14 Mart 2011 Pazartesi

NE SÖYLESEK BOŞ ...

http://www.haber50.com/images/news/59212.jpgŞu noktada bir şeyleri anlatmaya ya da yazmaya nasıl başlanır, ne söylenir, inanın bilemiyorum. Galatasaray Spor Kulübü girmiş upuzun bir tünele. Tünelin ucu karanlık mı karanlık. En ufak bir ışık dahi görünmüyor. Tünelin girişine geri dönmeye kalksalar şu noktada o da imkansız diyebilirim. İş işten geçeli bir hayli zaman oldu çünkü. Başkanından yöneticisine, teknik direktöründen futbolcusuna herkes ne yapacağını bilmez halde. Sanki hepsinin beyni durmuş, kendilerine olan özgüvenleri yok olmuş. Öylesine aciz ve korumasız bir halde ki Galatasaray, artık hakemler bile büyük takım hüvviyetiyle yaklaşmıyor takımımıza. ''Düşene bir tekme de biz vuralım.'' diyorlar hatta!
   25.hafta itibariyle lidere 24, küme düşme hattına ise 12 puan uzaklıktayız. Yani bir başka deyişle Galatasaray Futbol Takımı’nın şampiyon olması imkansız ancak küme düşmesi olasılıklar dahilinde. Durumun böyle olması ne kadar acı verici değil mi ?
   Dün maçtan yarım saat önce kadrolar açıklanıyor, bakıyorum Aydın Yılmaz ilk 11’de. İşte biz Ankaragücü maçını daha o an kaybettik diyebilirim. Çünkü böylesine kritik bir maçta sahaya kurtarıcı olarak sürdüğümüz futbolcu, haftalardır 18’de bile olmayan Aydın Yılmaz oluyorsa şayet, söylenecek ya da tartışılacak fazla bir şey olduğunu düşünmüyorum!
  Bir kaleci almışız, kalecilikle uzaktan yakından alakası yok. Sıradan bir halı saha maçında kaleye geçen birisi bile, Zapata’nın dün yediği ilk ve 2.golleri yemez, yerse de arkadaşları tarafından bir dahaki maça çağrılmaz!
   Hakan Balta sanıyorum Galatasaray’ı kafasında çoktan bitirmiş. Bu adam haftalardır bu takıma hiç bir şey vermiyor. Karpaty Lviv maçlarından bugüne dek vermiş olduğu zarar bini geçti. Ama hala oynuyor, hala oynuyor …
  Lorik Cana’nın 3.golde yaptığı hareket , çocukluk yıllarımda mahallede arkadaşlarımla oynadığımız ''topu kim daha yükseğe dikecek?'' isimi oyunu anımsattı bana. Aslında Cana adına üzüldüğümü söyleyebilirim. Çocukluğunu yaşama konusunda bizim kadar şanslı değilmiş heralde ki, bizim orta okula başladığımız dönemlerde oynamayı bıraktığımız bu oyunu, kendisi 27 yaşında anca keşfedebildi!
   Hiç kimsenin özel hayatı bizleri ilgilendirmez. Hele hele beni hiç ilgilendirmez. Ancak şunu da sizlerle paylaşmadan edemeyeceğim : Arda Turan 2 sezon öncesine kadar bu takımın en az sakatlanan ve en çok maç oynayan oyuncusuydu. Her sezon 40-45 arası maçı rahatlıkla çıkarırdı. Fakat gerek geçtiğimiz sezon, gerekse de bu sezon oynamış olduğu maç sayısını toplarsak 40’ı buldurabilirmiyiz, pek zannetmiyorum. O zaman bu noktada benim de aklıma herkesin düşündüğü şey geliyor. Arda Turan özel hayatına futbolculuk kariyerinden daha fazla önem veriyor ve düzgün yaşamıyor.
   Muhteşem üçlümüzden Adnan Sezgin’in zoraki afarozuyla, muhteşem ikiliye dönüşen Adnan Polat ve Hagi için ise artık bir şeyler yazma gereği duymuyorum. Çünkü onlar için ayırmam gereken 3-5 dakikayı bile vakit kaybı olarak görüyorum!
   Evet haftaya herkesin merakla beklediği Fenerbahçe derbisi var. Muhtemelen Galatasaraylılar’ın %90’ı da benim gibi bu maçı bekliyor. Yani Adnan Polat’da bu maçı bekliyor, Hagi’de bu maçı bekliyor, taraftar da bu maçı bekliyor. Adnan Polat ve Hagi’nin maçı bekleme amaçları; alınacak bir galibiyetle kendilerini kurtarma umudu. Taraftarın maçı bekleme amacı ise; olası bir mağlubiyette bundan 3-4 sezon önce Ali Sami Yen’de yaşananların muhtemelen çok daha beterini bizlere sunmak. Her ne kadar derbilerin havası farklı olur dense de, ben bu Galatasaray’ın bu Fenerbahçe’yi yenebileceğine inanmıyorum. Beraberliği olası görüyorum, bir galip çıkacaksa da bunun Fenerbahçe olacağını düşünüyorum. İnşallah ben yanılırım da henüz çiçeği burnunda olan stadımız tarumar edilmez …
                                                                                       e-falanfilan Yazarı: Kerem Zülfikar