10 Mayıs 2011 Salı

Gazozuna Maç

Dün akşam, bu sezonun belkide en anlamsız maçlarından birini seyrettiğimizi söyleyebilirim. Bir tarafta ''şu lig artık bitsede gitsek'' moduna haftallar evvel girmiş Galatasaray, diğer tarafta ligden düşmesi geçen hafta kesinleşmiş olan Kasımpaşa. Hal böyle olunca sahada bir hayli sıkıcı ve futbol yoksunu bir mücadele bekledi birçoklarımız. Ancak düşünülünenin aksine oldukça zevkli bir mücadele izlediğimizi söyleyebilirim.
Bülent Ünder aslında dün akşam sahaya gençlerden kurulu bir 11 ile çıkmayı planlıyordu ancak A2’takımımızın bugün oynadığı şampiyonluk yolundaki kritik müsabaka, Bülent Hoca’nın bu düşüncesini sahaya yansıtmasına engel oldu. Dolayısıyla dün akşam da, sezonun başından beri izlemekte olduğumuz ancak büyük bir kısmını izlemekten fazlasıyla sıkıldığımız oyunculardan kurulu bir kadroyla mücadele ettik.
Galatasaray iki devrede de oyunun mutlak hakimiydi. Stancu sayısız gol pozisyonunu cömertçe harcadı. Son vuruşlarda biraz becerikli olabilse ligdeki gol sayısını rahatlıkla 3’e katlayabilirdi. Kim bilir belki de şans yanında değildi. Tabii gol kaçırma konusunda cömert olan oyuncularımız Stancu ile sınırlı değildi. Orta saha ve diğer hücum elemanları da bir vites geriden eşlik ettiler Rumen forvete.
Aykut Erçetin, Galatasaray kariyeri boyunca yemiş olduğu ''kendi şahsına münasır'' gollere bir yenisini daha ekledi. Ancak yediği golü bir kenara bıraktım, Çağlar’a sallamış olduğu uçan tekme ilginç olduğu kadar, artislik jimnastik ve judo sporlarının futbol sahalarına yansımasını temsili nitelkite bir hareketti!
Dünkü maçta Baros’un yedek, Kewell’in ise 18 dışında oluşuna pek anlam veremedim açıkçası. Bugün tüm gazetelerde Kewell’ın bu duruma çok sinirlendiği ve tesisleri terkettiği yazıyor. Buna karşılık Bülent Hoca dünkü basın toplantısında ''Kewell maç oynamaya hazır durumda değildi, kendisinden kalan 2 haftada faydalanacağım.'' dedi. Ortada büyük bir çelişki olduğu aşikar …
Doğrusunu söylemek gerekirse lig Galatasaray için haftalar evvel bitmişti. Futbolcular her hafta sahaya bir yerde mecburiyetten çıkıyor. Durumun böyle oluşu futbolcular kadar taraftara da yansıyor diyebilirim. Onlarda kendilerini maça gelmeye mecbur hissediyor gibi. Zaten dün akşam stad da 5.000 kişi vardı veya yoktu. Normalde Galatasaray Takımı böylesine az bir seyirci topluluğu önünde maça çıksa bir hayli şaşırırdı herkes ancak dünkü durum gayette normal karşılandı. Zaten gerek sahadakilerin, gerekse de tribündekilerin akıllarının Cumartesi günü yapılacak kongrede olduğunu biliyorum, görebiliyorum. Benim fikrimi soracak olursanız, Ünal Aysal’ı destekliyor ve başkan seçilmesini arzu ediyorum. İnşallah bu arzum gerçeğe dönüşür de, başarıdan başarıya koşan, ortalığı kasıp kavuran, sahaya çıktığı zaman rakiplerini tir tir titreten o çok özlediğimiz Galatasaray’ımızı uzun yıllar sonra yeniden izlemeye başlarız .
                                                                                              e-falanfilan Yazarı: Kerem Zülfikar