22 Ocak 2017 Pazar

Çok Net: Hoca Falan Değil!

  Son 6 lig maçında 16 puan toplayarak şampiyonluk yarışında iddialı bir konuma gelen takımımızın Karabükspor karşısında alacağı 3 puan, sonrasında üst üste 2 hafta Türk Telekom Arena’da oynayacağımızı düşünürsek, bambaşka bir senaryo yaratacaktı belki de. Hele ki bu akşam oynanacak Fenerbahçe-Başakşehir karşılaşmasında en azından 1 tarafın puan kaybedeceği kesin iken.
  Dün maçtan önce ekşi sözlük’e karşılaşmayla alakalı şöyle bir entry girdim: ‘’Normal şartlar altında ileri dörtlüde Bruma-Podolski-Rodrigues-Eren dörtlüsü ile başlayıp rakibe güle oynaya 4 atmak varken, Riekerink Bey’in Bruma-Josue-Yasin-Eren(Podolski) dörtlüsünü tercih ederek bizleri beraberliğe razı edip azap çektireceği karşılaşma.’’
  Riekerink Bey sağolsun, yine öyle yanlış, öyle saçma işler yaptı ki beraberliği bile kurtaramadık!
  Sneijder’siz Galatasaray orta saha-forvet arasındaki pas bağlantısını kurmakta zorlansa da, ilk 20-25 dakikalık bölümde oyunda daha etkin gözüken ve topa ağırlıklı olarak sahip olan taraftık. Tek bir pozisyonda rakip savunmanın arkasına sarkmayı başardık, onda da golü bulduk.
  15.dakikada Yasin’in savunmanın arkasına yaptığı koşuyu çok iyi gören Selçuk, en son 2012-2013 sezonunda attığı paslardan birini göndererek, Yasin’i bir anda kaleci Ahmet Şahin’le karşı karşıya bıraktı. Topu omuzuyla önüne alıp sonrasında filelerle buluşturan Yasin’in golü, kaleci Ahmet’in başlattığı ‘’Elle aldı’’ itirazıyla tam bir kaosa dönüştü. Karabük’lü oyuncuların yoğun itirazları ve taraftarın aşırı tepkisi arasında anlamsız bir şekilde  Yasin’e gidip, ‘’Nerenle aldın?’’ diye soran Cüneyt Çakır, Yasin’den aldığı ‘’Omuzumla’’ cevabıyla gol kararı verdi.
  Cüneyt Çakır’a şunu sormak istiyorum: Yasin golü atmış, kendinden çok emin bir şekilde gitmiş korner bayrağının orada gol sevinci yaşıyor. Bu saatten sonra senin soruna ‘’Evet hocam elle aldım’’ deme ihtimali var mı Allah aşkına? Ya da bu cevabı kaç oyuncu verir? Uluslararası platformda önemli maçlar yöneten bir hakeme yakışmayacak bir skandala imza attı Cüneyt Çakır!
  Yasin golde topu net olarak omuzuyla aldı. 7-8 ayrı açıdan gösterilen tekrarlarda kolla hiçbir temasının olmadığı net olarak görüldü. Ancak verdiği kararın doğruluğuna kendi içinde bir türlü inanamayan Cüneyt Çakır, Karabükspor lehine bir şeyler yaratma çabası içine girdi.
  31.dakikada ceza sahamızda oluşan karambolde, 3 kere seken topa bir türlü vurmayan ve inatla rakibini çekiştirme çabasına giren Carole, nihayetinde amacına ulaştı ve penaltı yaptı! Bu sefer de bizim oyuncularımızın yoğun itirazı söz konusuydu. Her ne kadar maçtan sonra konuşanların taraflı tarafsız %90’ı bu hareketin penaltı olmadığını söylese de, ben topu uzaklaştırmaya çalışmak yerine, ısrarla çekmeyi tercih eden Carole’un hareketine penaltı verilmesine ‘’Nasıl penaltı bu?’’ demem. Neticede çekiyor adamı. Çekmeyeceksin kardeşim!
  Ben zaten Carole’un neden Galatasaray’da olduğunu 2 yıldır anlayamadım. Şu an Süper Lig’de oynayan Fenerbahçe ve Beşiktaş dışındaki 15 takımın sol beklerine bakalım, hepsi de Carole’la hemen hemen aynı ayardadır. Yani bu denli sıradan bir oyuncunun Galatasaray’ın alternatifsiz sol beki oluşu gerçekten kabul edilemez! Savunması desen yok, hücumu desen eh işte… Bireysel hatalarıyla yedirdiği goller de cabası. Son yıllarda Galatasaray formasını giymek  gerçekten çok kolaylaştı…
  Penaltı atışını kullanan Seleznyov topu ağlarla buluşturarak skora yeniden denge getirdi.
  1-1’den sonra ofansif anlamda hiçbir reaksiyon gösteremedik. Ki bu çok normal. Çünkü sahada adeta 8 kişi oynuyordu Galatasaray. Bruma, Josue ve Podolski hiçbir şey yapmadılar. Özellikle Josue’den hala daha ne bekliyor Riekerink, cidden anlamak güç. Bu kadar kötü bir orta saha oyuncusu olamaz. Attığı her pas rakibe gidiyor. Fizik güç 0, oyuna katkı 0!
  Bruma’da son haftalarda bir düşüş söz konusu. Ya fiziksel olarak haftalar ilerledikçe yorulmaya başladı ya da kafa olarak ‘’Ben artık büyük yıldızım’’ havalarına girdi. Umarım ilkidir. İkincisiyse eğer işimiz zor çünkü...
