15 Ocak 2017 Pazar

Konya'da Tek Kurşun

  
  İlk yarının son 5 haftasında ciddi bir ivme yakalayarak 13 puan toplamış ve bir ara neredeyse havlu atma noktasına geldiğimiz şampiyonluk yarışında kendimizi yeniden iddialı bir konuma getirmiştik. Özellikle son hafta evimizde oynadığımız Alanyaspor karşılaşmasında attığımız 5 gol ve sergilediğimiz üstün performans, ligin ikinci devresine dair umutlarımızı arttırdı şüphesiz.
 Halen daha içinde bulunduğumuz ara transfer dönemi bizim adımıza oldukça hareketli geçiyor. Öyle ki, bir türlü sakatlıktan kurtulamayan Sigthorsson ve geldiği günden bu yana yattığı yerden para kazanmaktan başka bir şey yapmayan Hamit Altıntop’la nihayet yollar ayrıldı! Tabi gider ayak hiç utanmadan cebine 825.000 Euro daha koyan Hamit’e söylemek istediğim tek şey; Allah senin gözünü doyursun!
  Bunun dışında Salih Dursun Antalyaspor’a , Emrah Başsan’da Hollanda 2.Ligi ekiplerinden Fortuna Sittard’a kiralandı. Hali hazırda bizim sözleşmeli oyuncularımız olan Lucas Ontivero ve Jem Paul Karacan’ın da sözleşmeleri feshedildi. Sezonun ilk 8-10 haftasında Riekerink’in vazgeçilmezlerinden olan Aruelien Chedjou’ya ise kendisine kulüp bulması söylendi ve kadro dışı bırakıldı. Durup dururken Chedjou’yu yollamaya kalkıp yerine stoper aramak çok mantıklı gelmiyor bana. Çünkü alınacak stoperin Chedjou’nun çok çok daha iyisi olacağını sanmıyorum.
  Gidenler böyleyken, gelenler kısmında ise 2 yeni isim katıldı aramıza. Garry Rodrigues ve Ahmet Çalık. Özellikle Rodrigues hepimizde ciddi merak uyandıran ve yüksek beklenti yaratan bir transfer oldu. Transfer sürecinde Paok taraftarının adeta kıyamet koparması, bizim basınımızda oyuncunun      ‘’2.Bruma’’olarak lanse edilmesi  ve 2-3 dakikalık videolarında gördüklerimiz ,ister istemez heyecan yarattı bizlerde.
   Ahmet Çalık ise Gençlerbirliği formasıyla yakından tanıdığımız bir isim. Son 2 yılda gösterdiği çıkış ve Milli Takım’a düzenli olarak çağrılmaya başlaması, ligimizin en iyi stoperlerinden biri olarak kabul edilmesini sağladı. Umarım Serdar Aziz gibi sakatlık problemleri yaşamaz da takımımıza katkı sağlar.
   Eldeki sakat ve cezalı oyuncuların yokluğu, Konyaspor karşısına Riekerink’in nasıl bir on birle çıkacağına dair hepimizde merak uyandırırken, karşılaşmadan yaklaşık 1 saat önce açıklanan kadro net olarak ‘’Galatasaray bu maçı kazanamaz’’ on biriydi! Öyle ki, sağ açıkta Sabri, sol açıkta Josue’nin olduğu ve Eren Derdiyok’la tek forvet oynayan bir takımın ofansif anlamda üstün şeyler yapabilmesini beklemek, hayalcilikten öteye gidemez.
  Yedek kulübesine bakıyorum, Podolski ve Rodrigues orada. Bu iki isim kulübede olduğuna göre, oynayabilecek durumdalar demek ki. Peki madem oynayacak durumdalar, neden ilk on bir de başlamıyorlar? Varsayalım ki, ikisi de henüz form tutmadılar, ya da maç eksikleri var. Peki kanatlarda Sabri’nin ya da Josue’nin oynadığı kadar da mı oynayamazlar? Dün koca 45 dakika boyunca Josue ne yaptı Allah aşkına? Onu da bir kenara bırakalım, ligin ilk devresinin tamamında takıma ne katkı sağladı Josue? Chedjou’yu göndermeye çalışırken, Josue’yi ya da Linnes’i takımda tutmak hangi aklın ya da mantığın ürünü?
