19 Nisan 2011 Salı

'' Gelsede Art Arda Hüzün ve Keder, ARDA Kalır Herkes Gider ''

17 Nisan Cumartesi günü Galatasaray Futbol Takımı İzmir Adnan Menderes Havaalanı’nda belki de aylar sonra ilk kez coşkulu bir kalabalık tarafından karşılanıyor ve yine uzun bir aradan sonra ne bireysel ne de genel anlamda bir protesto ile karşı karşıya kalmıyordu. Bilakis özellikle kaptan Arda’ya yoğun bir ilgi ve sevgi gösterisi vardı. Tıpkı o eski günlerdeki gibi…
  ''Gelsede art arda hüzün ve keder, Arda kalır herkes gider. Büyük kaptan Arda Turan, senin yuvan Galatasaray'' bestesi inletirken Adnan Menderes Havaalanı’nı, kaptan da duygularına hakim olamıyor ve zaten birçoklarımız tarafından gayet iyi bilinen o duygusal kişiliğini gözyaşlarının da etkisiyle ön plana çıkarıyordu.
   Şunu açıkça söyleyebilirim ki; bence Galatasaray, Manisa Spor maçını işte o an Adnan Menderes Havaalanı’nda kazandı. Çünkü uzun bir aradan sonra başta Arda olmak üzere tüm futbolcular büyük takım oyuncusu olduklarını, arkalarında onları her şartta ve zorlukta koşulsuz destekleyen bir taraftar kitlesi olduğunu hissettiler ve hatırladılar.
  İşte maçtan bir gün önce böylesine güzel bir hava yakalanmışken, bir takım Galatasaray düşmanları bu durumdan rahatsızlık duydular herhalde ki, maç sabahı yeni bir eyyamla daha çıktılar karşımıza! Bundan yaklaşık 9 ay önce çekilmiş bir videoyu ansızın basına verip, ''İşte Galatasaray kaptanının takımına, yönetimine, formasına duyduğu saygı!'' şeklinde Telegolvari bir haber yapan bu zihniyete sadece şunu söylemek isterim; Siz işinize bakın arkadaşlar. Biz kaptanımızı da iyi tanıyoruz, onun takımına, formasına duyduğu saygı ve sevginin boyutunu da gayet iyi biliyoruz. O yüzden durduk yere böyle şeylerle uğraşarak Galatasaray’ı yıpratmaya ve karıştırmaya kalkışmayın. Çünkü boş yere kendinizi yormuş olduğunuzla kalırsınız!
  Saha dışında olup bitenleri bir kenara bırakıp saha içinde yaşananlara dönecek olursak, dün akşamki mücadelede Galatasaray’ın sezonun en iyi futbollarından birini oynadığını söyleyebilirim. Daha 10.dakikada 2, 20.dakikada da 4-5 farkla öne geçebilirdik ama olmadı. Olmaması da doğaldı zaten. Baros, Kewell, Pino, Kazım gibi hücum hattının esas aktörlerinin hiç birinin forma giymediği bu karşılaşmada 3 gol bulabilmek bile bence çok büyük başarı. Tabi Arda’nın ilk 2 golde sergilediği kişisel beceriler de takdir edilecek cinstendi. Uzun zaman sonra ilk kez takımın lideri, maestrosu gibi oynadı Arda. Sağda, solda, ortada kısacası her yerdeydi. Top götürdü, adam eksiltti, asistler yaptı, goller attı. Arda’nın tüm bu yaptıkları da, klas oyuncuların maçlara ağırlığını koyduğunda galip gelmenin çok daha basitleştiği gerçeğini bir kez daha gözler önüne sermiş oldu.
  Yediğimiz 2 golle ilgili de birkaç şey söylemek istiyorum. Sezon başından beri bilmiyorum duran toplardan yediğimiz kaçıncı gol oldu? Artık birileri şu handikapa dur demeli. Özellikle savunmanın ortasında Servet ve Gökhan Zan gibi 1.95’lik 2 stoper oynarken rakip takımların duran toplardan böylesine kolay goller bulmaları tek kelimeyle ''ayıp'' olarak telaffuz edilebilir. Dolayısıyla en azından kalan 6 haftada duran toplardan gol yememek veya yenilebilecek gol sayısını minimuma indirmek adına Bülent Ünder’in takımın savunma elemanlarına özel çalışmalar yaptırması gerektiği kanaatindeyim.
   Sonuç olarak galip gelmek her zaman güzeldir ancak 6 hafta aradan sonra galip gelmek extra güzel oldu. Geçen haftaki yazımın başlığı ''Galip Gelmeyi Unutmak''tı. Birileri hafta içinde yazımı falan okudu herhalde ki, bu hafta unutulan bu duyguyu bizlere tekrardan hatırlatmaya karar verdiler :) Bende buradan kendilerine teşekkürlerimi sunuyor ve sezonun geri kalan kısmında da bu galibiyetlerin devam etmesini temenni ediyorum…
                                                                                     e-falanfilan Yazarı: Kerem Zülfikar