17 Mayıs 2014 Cumartesi

Sezon Finali

  Geldik bir sezonun daha sonuna. Acısıyla-tatlısıyla, başarılarla-başarısızlıklarla, Fatih Terim’le-Roberto Mancini’yle, Bruma’yla-Alex Telles’le 2013-2014 sezonunu da geride bırakmış olduk. Normal şartlar altında bakarsak başarılı sayılabilecek bir sezon, son 2 sezonla mukayese edersek fiyasko! Hangisi doğru bakış açısı, o da kişiden kişiye değişir. Ancak sonuç itibariyle ligi 2.sırada bitirip Şampiyonlar Ligi’ne 3.kez üst üste doğrudan katılma hakkı kazanmış, Türkiye Kupası’nın 9 yıl aradan sonra müzesine götürmüş, Şampiyonlar Ligi’nde de Juventus’u ekarte edip son 16 ‘yı görmüş bir Galatasaray var ortada. Mancini’yle bile bu saydıklarımı başarabildiyse bu takım, Fatih Hoca kalmış ya da Mancini yerine daha iyi bir teknik direktör getirilmiş olsa, muhtemelen çok daha büyük başarılar yaşayacağımız, 4.yıldızı takacağımız bir sezon olacaktı. Ne diyelim, kısmet değilmiş…
  Ligin son maçına da, 29 haftadır olduğu gibi yine anlamsız bir saha dizilişiyle çıktı Mancini. Sol bek Hakan Balta stoperde, sağ bek Sabri sol bekte, stoper Semih’te sağ bekte… Yekta’nın sağ açık oluşuna ise alıştık artık…  Hangi akla hizmet bu kadar oyuncusunun mevkiisini değiştirir bir teknik direktör, anlam vermek imkansız. Zaten son yıllarda bunu bir Mustafa Denizli yaptı, onun da Beşiktaş’taki 2.sezonu nasıl sonuçlandı çok iyi hatırlıyoruz, bir de bizim ‘’kağıtçı’’
   Bütün bu olumsuzluklara ve kağıtçıya rağmen son haftalarda takım olmayı, savaşmayı, geriye düştüğü maçlarda yılmamayı öğrenen bir Galatasaray çıktı ortaya. Belki ligin 2.yarısının başlarında olsak şimdi, bazı şeyler daha farklı olabilirdi…
    Kayseri Erciyes takımının hiçbir iddiasının olmayışı, bu akşam işimizi kolaylaştıran en önemli etkendi şüphesiz. Bu doğrultuda da 90 dakika boyunca sahanın tek hakimiydi takımımız. Burak ve Sneijder sezonun genelinde olduğu gibi gol kaçırma yarışına girmeseler, belki de tarihi bir fark çıkacaktı ortaya. İkisi de akıl almaz goller kaçırdılar çünkü. Hem de çuvalla…
  Gelecek sezon ‘’vurduğunu gol yapacak’’ bir santrafor transfer edilmezse şayet yine bir çok maçın sonunda duvarlara vururuz başımızı. Hep birlikte gördük ki, bu takım bu sezon kötü oynadığı karşılaşmalarda bile en az 2-3 tane %100’lük fırsatı harcadı çünkü. Her zaman söylediğim gibi Fener’in santraforlarından bir tanesi bile bizde olsaydı, puan tablosunda çok şeyler değişirdi!
   Burak bu akşam biraz becerikli olabilse, belki de zoru başarıp çok eleştirildiği şu sezonu da gol kralı olarak tamamlayacaktı. Ama son vuruşları kötü bile değildi bugün. Amatör kümede dahi yapılmayacak gol vuruşları yaptı maç boyunca. Allah’tan ilk golümüzde Sneijder topu ağzının içine soktu artık da, atmak zorunda kaldı!