   Hazır Linnes demişken, kendisiyle ilgili birkaç şey söylemek istiyorum. Ben hayatımda bu kadar kötü, bu kadar yetersiz, bek olma özelliklerinin hiç birine sahip olmayan, bu kadar eksik bir bek oyuncusu görmedim. Bir kere adamda savunma diye bir şey yok zaten. Hadi savunması kötü, bari hücumda iyi olsun… O da yok… E ne işe yarar peki bu arkadaş? Ne için oynuyor? Bir oyuncunun 1 sene boyunca tek bir tane iyi maçı olmaz mı Allah aşkına? Tam 1 yıl oldu geleli, zerre faydasını görmedik! İşte esas böyle oyuncuları kovmak lazım. Sana her zaman katkı sağlayan, elindeki en iyi stoperin Chedjou’yu değil!
   Dün ilk 45 dakikada sezon genelinde olduğu gibi yine çok etkisiz bir performans sergiledik. Kaleye isabetli bir şutumuz bile yoktu. Ne kanatlardan gelebildik ne de göbekten. Zaten Sabri ve Josue’yle kanatları kullanma şansımız yoktu. Selçuk ve Sneijder’de etkisiz kalınca oyun bizim adımıza sıkıcı bir hal aldı… Buna karşılık Konyaspor takımının değerlendiremediği 3 tane %100’lük pozisyon vardı.
   Devre 0-0’la tamamlanırken, ikinci yarıya Rodrigues’le başladık. 17 haftadır ilk kez Riekerink’ten doğru bir hamle geldi. Aldığı her topu 5 metre gerisindeki adama vermekten başka bir şey yapmayan Josue’yi oyundan alırken,  Rodrigues’i sahaya sürdü.
   Rodrigues’in oyuna girişi, gerçek bir kanat oyuncusunun bir maçın seyrini nasıl değiştirebileceğine dair verilecek en güzel örneklerden biriydi. Soldan 2-3 defa sıfıra inmeyi denedi, bir tanesinde takımına golü getirdi.
  Sneijder’in pasıyla çizgiye doğru inerken, sol ayağıyla sert bir şekilde kale sahasının içine gönderdiği topa Sabri vurdu kaleci Serkan’dan döndü, bir kez daha vurdu bu sefer ağlarla buluşturdu.
  Sabri’nin golüyle ister istemez rahatladık ve büyük moral bulduk. Akabinde yine Rodrigues'le gelişen ataklarımız vardı. Bunlardan birinde yine soldan çizgiye kadar indi, ‘’Al da at’’ diyerek 6 pas içindeki Eren’e yuvarladı, Eren sağolsun çoğu zaman olduğu gibi ıska geçti! Peşinden Eren’in kendisine çok da iyi veremediği pasta, rakibine mükemmel bir çalım atarak bir anda kaleciyle karşı karşıya kaldı. Ceza sahasına girer girmez yaptığı plaseyi Serkan Kırıntılı güçlükle kornere çelebildi.
  70’te Ali Çamdalı’nın atılması hepten rahatlattı bizi. Mağlupken 1 kişi de eksik oynamak zorunda kalan rakibimiz, geride derin boşluklar bırakmaya başladı.
  Son bölümde Eren’in yerine Podolski oyuna dahil olurken, o da ceza sahası içerisinde topla buluştuğu tek pozisyonda %100’lük fırsatı harcadı.
  Kalan bölümler 2 takıma da gol getirmeyince, Mete Kalkavan’ın son düdüğüyle 3 puan Galatasaray’ın oldu.
  Bu maçın ardından söylenebilecekler; Konya gibi ligin en zor deplasmanlarından birinden 3 puanla ayrılmak mutluluk verici. Hele hele bu denli eksik bir kadroyla. Bunun yanında son 6 lig maçında toplanan 16 puan da oynanan futbol genel olarak tatmin etmese de başarıdır. Ancak bir kez daha üzerine basa basa vurguluyorum: Galatasaray’ın Riekerink’le şampiyon olabilme ihtimali bana göre %5’te fazla değil! Olur da sezon sonu böyle bir şey yaşanırsa, bu tarihin gördüğü en büyük futbol mucizelerinden biri olur…

                                                                                     e-falanfilan yazarı: Kerem ZÜLFİKAR