole-Linnes değişikliği gerçekten dahiyaneydi! Yani 2-0
geride oynayan ve mutlak suretle gole ihtiyacı olan bir takımın devre arasında
sol bek değiştirmesi, ancak ve ancak böylesine kurt hocaların yapacağı türden
bir hamledir! Sana artık diyecek söz bulamıyorum Riekerink…
Aradan yalnızca 5
dakika geçti, Eren’i de oyuna alarak tüm değişiklik haklarını bitirmiş oldu. Sinan
ve Rodrigues gibi adam eksiltebilen, kaleye dikine gidebilen, süratli, şutu
olan, asist yapan 2 silah kenarda otururken, sadece ceza sahası içinde top
bekleyen, topsuz oyuna etkisi 0 olan Eren’i almak pek de mantıklı olmasa gerek.
Ama Riekerink bu. Hiç beklenmedik anlarda hiç beklenmedik tercihler yapması ya
da yapmamasıyla ünlüdür zaten kendisi!
İkinci devrenin
tamamında sadece skoru koruma arzusunda olan ve çok fazla atağa çıkmayan
Başakşehir, oyun disiplininden hiç kopmadı ve süreyi yavaş yavaş eriterek
istediğini almayı başardı.
Eren Derdiyok’un
90+1’de attığı gol sadece bir teselli oldu bizim için.
3 sezondur müzemize
götürdüğümüz Ziraat Türkiye Kupası’na bu kez son 16 turunda veda ettik. Ancak bana sorarsanız Galatasaray dün akşam turdan daha önemli şeyler kaybetti. En başta da Sneijder’i. Bu hafta forma giyemeyecek muhtemelen. Bu da ciddi anlamda sıkıntı demek. Çünkü az önce de söylemiş olduğum gibi bu sezon Sneijder’siz Galatasaray koca bir hiç…
e-falanfilan yazarı: Kerem ZÜLFİKAR