6 Nisan 2011 Çarşamba

Bitsin Artık Şu Sezon !

Şunu kendimden çok emin bir şekilde söyleyebilirim ki, 2010-2011 futbol sezonunun bitmesini ben dahil olmak üzere tüm Galatasaraylılar dört gözle bekliyorlar. Çünkü her hafta biraz daha acı çekiyor, dertlerimize dert katıyoruz bu takımı seyrettikçe. Futbolun içinde kötü sonuçlar, terslikler, başarısızlıklar elbette vardır ama şu an Galatasaray’da olup bitenler çok daha farklı boyutlarda şeyler aslında. Bu noktada bir sorgulama yapılcaksa şayet, bu sezona dair değil, son 3-4 sezonda olup bitenleri birlikte incelemek koşuluyla yapılmalıdır diye düşünüyorum. Çünkü gerek idari, gerekse de sportif anlamda yapılan tüm yanlışlar bir önceki hatanın doğurduğu olumsuz sonuçları ortadan kaldırmak adına yapıldı. Ancak değil ortadan kaldırmak, tam tersine yanlış yanlış üstüne eklenerek şu an içinde bulunulan ve herkesin kurtuluşu sağlayacak bir mucize beklediği bu kaos ortamına sürüklenildi.
   Adnan Polat futboldan çok iyi anladığını iddia ederek bundan 3 yıl kadar önce başkanlık koltuğuna oturdu. Fakat 3 sene boyunca yaptıklarıyla futbolu geçtim, ticari ve idari anlamda da ne kadar bilgisi olduğunu gözler önüne sermiş oldu. İşte bazı insanlar Allah’ın şanslı kulu olarak, zengin bir ailede dünyaya geliyor ve ömrü boyunca hiçbir şey yapmadan veya yapmasına gerek kalmadan, sadece sahip olduğu zenginliği sürdürerek kendini çok başarılı bir insan ya da iş adamıymış gibi adledebiliyor!
  Yanlış yanlış üstüne dedik ya ilk paragrafta, işte o yanlışlar sinsilesi Adnan Sezgin’e Florya’nın ve dolayısıyla da futbol takımının emanet edilmesiyle başladı. Getirilen hiçbir teknik direktörün rahat çalışmasına ve işini yapmasına izin vermedi  Mr.Sezgin. Tabi kendisi başkandan torpilli olduğu için ortaya çıkan her başarısız tabloda fatura teknik direktörlere kesildi. Bunun sonucunda da kulübümüz teknik direktör kıyma makinasına dönüştü!
  Gerek Türkiye’de, gerekse de Avrupa’da vasat ve altı seviyede ne kadar futbolcu varsa hepsini Galatasaray Futbol Takımı’nda bir araya getirdi Adnan Sezgin. Üstelik de akıl almaz şekilde, standart üstü paralar ödenerek. Tabi bu noktada hepimizin içine aynı kurt düştü ancak ben şimdi burada o kurdun karakteristik özellikleri hakkında fazla bilgi vermeyeceğim. Anlayan anladı ne söylemek istediğimi!