    Ligin ilk devresi boyunca herhalde Chedjou’yu benim kadar kimse eleştirmemiştir. Hatta bir ara ‘’Bank Asya stoperi’’ diye lakap takmıştım kendisine. Ancak 2.devreyle birlikte formunda ciddi bir yükseliş meydana geldi. Hatta bir dönem arka arkaya goller atmaya falan başlamıştı ki, kağıtçının gazabına uğradı. 7-8 hafta 18’e dahi giremedi. Sonra son 3-4 karşılaşmada geri döndü takıma. O karşılaşmaların hepsinde de oyuna damga vuran isim oldu. Özellikle geçen haftaki Trabzonspor ve bu akşamki Kayseri Erciyes maçlarında 10 üzerinden 8’lik, 9’luk oynadı bence. Eğer hep böyle olacaksa gelecek sezonda bizimle birlikte olmasını isterim. Ancak sadece birkaç maçlık istisnai bir durumsa, o zaman bizden uzak Allah’a yakın olsun! Sezar’ın hakkı Sezar’a derler ya, belirtmek istediğim bir özelliği var ki, son 8-10 yılda Galatasaray’a gelmiş olan ayakları en iyi stoper. Dany’de dahil buna. En kötü oynadığı maçlarda bile tek bir pas hatasını ya da kritik bir top kaybını hatırlamıyorum.
  Burak ve Umutla bulduğumuz 2 gol, sonrasında yine sezon genelinde olduğu gibi ortada pozisyon yokken kendi kendimize rakibe hediye ettiğimiz komik bir gol, gecenin skorunu tayin etti. En başta da söylemiş olduğum gibi bu karşılaşmanın hakkı en az 5-1, 6-1 gibi farklı bir galibiyetti. Ancak Beşiktaş’ın da beraberliğe razı olduğu akşamda 2-1 fazlasıyla gördü işimizi.
  Şimdi önümüzde koca bir transfer dönemi var. En başta acilen teknik direktör transferi yapmak lazım bana sorarsanız. Ancak muhtemelen Ünal Aysal yola ‘’kağıtçı’’yla devam edecektir. Umarım gelecek sezon bu söylediklerimden dolayı utanırım ancak ben Mancini’nin Galatasarayla 1 tam sezonu tamamlayabileceğine ne yazık ki inanmıyorum. Sezon içerisinde 2-3 maç arka arkaya yaşanacak puan kayıpları Mancini’nin sonu olur diyorum ben. İnşallah yanılırım... Çünkü böyle bir durumda olan Galatasarayımız’a olur ve koca bir sezonumuz daha çöpe gittiğiyle kalır... Ayrıca Fenerbahçe’nin 4.yıldızı bizden önce takması de hepimizi çok üzer…  Beklemek ve görmek en doğrusu sanırım.
  Evet sevgili Galatasaraylılar, böylelikle bir sezonun daha sonuna gelmiş bulunmaktayız. Sezon başladığında vatani görevim nedeniyle Ağrı/Doğubeyazıt’taydım. 5.haftayla birlikte sizlerin arasına geri döndüm. Yeniden merhaba dediğim Beşiktaş derbisi, ‘’İmparator’’ Fatih Hocam’ın vedası oldu ne yazık ki. Sonrasında ise Mancini geçti dümene. Zaten bu konulardaki gerekli analizleri yukarıda yaptık. O yüzden aynı şeyleri papağan gibi tekrarlamanın manası yok.
  Şimdi veda zamanı. Hüznüyle mutluluğuyla geride kalan şu 8 aylık süreçte yazılarımı takip eden, tespitlerimde bana hak veren-vermeyen, üslubumu beğenen-eleştiren herkese sonsuz teşekkürlerimi sunuyorum. 5 yıl önce kaleme dökmeye başladığım düşüncelerim sizlerle can buldu, sizlerle büyüdü ve olgunlaştı. Sizler okudukça ben daha çok heveslendim, heveslendikçe daha iyi yazar hale geldim. Desteklerinizle, motivasyonunuzla beni hep mutlu ettiniz. Allah kısmet ederse 2014-2015 sezonunda da ben yine bu sayfalarda sizlerle olacağım. O zamana kadar hepiniz sağlıcakla kalın. Görüşmek üzere…

                                                                e-falanfilan yazarı: Kerem ZÜLFİKAR

                                                   

12 Mayıs 2014 Pazartesi

Geç Kalmış Galibiyetler!

