26 Aralık 2016 Pazartesi

Arena'da Wesley'nin Gecesi

  İlk devrenin takvimsel anlamdaki son maçında, Alanyaspor karşısında mutlak favori olarak çıkıyorduk sahaya. Özellikle rakibin son haftalardaki etkili ismi Vagner Love’un da olmayışı, favoriliğimizin oranını daha da arttırıyordu. Üstelik Başakşehir’in Adanaspor’la berabere kalarak 2 puan kaybetmesi, Alanyaspor’u yenip tatile şampiyonluk yarışının içinde ve moralli olarak gitme anlamında, 18 haftalık 2.perde öncesi büyük önem teşkil ediyordu.
  Sakatların çokluğu Riekerink’i bazı bölgelerde alternatifsizliğe itse de, eldeki şartlar altında sahaya sürülen on bir, Türkiye standartları için gayet yeterli seviyedeydi. De Jong, Selçuk, Sneijder, Bruma, Yasin, Eren gibi oyuncuları ligimizdeki hemen her teknik direktör takımında görmek ister herhalde.
  Karşılaşmanın ilk düdüğüyle birlikte her maçta olduğu gibi topun hakimiyetini hemen ele alan ve kolay kolay rakibe vermeyen takımımız, yine sürekli olarak ayağa pas yapmaya başladı. Ancak sezon genelinde olduğu gibi, oyundaki bu hakimiyeti pozisyonlara dökme konusunda ilk yarım saat boyunca başarısızdık. Buna karşılık Alanyaspor takımının kalemizde yakaladığı net fırsatlar vardı.
  Ancak 30.dakikadan itibaren senaryo yavaş yavaş değişmeye başladı. Rakip yarı alanın ilk metrelerinden kazandığımız serbest vuruşta, Sneijder’in kale sahasına gönderdiği topu kafayla ağlara gönderen De Jong, Galatasaray formasıyla ilk golünü atarak takımını 1-0 öne geçirdi.
  Ne var ki, sevincimize sadece 9 dakika sürdü. 15 haftadır bir türlü çare bulamadığımız kafa golleri yeme zaafiyetimiz bir kez daha baş gösterdi. Sajjad’ın 6 pas hizasından yaptığı kafa vuruşunda top ağlarımıza gitti ve skora eşitlik geldi…
  1-1’den sonra neyse ki demoralize olmayan ve oyundaki etkisini arttırmaya başlayan bir Galatasaray vardı. Sağlı sollu ataklara golü bulma arzusunda olan oyuncularımız, soyunma odasına üstün gitmek istiyorlardı. Nitekim uzatma bölümünde gelişen atağımızda, Selçuk’un ceza sahası sağ çaprazından kale sahası içine gönderdiği topa, ters bir vuruş yapan Lamine Gassana topu kendi ağlarına göndererek, takımımızı yeniden öne geçirdi. Devre de 2-1 tamamlandı.
  Golün geldiği pozisyonda sakatlanan Selçuk sahaya çıkamadı ve ikinci 45 dakikaya Hamit Altıntop’la başladık. Bu yarıda öyle bir Galatasaray izledik ki, çok arzu ettiğimiz halde 15 haftadır bir türlü göremediğimiz, olması gereken, beklediğimiz, özlediğimiz Galatasaray…
  45 dakika boyunca oyunu tamamen forse eden, rakibi adeta kendi yarı sahasına hapseden, bir sağdan, bir soldan, bir ortadan atak üstüne atak geliştirerek sürekli golü arayan, attıklarıyla yetinmeyen, 3’ü bulunca 4’ü, 4’ü bulunca 5’i arayan Galatasaray, hepimizi fazlasıyla mutlu etti. Açıkçası böyle bir Galatasaray seyretmeyi çok özlemişiz…
   Sneijder’in muhtemelen Galatasaray’a geldiği günden bu yana en iyi oyununu oynadığı, arkadaşlarını adeta bir maestro edasıyla yönettiği oyunda, önce 51.dakikada kendisi şapka çıkarılacak bir gole imza attı. Hemen akabinde de Eren’e yaptığı asistle aradaki farkın 3’e çıkmasına yardımcı oldu.
  Gerçek Sneijder bu. Kendisinden beklediğimiz performans bu. Çünkü 34 haftanın en azından 20’sinde bu performansı sergileyebilecek kapasite ve yetenek var kendisinde. Fakat bazen öyle anlamsız şeyler yapıyor, öyle etkisiz oynuyor ki, kendisi ve yetenekleri hakkında ister istemez soru işaretleri oluşmaya başlıyor zihnimde.
  Skorun bir anda 4-1’e gelmesiyle oyundan tamamen kopan Alanyaspor, artık orta sahayı geçemez hale geldi. Öyle ki Hamit ve De Jong rakibi orta yuvarlakta karşılayarak neredeyse her topu kazandılar.
  80’de mükemmel bir gol daha izledik. Ardı ardına müthiş paslaşmalar sonucu ceza sahasına giren Sneijder, ‘’Al da at’’ diyerek bomboş durumdaki Josue’nin önüne yuvarladı topu. Josue’ye ise sadece dokunmak kaldı. Golün hazırlanışı gerçekten alkışlanacak cinstendi.
  Son bölümlere 4 farklı yenik giren Alanyaspor, oyuncusu Erhan Kartal’ı da kaybedip sahada 10 kişi kaldı. Bruma’nın gole gideceği topu elle kesen Erhan, ikinci sarı karttan kırmızıyı gördü.
  Bruma bencillikten biraz uzaklaşıp takımı için oynasa, herhalde tarihi bir skor çıkardı ortaya. 8-1, 9-1 gibi. Ancak özellikle son vuruşlarda hep egoist davranınca 5-1’e razı olmak zorunda kaldık.
  Devrenin son maçında böylesine bir performans ve skor elbette mutluluk verici. Oldukça iyi başlayıp, ortalarına doğru düşüş yaşadığımız sezonda, son 4-5 maç yeninde toparlanıp zirveye ortak olmamız güzel. Ancak ne var ki, her şeye rağmen ben bu işin Riekerink’le yürüyeceğine çok ihtimal vermiyorum! Ocak ayı’nda illa ki birkaç takviye yapılacaktır. Özellikle bir stoper ve santrafor alınması kuvvetli ihtimal. Ancak oyuncu takviyesinden ziyade, geçen hafta da söylemiş olduğum gibi gerçekleşecek bir teknik direktör değişikliği, bu kadro yapısıyla bile Galatasaray’ı ikinci devrede şampiyonluğun en büyük favorisi yapar!

                                                                             e-falanfilan yazarı: Kerem ZÜLFİKAR