3 Mayıs 2012 Perşembe

Sadece İstemek Yetmez Bazen


  Futbol, bazen çok zormuş gibi görünsede aslında temelde çok kolay ve basit bir oyun. Taktik, sistem, diziliş falan hepsi hikaye aslında. Topu üç direğin arasından bir şekilde geçirebiliyorsan, sen bu işi beceriyorsun demektir. Tıpkı son zamanlarda Fenerbahçe’nin becerebildiği gibi.
  Haftalardır herkes ligin en iyi takımının ve şampiyonluğu en çok hak edenin hiç tartışmasız Galatasaray olduğunu vurguluyor. Ancak şampiyonluğu gerçekten çok isteyen bir takımın, hele hele en kritik  dönemece gelinmişken, kendi sahasında 5 puan bırakmak gibi bir lüksü olamaz.
  Fenerbahçe kötü futbol oynuyor diyoruz, doğru düzgün hiçbir şey  yapmadan maçları kazanıyor diyoruz ama adamların hakkını teslim etmek zorunda olduğumuz bir konu var: Az önce de söylemiş olduğum gibi öyle veya böyle bir şekilde o topu o kalenin içine sokmayı beceriyorlar. Bizim gibi her maç çuval dolusu gol kaçırıp milyonlarca taraftarın tüm sinir sistemini alt üst etmiyorlar en azından.
  Bugün baktığımı zaman Galatasaray çok iyi futbol oynayamadı. Eyvallah, en doğal hakkıdır. Dünya üzerindeki hiçbir futbol takımı her maç aynı oyunu, aynı performansı sergileyemez zaten. Dolayısıyla bu noktada kötü futbol oynadık diye oyuncularımızı ya da teknik ekibimizi hiçbir şekilde suçlamıyorum. Ancak senelerden beri bitmek tükenmek bilmeyen şu gol kaçırma hastalığına Allah aşkına bir çare bulunsun artık. Hakan Şükür, Ümit Karan, Necati Ateş, Shabani Nonda, Milan Baros, Johan Elmander…  İsmin kim olduğu hiç önemli değil. Florya’nın havasından, suyundan mıdır nedir, bu takımın her santraforu son vuruşlarda bu kadar sıkıntı yaşamak zorunda mıdır yaa?
   Dediğim gibi, kötü oynuyor gibi görünüyoruz ancak buna rağmen topla oynama oraları ne zaman ekrana gelse hep %65’e-%35 seviyelerinde. Trabzonspor takımı zaten 11 kişiyle müdafa yapıyor. Dolayısıyla da top sürekli bizde, oyun da Trabzonspor yarı alanında oynanıyor. Özellikle son 15-20 dakika iyi kötü pozisyonlar da düşmeye başladı ancak senaryonun sonu yine aynı. Biri 2 metreden röveşataya kalkar üstten auta atar, bomboş kaleye kafayı yandan auta vurur. Öbürü son adam durumundayken topu önüne alamaz. Engin Baytar 3 metreden Tolga’nın üstüne vurur vs vs.
   Galip gelmek istiyorsan kaleciyle karşı karşıya kaldığın zaman o topu o kalenin içine sokacaksın arkadaş. Gerekirse öyle bir vuracaksın ki kaleciyle beraber sokacaksın. Hee yapamıyorsanda kesip sesini oturacaksın o zaman…
   İşte ortaya çıkan sonuç:  Neredeyse 25 hafta ligi lider götür, normal sezonu 9 puan önde bitir, ondan sonra kendi sahanda oynadığın 2 karşılaşmada son vuruşlardaki kabiliyet düşmanlığın yüzünden 5 puan kaybet ve şampiyonluğu altın tepsiyle Fenerbahçe’nin önüne bırak. Yazık! Gerçekten çok yazık…
  Artık söylenebilecek fazla bir şey yok malesef. Fenerbahçe’nin yarın ya da Pazar akşamı, hatta bana kalırsa her ikisinde de puan kaybetmesini beklemekten başka. Çünkü 12 senedir hiçbir şekilde kazanamadığımız Kadıköy’de hele hele ki bir şampiyonluk maçını kazanabileceğimize ben ne yazık ki inanmıyorum. Bu durumda Fenerbahçe’nin şu 2 maçta puan kaybı yaşamasından başka çare kalmıyor benim hesabıma göre.  
  Son olarak Trabzonspor ve Beşiktaşla ilgili birkaç şey söylemek istiyorum. İlk olarak Trabzon’dan başlayalım. Bu sezon Arena’da oynadıkları 2 maçta sergiledikleri performansla, Şükrü Saraçoğlu’ndaki 2 maçta sergiledikleri performansın uzaktan yakından alakası yok. Şimdi çok merak ediyorum, bizden puan alabilmek için bu kadar yırtınan, 90 dakika boyunca 11 kişiyle kapanan Trabzonspor takımı Pazar akşamı kendi sahasında, kendi seyircisi önünde Fenerbahçe’ye karşı nasıl bir futbol sergileyecek?
  Beşiktaş’a gelecek olursam, arkadaş siz bu Play Off’a ne yapmaya girdiniz diye sormazlar mı adama? Yani sadece bizde Play Off’tayız demek miydi amacınız? Bir takım iyi bir sezon geçirmemiş olabilir, kapasitesi,  gücü olmayabilir, içinde yaşadığı bizim bilemediğimiz bir takım sorunları olabilir ancak bunların yanında en azından inancı, onuru ve bir duruşu olmak zorundadır. Her ne pahasına olusa olsun, koca sezonda neredeyse bir tek gün bile yüzlerini güldüremediğiniz şu taraftarınıza en azından kendi sahanızda 1 derbi galibiyeti armağan etmek zorundasınız! Çünkü bu sizin boynunuzun borcu! Umarım yarın akşam bu gerçeğin farkına varırsınız artık.
                                                            e-falanfilan Yazarı: Kerem Zülfikar