   Aahhh ahhh… Ne söyleyeyim ki ben size? Yeni mi geldi aklınız başınıza? Lig bitti, kaçan tren kaçtı, bizimkiler deplasman kazanmayı hatırladı... Koca devrede 2-3 deplasman daha kazanmış olsaydık, şampiyonluk yarışını son haftaya taşımıştık en azından. Neyse, sağlık olsun. Bu sezon da kısmetimiz böyleymiş demek ki…
  Aslında hemen her hafta olduğu gibi bugün de maçı kazanamamız adına ne gerekiyorsa yaptı ‘’kağıtçı’’! Öyle ki, çıkardığı kadronun neredeyse yarısı kendi mevkiisinde oynamıyordu.  Stoper Semih sağ bekte, Sağ bek Sabri sol bekte, sol bek Hakan Balta stoperde, bir diğer sol bek Telles sol açıkta, orta saha oyuncusu Yekta’da sağ açıkta başladı karşılaşmaya.
   Acaba dünyanın hiçbir ülkesinde takım üzerinde bu kadar saçmalayan bir başka teknik direktör var mıdır, ciddi anlamda merak ediyorum! Bana sorarsanız hiç ama hiç sanmıyorum! Bu bizim ‘’kağıtçı’’ya özgü bir hadise olsa gerek.
  Neyse ki, kağıtçının tüm art niyetine rağmen galibiyete inanmış ve sahaya kazanmak için çıkmış 11 Aslan vardı bugün. Yani saha kenarında Mancini olmasa da kazanırdı bu takım. Hatta muhtemelen daha da iyi futbol oynayarak kazanırdı hem de!
  Şimdi düşünüyorum da,  takımımızı, oyuncularımızı çok da fazla eleştirmeye hakkımız yok aslında. Başlarında bu kadar kötü bir teknik direktör varken  yapabileceklerinin de fazlasını yaptılar. Ligde 2.sıradalar, Türkiye Kupası’nı kazandılar, Şampiyonlar Ligi’nde de son 16’yı gördüler. Bu şartlar altında daha iyisi çok zor...
   Karşılaşmadan bahsedecek olursak, seyircisiz Trabzonspor 90 dakikanın tamamında etkisizdi diyebiliriz. Yani 90 dakika boyunca galibiyet için hiçbir şey yapmadılar. Belli ki, Trabzonlu oyuncular kafa olarak bu sezonu çoktan bitirmişler. Buna karşılık takımımız ise özellikle ikinci 45 dakikada 3 puanı istediğini net bir şekilde ortaya koydu. Tabi Beşiktaş’ın Elazığspor önünde galip oluşu da etkili oldu bunda.
   52-83 arasındaki yarım saatlik bölümde bulduğumuz 3’ü jeneriklik 4 gol, farklı galibiyet için fazlasıyla yeterli oldu. Özellikle Selçuk’un uzun zaman sonra frikikten gol atması ve Sneijder’in de aynı vuruşlardaki ustalığını Türkiye’de ilk kez gözler önüne sermesi gecenin bizim adımıza güzel yanlarındandı şüphesiz.
    Ligin bitimine 1 hafta kala, Beşiktaş’da kazanmışken hele, Trabzon gibi zorlu bir deplasmandan böylesine rahat bir galibiyet sonucu 3 puanla dönmüş olmamız, kritik Şampiyonlar Ligi yarışında ciddi bir avantaj getirdi bize. Son hafta kendi sahamızda kümede kalmayı garantileyen Kayseri Erciyesspor’u bir zahmet çıkıp yenecektir futbolcularımız. Bu sayede de ait olduğumuz yer olan Şampiyonlar Ligi’ne 3.kez üst üste katılacağımıza bütün kalbimle inandığımı belirterek bu akşamlık son
noktayı koyuyorum.
  
