Geçen hafta
aldığımız mağlubiyet şampiyonluk yarışında derin bir yara vermişti bize. Çünkü
Başakşehir’in ilk kez mağlup olduğu haftada alacağımız 3 puan, nihayet puanları
eşitlememizi sağlayacaktı. Bunun yanında Beşiktaş’la aradaki farkın 5’e çıkması
da kötü oldu tabi bizim adımıza…
Alınan bu
mağlubiyetle sezon başından beri bilmem kaçıncı kez kaosun eşiğine girmek
üzereydik ki, imdada Erzincanspor yetişti. Hafta arası Ziraat Türkiye
Kupası’nda Podolski’nin yıldızlaşarak 5 gol attığı karşılaşmayı 6-2 gibi farklı
bir skorla kazanarak bir nebze de olsa nefes aldık.
Bu akşam ise mutlak
galibiyet parolasıyla sahadaydık. 2 hafta üst üste içeride oynayacağımız şu
süreçte, şampiyon olmak istiyorsak şayet 2’de 2 yapmaktan başka şansımız yok
çünkü.
Riekerink,
Muslera’dan Podolski’ye kadar benim beklediğim on birle çıktı sahaya. Kırmızı
kart cezalısı De Jong’un yokluğunda, onun yerine görev alan formsuz Josue acaba
bir handikap yaratır mı diye düşündüm kafamda.
Karşılaşmaya
öylesine arzulu ve coşkulu başlayan bir Galatasaray vardı ki, henüz ilk 5
dakikada bugün bu maçı farklı kazanacağını belli etti takımımız. Gol de
gecikmedi zaten. Dakikalar 9’u gösterirken sol taraftan paslaşarak
kullandığımız köşe vuruşunda, Sneijder’in arka direğe yaptığı mükemmel ortaya,
aynı mükemmelikte yükselen Semih Kaya takımını 1-0 öne geçirdi.
Etkili başladığımız
oyunda golün de erken gelmesi coşkumuzu ve tempomuzu daha da arttırdı.
25’te son haftaların
suskun ismi Bruma çıktı sahneye. Sağ kanattan içeriye doğru kat ettiği
pozisyonda, ceza yayı üzerinde Podolski’yle girdiği verkaç sonucu bir anda
kaleci Fatih’le karşı karşıya kaldı. Sol ayağının ucuyla dokunduğu topu ağlarla
buluşturarak aradaki farkı 2’ye çıkardı.
8 dakika sonra bir
başka golcü isim Yasin’deydi bu kez sıra. Yine verkaçlarla gelişen atağımızda
Sneijder’in ‘’efsane’’ topuk pasıyla bu kez Podolski Fatih’le karşı karşıya
kaldı. Yaptığı sert vuruşta Fatih’ten seken top bomboş durumdaki Yasin’in
önünde kaldı, Yasin’de hayatının en kolay gollerinden birine imza attı.
41.dakikada Bruma
farkı 4’e taşıyan isim oldu. Ceza sahasının sol tarafında buluştuğu topla önce 2
oyuncudan sıyrıldı, sonrasın
da da uzak direğe çok şık bir plase yaparak kendisin
2, takımının 4.golünü kaydetti.
Devre 4-0’la
tamamlandı ama rahatlıkla 5,6,7’de olabilirdi. Bu doğrultuda ikinci 45 dakikada
farkın artacağı aşikardı.
Bu arada Sneijder
için ayrı bir parantez açmak istiyorum bu akşam. Çünkü net olarak Galatasaray
kariyerinin en iyi maçını oynadı. Hatta bana sorarsanız ilk kez gerçek bir ‘’10
numara’’ gibi oynadı. Adeta bir maestro edasıyla yönetti arkadaşlarını. Bütün
atakları şekillendirdi. Ben diyeyim 8, siz deyin 10 tane savunma arkasına gollük
pas attı. Bu pasların hepsi de nokta atışıydı. Hücum oyuncularımız biraz daha
becerikli olabilseler, bugün belki de lig tarihimizin en farklı skoru
çıkabilirdi ortaya. Umarım Sneijder bundan sonra hep böyle oynar. Çünkü Hagi ve
Lincoln’den sonra böyle bir 10 numara izlemeyeli çok olmuştu…
İkinci devrede de
sahanın mutlak hakimiydi Galatasaray. Akhisar’a oyunun hiçbir anında en ufak
bir şans dahi tanımadılar. Muslera 90 dakika boyunca sanırım sadece 1 kez yere yattı.
Yasin’in yerine son
20 dakikada oyuna dahil olan Garry Rodrigues, 79.dakikada penaltı kazandırdı
takımına. Yine Sneijder’in savunma arkasına attığı müthiş pasa hareketlenen
Rodrigues, kaleci Fatih’in kontrolsüz hareketiyle bir anda yerde buldu kendini.
Ali Palabıyık’ta tereddütsüz penaltı noktasını gösterdi.
Penaltı atışı
kullanılmadan önce tribünlerden yoğun şekilde Muslera lehine tezahürat yapılsa
da topun başına Selçuk geçti ve durumu 5-0 yaptı.
Dakikalar 84’ü gösterirken
Sinan Gümüş 3 aylık sakatlığın ardından nihayet sahalara döndü. Bruma’nın
yerine oyuna dahil olan Sinan, topla ilk buluşmasında golünü atarak takımı
adına ne kadar önemli bir hücum silahı olduğunu gözler önüne serdi. Günün yıldızı Sneijder’in son asistiyle topla
buluşan Sinan, yerden çok sert vurarak gecenin kapanışını yapmış oldu.
Doğruyu söylemek
gerekirse, sezon genelinde çok eleştirdiğim Riekerink’in son 3 iç saha
performansı cidden muazzam. Alanya’ya 5, Erzincan ve Akhisar’a da 6 atan
takımımız, en son Mancini döneminde böylesine yüksek tempolu iç saha
performansları sergiliyordu. Riekerink’in teknik direktörlük konusundaki ciddi
eksiklerine rağmen takımda bazı şeyleri yavaş yavaş oturtmaya başladığı ortada.
Ancak ne var ki, iç saha maçlarındaki bu coşkuyu ne yazık ki deplasmanlarda
göremiyoruz. Bu da bize 3 puan kazanma konusunda ciddi sıkıntılar yaratıyor.
Umarım en kısa zamanda aynı performansı, deplasmanlarda da sergilemeye başlarız
da, sezon genelinde sürekli olarak
‘’Riekerink’le Galatasarayın şampiyon olma şansı yok’’ diyen ben, Mayıs ayı’nda
utanmak durumunda kalırım…
e-falanfilan yazarı: Kerem ZÜLFİKAR