Kuralar çekildiğinde
herhalde %90’ımızın ‘’Uzak ara grup lideri olarak bir üst tura çıkar.’’ dediği
takımımızın, 4.maçlar sonunda 5 puanla grubun 3.sırasında yer alması pek kabul
edilemez bir durumdu! Hele hele bu denli kolay bir grupta…
Tabi bu durumun iki
nedeni vardı: Birincisi, oyuncularımızın ‘’Nasıl olsa Galatasaray’ın ölüsü bile
bu gruptan güle oynaya çıkar’’ havasına girmeleri, ikincisi de Riekerink’in ilk
4 karşılaşmaya çok alakasız on birlerle çıkması.
Rotasyon yapmak demek,
eldeki 11 oyuncunun hepsini birden değiştirmek değildir. Çünkü bunu yaptığınız
zaman, resmi maçlarda birbirleriyle hiçbir şekilde bir arada oynamamış 11
oyuncuyla, istediğiniz şeyleri sahaya yansıtmanız mucizelere kalır. Bir de
bunun yanında bazı oyuncular asıl mevkisinden farklı yerlerde oynuyorsa hepten
arap saçına döner bazı şeyler. İşte ilk 4 maç tam olarak bunu yaşadı
Galatasaray.
Riekerink baktı ki
işler sarpa sarıyor, 5.maçta işi sıkı tutmak zorunda kaldı ve sahaya neredeyse
tamamını asların oluşturduğu bir on birle çıktı. Carole, Sabri, Hakan Balta,
Selçuk, De Jong, Yasin, Podolski, Bruma, Eren. Sezon genelinde takımın
bankolarından olan bu isimlerin hepsi Elazığspor karşısında sahadaydı.
Kadrolar arasındaki
ciddi seviye farkının da etkisiyle oyuna oldukça hızlı başladık. Daha ilk 5
dakika tamamlanırken ‘’Galatasaray bugün farklı kazanır.’’ dedim. Nitekim
9.dakikada Podolski’yle ilk golümüz geldi. Ceza yayının 2 metre kadar gerisinde
buluştuğu topa çok sert vuran takımda kalıp kalmayacağı merakla beklenen Alman
yıldızımız takımını 1-0 öne geçirdi.
Golden sonra da
oyunun hakimi bizdik. Özellikle Bruma’nın kanadından sürekli ataklar
geliştirdik. Ancak son vuruşlarda kimi zaman bencil, kimi zaman da şanssızdık.
Devre 1-0’la
geçilirken, Riekerink 2.yarıya Konya maçının yıldızı Garry Rodrigues’le
başladı. Günlerdir konuşulan ve merakla beklenen, bir kanatta Bruma, diğer
kanatta da Rodrigues oynarken ortaya çıkacak hücum gücünün ne seviyede olacağını
test etme şansı bulduk nihayet.
Bruma sol,
Rodrigues’te sağ kanada yerleşirken, sanki bazı oyuncularımız Rodrigues’e fazla
pas atmak istemiyor gibiydiler. Özellikle de Josue ve Bruma…
Dakikalar 59’u
gösterirken önce rakibinden ardından da kaleciden sıyrılan Eren Derdiyok,
arkadan kendisine yapılan müdahaleye rağmen güçlükle de olsa topu ağlarla
buluşturmayı başardı ve aradaki fark 2’ye çıktı.
2-0’dan sonra oyun
disiplininden iyice kopan Elazığspor savunmada derin boşluklar bırakmaya
başladı. Bu boşluklardan sürekli olarak istifade eden Bruma ise neredeyse her
atakta golü kendi atmak istedi ve aşırı egoist davrandı! Özellikle Rodrigues’in
sahada olmasına nispet yaparcasına sürekli kendine oynayan Bruma’ya Riekerink’in
uyarıda bulunması şarttı ama nerede tabi…
Bruma’nın pası
düşündüğü ender pozisyonlardan birinde, 6 pas içerisinde topla buluşan Eren
Derdiyok topuğuyla yaptığı vuruşla şık bir gole imza atmış oldu.
Dakikalar 84’ü
gösterirken Podolski’nin kontrolsüz hareketiyle penaltı kazanan Elazığspor’da
atışı kullanan Timur Bayram, aradaki farkı yeniden 2’ye indirdi.
3-1’den sonraki
bölümde de sürekli olarak Bruma’nın bencillikleri söz konusuydu! 3’e 1, 4’e 1
gelişen ataklarımızda her seferinde pas vermek yerine kaleye vurdu. 90+3’te bir kez pası düşündü, onda da
4.golümüz geldi. Kaleciyle karşı karşıya kaldığı pozisyonda 2 metre yanında
bomboş bekleyen Podolski’yi görerek, bu kadar bencil oynadığı karşılaşmada
2.asistini yapmış oldu.
Hakemin bitiş
düdüğüyle sıralamada bir basamak yukarı çıkan Galatasaray, son maçlar öncesi
gruptan çıkma adına büyük avantaj yakalamış oldu. Son hafta 24 Erzincanspor
karşısında alınacak beraberlik bile bizi üst tura taşıyacaktır. Ancak en başta
söylediğim gibi işi çoktan bitirmemiz ve bu grubu lider tamamlamamız gerekirdi.
Ne diyelim sağlık olsun. Muhtemel rakibimizin Başakşehir olacağını düşünürsek,
işimizin kolay olmayacağı kesin…
e-falanfilan yazarı: Kerem ZÜLFİKAR