                                                                    e-falanfilan yazarı: Kerem ZÜLFİKAR                             

7 Mayıs 2014 Çarşamba

Kasımlar Sizin Olsun, MAYISLAR Bizim !

  Sanırım az önce bu sezonun bizim adımıza en güzel ve en mutlu anlarından birisini yaşadık. Öyle ki, 5.hafta sonunda şok bir şekilde ‘’İmparator’’ Fatih Terimle yolların ayrılmasından sonra ‘’Kağıtçı’’ Mancini ile hiçbir şekilde istikrar ve düzen oturtamamış olan takımımız, Mart ayıyla birlikte hedeflerinden birer birer uzaklaşmaya başladığı için elde bir tek Türkiye Kupası kalmıştı. Ayrıca bu kupayı 9 yıldır kazanmıyor oluşumuz da bu akşamki finali bizim için daha bir önemli kılıyordu.
   ‘’Kağıtçı’’ önem derecesi oldukça yüksek olan bu karşılaşmaya da tuhaf bir onbirle başladı! Semih Kaya’nın sağ bekte, Sabri’nin sağ açıkta, Eboue’nin yedek kulübesinde, Veysel Sarı’nın ise 18 dışında olduğu, sağ kanadının ne idüğü belirsiz olan Galatasaray, karşılaşmaya bu şartlara rağmen baskılı ve istekli başladı.
  Özellikle ilk yarım saatlik bölümde oyuna hakim gözüken taraftık. Hatta bu süreçte çok net olmamakla birlikte gol için yeterli olabilecek bazı fırsatlar bulduk. Ancak ne var ki, son hareketlerde ya biraz acele ettik ya da geç kaldık. Zamanlama konusunda ikisinin ortasını bir türlü tutturamadık yani.
  30’dan sonra Eskişehirspor takımı yediği o baskıyı gol yemeden atlatmış olmanın verdiği moralle oyunu dengeledi ve Erkan Zengin önderliğinde ataklar geliştirmeye başladı. Erkan Zengin demişken, ligin 2.devresinde İstanbul’da oynadığımız karşılaşmada olduğu gibi yine sağ tarafımızı otobana çevirdi. Ayağına aldığı her top bizim için tehlike adletti. Sanki 2 ayağında da mıknatıs var. Doğruyu söylemek gerekirse Erkan’ı seyretmek futbolseverler için ayrı bir keyif…
  İlk 30 dakikasında bizim, kalan 15 dakikasında ise Eskişehirspor’un daha etkili oynadığı devre 2 takımın da gol bulamaması sonucu 0-0’lık eşitlikle tamamlandı. Böylelikle kupa umutları ikinci 45’e kaldı.
  Eskişehirspor takımı finalin son perdesinde (yani oyunun ikinci devresinde) gerçekten çok iyi performans sergiledi.  Özellikle 45-70 arası bölümde hep golü düşündüler ve bu doğrultuda kalemize organize biçimde gelmeye çalıştılar. Ancak ne var ki, 71.dakikada Sneijder’in ayağından bulduğumuz gol herşeyi bambaşka bir hale getirdi.
  Eskişehir takımı yediği golle çökerken, ikinci devrede ortalardan kaybolan oyuncularımızın moralleri yerine geldi. Bir nevi psikolojik faktör bizim lehimize dönmüş oldu.
  Son 20 dakikalık bölümü daha iyi oynayan ve kalesini iyi savunan takımımız ciddi bir pozisyon vermeyerek Türkiye Kupası’nın 15.kez müzesine götürmeye hak kazandı.
  En başta da belirtmiş olduğum gibi hem bizim adımıza kötü geçen şu sezonu en azından Türkiye Kupası’yla kapatmak, hem de 9 sezonluk bir aranın ardından bu kupayı yeniden kazanmış olmak, ayrıca bunun dışında kız basketbol takımımızın Fenerbahçe'yi ezici bir üstünlükle mağlup ederek 8 sezonluk aradan sonra tekrar şampiyon oluşu, kısacası bu Mayıs ayınıda kupalarla doldurmuş oluşumuz, camiamız adına güzel oldu elbet. Ancak işin aslına değinmek gerekirse, bu akşam 90 dakikanın genelinde oynanan oyun beni pek tatmin etmedi. Özellikle 45-70 arası bölümde neredeyse yarı alanımızdan çıkamaz hale gelişimiz, Galatasaray gibi bir markaya hiç ama hiç yakışmadı! Tabi başınızda hoca olarak ‘’Kağıtçı’’ varsa bunların olması gayet normal. Ancak bir Galatasaraylı olarak ben yine de her zaman sahada daha agresif, daha hırslı, daha motive bir Galatasaray takımı görmeyi arzu ediyorum şüphesiz…

