9 Nisan 2013 akşamıydı sanırım. Şampiyonlar Ligi çeyrek finalinde,
tıpkı 12 yıl önce olduğu gibi yine Real Madrid’le eşleşen Galatasaray, ilk maçı
Santiago Barnebau’da hiç hak etmediği bir şekilde hakemin de etkisiyle 3-0
kaybetmiş, rövanş bizim için artık onur ve prestij mücadelesine dönüşmüştü.
Buna rağmen Türk Telekom Arena tribünlerini tıklım tıklım dolduran vefakar
Galatasaray taraftarı, takımlarının en azından bir Real Madrid galibiyetiyle
veda etmesini istiyorlardı Şampiyonlar Ligi’ne...
Henüz ilk
dakikalarda Ronaldo’nun attığı golle üstünlüğü Real Madrid yakalamış, devre de
bu skorla tamamlanmıştı. Tabi herkes ikinci 45 dakikada Türk Telekom Arena’da
yaşanacaklardan bir haberdi o sıralar. Jose Mourinho’da dahil…
45 dakika boyunca
öyle bir Galatasaray seyrettik ki, Real Madrid’e adeta sahayı dar ederek,
yağmur gibi arka arkaya gelen gollerle skoru bir anda 3-1’e getiren, hatta ve
hatta Drogba’yla bulduğu 4.gol de ofsayt gerekçesiyle sayılmayan, taraftarının
hep bir ağızdan ‘’Beş! Beş! Beş! Beş!’’ diye tempo tutmaya başladığı, bütün
bunların neticesinde de Jose Mourinho’nun forvet oyuncularını kenara alarak yerlerine
savunma oyuncularını dahil etmek zorunda kaldığı, zamanı eritip maçı 3-1 mağlubiyetle
tamamlamaya çalıştığı, kısacası Jose Mourinho başta olmak üzere Real Madrid’li
oyunculara ve idarecilere ecel terleri döktüren bir Galatasaray…
‘’İyi de şimdi bunları
yeniden neden anlattın?’’ diyeceksiniz. Şunun için anlattım: henüz 3 yıl
öncesinde Jose Mourinho’nun Real Madrid’ini zamana oynamak zorunda bırakan bir
takımın taraftarlarıyken bizler, şimdilerde ise ligin en zayıf ekiplerinden Kasımpaşa’ya
karşı, üstelik de rakip 10 kişi kalmışken, skoru korumak adına kendi yarı
alanında sürekli top çeviren, son 6 dakikada 3 oyuncu değişikliği yaparak süreyi
tamamlamaya çalışan bir takıma sahibiz artık…
Pazar akşamı oynana Kasımpaşa-Galatasaray
karşılaşmasının son 15-20 dakikasında yaşananlar, Galatasaray Spor Kulübü’nün
111 yıllık şanlı tarihi için bir utanç kaynağıdır! Bunun izahı başka türlü
yapılamaz!
Eğer Galatasaray, bu
sezonki gücü ve kapasitesi belli olan Kasımpaşa’ya karşı, hele hele bir de
adamlar 10 kişi kalmışken, zamanı eriterek maçı kazanmaya çalışıyorsa,
yapılması gereken tek hareket, o takımın
başındaki teknik direktör her kimse, hemen maç bitiminde kendisiyle yolları ayırmaktır!
Ey Jan Olde
Riekerink, bugüne dek hep efendi kişiliğine ve kaliteli bir insan oluşuna saygı
duyduk. Bu yüzden de 7-8 ay öncesinde hayalini dahi kuramayacağın Galatasaray
teknik direktörlüğüne getirilişini ve bu görevindeki yaptığın sayısız hatayı
görmezden geldik. Ancak sen hala daha, teknik direktörlüğüne getirilmiş olduğun
futbol takımının büyüklüğüne ve ağırlığına vakıf olamadıysan eğer sana söylenecek
fazla bir şey yok maalesef!
Son 15-20 dakikada,
10 kişi kalmış rakibe karşı, ataklar yapıp 3.golü atarak maçı tamamen bitirmeyi
zerre düşünmeyerek, oyuncularımızın sürekli olarak kendi yarı alanlarında top
çevirmeleri yetmezmiş gibi Muslera'nın bir de penaltı kurtardığı, tüm bu olup bitenleri kenardan izlemekle yetinen sözde teknik direktör Riekerink'in ise bütün oyuncu değişikliği haklarını son 6 dakikaya saklayarak,
arka arkaya yaptığı 3 değişiklikle süreyi eritmeye ve 90 dakikayı
bitirmeye çalışması, bugüne dek Galatasaray’ın tarihinin hiçbir döneminde görmediğimiz, şahit olmadığımız bir rezalettir!
Her ne kadar
Başakşehir, Fenerbahçe ve Beşiktaş’ın puan kaybettiği haftada Kasımpaşa
karşısında alınacak galibiyet adeta 9 puanlık değer taşısa da, Galatasaraylılar’ın
bu tarz bir galibiyeti isteyeceğine ve içlerine sindireceğine en ufak bir ihtimal
dahi vermiyorum.
Sabırları
fazlasıyla tüketmeye başlayan Riekerink, eğer başına konan talih kuşunu
kaçırmak istemiyorsa, bundan sonraki süreçte önce kendine sonrasında da
takımına artık bir çeki düzen vererek, bir daha asla bu tarz rezilliklere
başvurmadan Galatasaray’a hak ettiği ve olması gerektiği seviyedeki,
Galatasaray ismine, markasına yakışan futbolu oynatmaya mecburdur artık!
e-falanfilan yazarı: Kerem ZÜLFİKAR