29 Ocak 2017 Pazar

Arena'da Galatasaray Fırtınası

  Geçen hafta aldığımız mağlubiyet şampiyonluk yarışında derin bir yara vermişti bize. Çünkü Başakşehir’in ilk kez mağlup olduğu haftada alacağımız 3 puan, nihayet puanları eşitlememizi sağlayacaktı. Bunun yanında Beşiktaş’la aradaki farkın 5’e çıkması da kötü oldu tabi bizim adımıza…
  Alınan bu mağlubiyetle sezon başından beri bilmem kaçıncı kez kaosun eşiğine girmek üzereydik ki, imdada Erzincanspor yetişti. Hafta arası Ziraat Türkiye Kupası’nda Podolski’nin yıldızlaşarak 5 gol attığı karşılaşmayı 6-2 gibi farklı bir skorla kazanarak bir nebze de olsa nefes aldık.
  Bu akşam ise mutlak galibiyet parolasıyla sahadaydık. 2 hafta üst üste içeride oynayacağımız şu süreçte, şampiyon olmak istiyorsak şayet 2’de 2 yapmaktan başka şansımız yok çünkü.
  Riekerink, Muslera’dan Podolski’ye kadar benim beklediğim on birle çıktı sahaya. Kırmızı kart cezalısı De Jong’un yokluğunda, onun yerine görev alan formsuz Josue acaba bir handikap yaratır mı diye düşündüm kafamda.
  Karşılaşmaya öylesine arzulu ve coşkulu başlayan bir Galatasaray vardı ki, henüz ilk 5 dakikada bugün bu maçı farklı kazanacağını belli etti takımımız. Gol de gecikmedi zaten. Dakikalar 9’u gösterirken sol taraftan paslaşarak kullandığımız köşe vuruşunda, Sneijder’in arka direğe yaptığı mükemmel ortaya, aynı mükemmelikte yükselen Semih Kaya takımını 1-0 öne geçirdi.
  Etkili başladığımız oyunda golün de erken gelmesi coşkumuzu ve tempomuzu daha da arttırdı.
  25’te son haftaların suskun ismi Bruma çıktı sahneye. Sağ kanattan içeriye doğru kat ettiği pozisyonda, ceza yayı üzerinde Podolski’yle girdiği verkaç sonucu bir anda kaleci Fatih’le karşı karşıya kaldı. Sol ayağının ucuyla dokunduğu topu ağlarla buluşturarak aradaki farkı 2’ye çıkardı.
  8 dakika sonra bir başka golcü isim Yasin’deydi bu kez sıra. Yine verkaçlarla gelişen atağımızda Sneijder’in ‘’efsane’’ topuk pasıyla bu kez Podolski Fatih’le karşı karşıya kaldı. Yaptığı sert vuruşta Fatih’ten seken top bomboş durumdaki Yasin’in önünde kaldı, Yasin’de hayatının en kolay gollerinden birine imza attı.
  41.dakikada Bruma farkı 4’e taşıyan isim oldu. Ceza sahasının sol tarafında buluştuğu topla önce 2 oyuncudan sıyrıldı, sonrasın
da da uzak direğe çok şık bir plase yaparak kendisin 2, takımının 4.golünü kaydetti.
  Devre 4-0’la tamamlandı ama rahatlıkla 5,6,7’de olabilirdi. Bu doğrultuda ikinci 45 dakikada farkın artacağı aşikardı.
  Bu arada Sneijder için ayrı bir parantez açmak istiyorum bu akşam. Çünkü net olarak Galatasaray kariyerinin en iyi maçını oynadı. Hatta bana sorarsanız ilk kez gerçek bir ‘’10 numara’’ gibi oynadı. Adeta bir maestro edasıyla yönetti arkadaşlarını. Bütün atakları şekillendirdi. Ben diyeyim 8, siz deyin 10 tane savunma arkasına gollük pas attı. Bu pasların hepsi de nokta atışıydı. Hücum oyuncularımız biraz daha becerikli olabilseler, bugün belki de lig tarihimizin en farklı skoru çıkabilirdi ortaya. Umarım Sneijder bundan sonra hep böyle oynar. Çünkü Hagi ve Lincoln’den sonra böyle bir 10 numara izlemeyeli çok olmuştu…
  İkinci devrede de sahanın mutlak hakimiydi Galatasaray. Akhisar’a oyunun hiçbir anında en ufak bir şans dahi tanımadılar. Muslera 90 dakika boyunca sanırım sadece 1 kez yere yattı.
  Yasin’in yerine son 20 dakikada oyuna dahil olan Garry Rodrigues, 79.dakikada penaltı kazandırdı takımına. Yine Sneijder’in savunma arkasına attığı müthiş pasa hareketlenen Rodrigues, kaleci Fatih’in kontrolsüz hareketiyle bir anda yerde buldu kendini. Ali Palabıyık’ta tereddütsüz penaltı noktasını gösterdi.
  Penaltı atışı kullanılmadan önce tribünlerden yoğun şekilde Muslera lehine tezahürat yapılsa da topun başına Selçuk geçti ve durumu 5-0 yaptı.
  Dakikalar 84’ü gösterirken Sinan Gümüş 3 aylık sakatlığın ardından nihayet sahalara döndü. Bruma’nın yerine oyuna dahil olan Sinan, topla ilk buluşmasında golünü atarak takımı adına ne kadar önemli bir hücum silahı olduğunu gözler önüne serdi.  Günün yıldızı Sneijder’in son asistiyle topla buluşan Sinan, yerden çok sert vurarak gecenin kapanışını yapmış oldu.
  Doğruyu söylemek gerekirse, sezon genelinde çok eleştirdiğim Riekerink’in son 3 iç saha performansı cidden muazzam. Alanya’ya 5, Erzincan ve Akhisar’a da 6 atan takımımız, en son Mancini döneminde böylesine yüksek tempolu iç saha performansları sergiliyordu. Riekerink’in teknik direktörlük konusundaki ciddi eksiklerine rağmen takımda bazı şeyleri yavaş yavaş oturtmaya başladığı ortada. Ancak ne var ki, iç saha maçlarındaki bu coşkuyu ne yazık ki deplasmanlarda göremiyoruz. Bu da bize 3 puan kazanma konusunda ciddi sıkıntılar yaratıyor. Umarım en kısa zamanda aynı performansı, deplasmanlarda da sergilemeye başlarız da, sezon genelinde  sürekli olarak ‘’Riekerink’le Galatasarayın şampiyon olma şansı yok’’ diyen ben, Mayıs ayı’nda utanmak durumunda kalırım…

                                                                                  e-falanfilan yazarı: Kerem ZÜLFİKAR