  Futbol Takımı’nda bunlar olup biterken idari anlamda da birşeyler sürekli ters gidiyordu. Lakin bize hiç de öyle gösterilmiyordu. Adnan Polat her fırsatta çıkıp; ''Futbol takımı başarılı sonuçlar alamıyor belki ama önemli projelerle uğraşmaktan futbola vakit ayıramadık ki.'' dedikçe bizler de bu palavralara saf saf inanıyor, ''Eee adamlar kulüp için çalışıyor canım, varsın bu sezon da 10.olalım diyorduk.'' Ama asıl gerçeğin böyle olmadığı yani mali açıdan da hiçbir şeyin başkanın söylediği gibi gitmediği ve kulübün borcunun neredeyse 2’ye katladığı anlaşılınca asıl kıyamet kopmaya başladı. Adnan Polat’ı taraftarı, kongre üyeleri, yakın arkadaşları ve hatta kendi yönetim kurulundaki görevdaşları dahil herkes, kendi geleceği ve kulübün önünü açması açısından istifaya çağırdı. Hatta yeni bir liste oluştur ve seçime gir, bu sayede de güven tazele dediler ama dinletemediler. Zaten bu yüzden de Mehmet Helvacı, Doğan Yalçıknaya ve Vedat Eşkinat’ı ''HAİN'' ilan etti! Gereksiz inatları ve koltuk sevdası uğuruna Galatasaray Spor Kulübü’nü nerelere sürüklediğini bir türlü farkedemedi Adnan Polat. Yetmedi olayı gurur meselesine çevirip Galatasaray Spor Kulübü kongre üyelerine, özellikle de camianın ağır toplarına rest çekmeye, kafa tutmaya başladı. Tüm bu yaptıklarıyla da kendi sonunu hazırladı bir yerde. İçeride bunlar yaşanırken olaya dışarıdan bakan bizler ise oltaya yakalanmış bir balığın çırpınışlarını anımsatırcasına izliyorduk Adnan Polat’ın yaptıklarını. 27 Mart Pazar günü mali genel kurulda da yapılan tüm çağrılara kulak asmayan ve hatta son dakikada Doğan Hasol’un olacakları sezip belki de kendisine acıyarak yapmak istediği yardımı bile görmezden gelen Adnan Polat’a gerekli cevabı bir ''TOKAT'' niteliğinde verdi bilinçli kongre üyelerimiz. Mesajın özü şuydu : ''Adam gibi geldin ama adam gibi gitmesini bilemedin. Fakat hiç sorun değil, biz sana bunu da öğretiriz.''
   İşte sizlerden uzak kaldığımız bu milli arada idari anlamda bunlar yaşanırken Galatasaray’da, az önce bahsetmiş olduğum Adnan Polat’ın son çırpınışlarından biri de Hagi ile yolları ayırıp, son 8 haftada takımı ''Büyük Galatasaraylı'' Bülent Ünder’e emanet etmek oldu.
   Bülent Ünder, dün Galatasaray Futbol Takımı’nın başında ilk resmi maçına çıktı ve sahadan 3-0’lık mağlubiyetle ayrıldı. Tabi bizim basınımız hiç beklemeden başladı eleştrilere. İşte en azından Hagi döneminde takım pozitif futbol oynuyormuş ama pozisyona giremiyormuş, dün akşam ise çok kopuk bir görüntü ortaya koymuş, sahada hiçbir şey yapamamış vs vs. Peki şimdi sizlere sormak isterim; Galatasaray Spor Kulübü bu kadar çalkantılı bir dönemden geçerken ve üstüne üstlük kulüp tarihinde bir ilk yaşanarak, yönetimin idari anlamda ibra edilmeyip devrilmesi yetmezmiş gibi önünde en ufak bir hedefi dahi kalmamış olan futbol takımının, kendilerini her şartta protesto eden, takım elemanlarına hakeretler ve küfürler yağdıran bir taraftar kitlesi önünde nasıl bir başarı sağlamasını bekliyorsunuz ya da istiyorsunuz?
  Bir gerçeği herkesin kabullenmesi gerekmektedir sevgili Galatasaraylılar. O gerçekte şudur ki: Galatasaray Spor Kulübü, futbol takımı bazında kendine olan özgüvenini ve büyük takım hüvviyetini kaybetmiş, takımın bütün futbolcuları da şaşkınlık ve gelecek belirsizliği içerisinde demoralize olmuştur. Dolayısıyla, bundan 2 ay sonra görevde olmayacağını bilen bir başkan ve yönetimi kurulu, 7 hafta sonra Florya çalışanları ile vedalaşacağının bilincinde olan bir teknik direktör ve sezon sonunda gönderilmeyi bekleyen ya da kendi isteğiyle ayrılacak olan futbolcularla yola devam eden bu takımdan son 7 haftada da hiçbir şey beklemeyin. Deplasmanları bir kenara bırakın, içeride maç kazanabilirsek bile buna şükredin ve kâr sayın. Şu kabus sezonun bir an evvel sona ermesi için de yatıp kalkıp dua edin.
  Son cümlem Lorik Cana’ya. Seni sahada izlediğim her an sana ve seni futbolcu sıfatıyla nitelendirip bu takıma transfer edenlere çok gülüyorum …
                                                                                                      e-falanfilan Yazarı: Kerem Zülfikar