  Podolski’ye gelince, o da kafa olarak Çin’de. Belli ki gitmek istiyor. Ki maç sonunda Levent Nazifoğlu’da açıkladı bunu. Bu durumda yapabilecek bir şey yok. Kendisini çok sevmeme rağmen, gitmek isteyene zorla kal diyemeyiz. Kalsa da faydası olmaz zaten. Dolayısıyla getirsin 7-8 milyon Euro’yu, nereye isterse gitsin!
  Bu üçlünün sahada tel tel dökülüşünü göremeyen Riekerink, doğal olarak devre arasında oyuncu değişikliğine gitmedi.
  İkinci 45 dakikanın başlarında Yasin’le bulduğumuz bir pozisyon vardı. Josue’nin oyunda kaldığı 85 dakika boyunca yaptığı tek olumlu hareketle, kendini bir anda kaleci Ahmet’le karşı karşıya bulan Yasin, sol tarafta bomboş bekleyen Podolski’ye vermek yerine kaleye vurunca, yandan auta giden top öne geçmemize izin vermedi.
  Galatasaray’da net olarak şunu görüyorum: Takımdaşlık diye bir kavram yok! Herkes kendine oynuyor. Takım kazanmış, kaybetmiş kimsenin umurunda değil. Ceza sahası civarında topla buluşan herkes, ‘’Yeter ki ben atıyım’’ derdinde. Hepsinin tek arzusu kahraman olmak. Ama olan Galatasaray’ın giden puanlarına oluyor, kimse bunun farkında değil!
  Dakikalar 65’i gösterirken Riekerink lütfedip oyuncu değiştirdi. Ancak her zamanki gibi saçmaladı. 65 dakika boyunca takımın en etkili ismi olan Yasin’i aldı kenara. Neden? Çünkü Bruma’yı ya da Podolski’yi alacak cesareti yok! Korkak bir antrenör çünkü Jan Olde Riekerink!
  Yasin’in yerine giren Rodrigues belki bir hareket getirir dedik ama o da etkisiz kaldı. Tabi bunda Bruma’nın ısrarla sol kanatta kalmasının etkisi de söz konusu. Çünkü Rodrigues’de Bruma gibi sol kanatta daha etkili oynayan bir isim. Zaten Yasin, Bruma, Rodrigues… Üçü de solda oynamayı seviyor. Bu şekilde nasıl olacak bakalım…
  Dakika 70 oldu Riekerink  sadece izledi. 75 oldu izlemeye devam etti. 80 oldu aynı şekilde. 85’te Karabük öne geçti, ‘’Hadi bakalım Eren, gir oyuna, 5 dakikada 2 gol at, kurtar beni.’’ dedi. Komiksin Riekerink hem de çok komik!
  Üzerine basa basa söylüyorum; Riekerink’e teknik direktör diyen, yerli yabancı farketmeksizin bu mesleği gerçekten yapan insanlara hakaret etmiş olur! 14 yaşındaki çocukları bile yönetebilecek bilgiye, zekaya ve cesarete sahip olmayan Riekerink’e koskoca Galatasaray’ı emanet edenler, kendileriyle ne kadar gurur duysalar az bence! İsim farketmez, ligimizin hangi hocasını getirseydik bu takıma sezon başında, isteyenle istediği şeye iddiaya girerim ki şu an en az 5-6 puan önde liderdi Galatasaray! İspatını da yapayım hemen: İlk yarıda Kayseri maçında öne geçtik, berabere bitirdik. Beşiktaş maçında 2-0 öne geçtik, berabere bitirdik. Dün öne geçtik, mağlup bitirdik. Biraz düzgün bir antrenörle bu 3 maçı da kazanır mıydı Galatasaray? Kazanırdı. Giden kaç puan var peki? 5. Bunun dışında, içerde Trabzon’u yener miydik? Yenerdik. Kaç oldu 8 puan. Ekle 8 puanı bize, Başakşehir’in 5 puan önündeydik şu an! Puan kaybettiğimiz diğer maçları hiç hesaba katmıyorum bile…
  Dün Galatasaray 3 puandan ziyade şampiyonluğu kaybetti bence! Çünkü en başta da söylemiş olduğum gibi, kazanmış olsak, 2 hafta üst üste içerde oynayacağız Akhisar ve Kayseri’yle. 6 puan alma ihtimalimiz çok yüksek. Bu akşam Fenerbahçe-Başakşehir maçında Fenerbahçe’nin kazanması ya da berabere bitmesi, haftaya ya da sonraki hafta ligin zirvesine yerleştirebilirdi bizi. Ancak mağlup olarak çok büyük bir yara aldık!
  Sezona büyük bir hata yaparak Riekerink’le başlayan, sonrasında o hatayı sürdürüp Riekerink’le yolları ayırmayan, devre arasında bu hatada ısrar edip 2.devreye de Riekerink’le başlayan yönetim kurulumuz, bu sezon kaybedilecek şampiyonluğun baş mimarıdır! Riekerink’e fazla suç bulmak istemiyorum, çünkü az önce kendisinin seviyesinden bahsettim zaten. Dolayısıyla kapasitesi olmayan bir adamdan başarı beklemek sadece hayalcilik olur. İşte sırf 1 milyon $ daha az para ödemek için bu hayalcilikte direten Dursun Özbek’in vizyonu da bu noktada bir kez daha ortaya çıkıyor…

                                                                               e-falanfilan yazarı: Kerem ZÜLFİKAR