                                                                   e-falanfilan yazarı: Kerem ZÜLFİKAR

4 Mayıs 2014 Pazar

Tek Devrede 3 Puan

  Öncelikle şunu söyleyeyim, dün karşılaşmayı canlı olarak izleyemedim ne yazık ki. Dolayısıyla henüz 12.dakikada 2-0 geriye düştüğümüz haberini aldığımda tabiri caizse beynimden aşağı kaynar sular döküldü…
  İkinci devrede ardı ardına gelen gollerle skorun 2-2’ye gelmesi bir nebze olsun düzeltti moralimi. Son dakikada bulduğumuz galibiyet golü ise günün benim adıma en güzel anıydı.
  Tabi maçı seyredememiş oluşum, tekrarını yakalayıp sağlıklı bir şeyler söyleyebilmem adına yazımı da geciktirdi biraz. Kusuruma bakmazsınız inşallah J
  Öğle saatlerinde yayıncı kuruluşta yakaladım maçın tekrarını ve 90 dakikayı baştan aşağı seyrettim. Dolayısıyla da biraz geç olsa da gerekli analizi yapabilecek hale geldim en nihayetinde.
   Mancini’nin de maç sonu basın toplantısında söylediği gibi ilk yarıda sahada hiçbir şey yapmayan, özellikle de sağ kanadı oldukça aksayan bir Galaatasaray varmış. Veysel’in bariz hatalarıyla yediğimiz 2 gol Gençlerbirliği için piyango olmuş bir yerde.Yoksa onların da pek gol atabilecek kapasiteleri yokmuş.
  Yediği 2 gole rağmen bir türlü toplarlanamayan, silkinemeyen bir Galatasaray varmış sahada devre boyunca. Öyle ki, ilk 45 dakikanın bitiş düdüğü bizim için pek hayırlı olmuş. Çünkü arada soyunma odasında ne konuşulduysa ne yaşandıysa artık takım için oldukça etkili olmuş şüphesiz.
  2.yarının başlamasıyla birlikte sahada bambaşka bir Galatasaray profili oluşmuş. Skor dezavantajına rağmen galibiyeti isteyen, goller için uğraşan, çabalayan bir oyuncu topluluğu çıkmış karşımıza.
   Sezon başından beri belki de ilk kez kağıtçı oyuna doğru müdahelelerde bulunmuş. Aksayan Veyselle, hiçbir şey yapmayan Hajrovic’in yerine Chedjou ve Umut’un oyuna dahil oluşu takıma pozif etki yapmış çünkü. Chedjou rakip atakları genelde kesen isim olmuş, Umut ise çok çok etkili olamasa da son dakikada galibiyet golünü atarak geceye damgasını vurmuş.
  Uzun bir aranın ardından son haftalarda form grafiği yükselişe geçen Burak’ta dün ikinci yarıda galibiyet için en çok yırtınanların başında gelmiş gördüğüm kadarıyla. Birinci ve ikinci gollerdeki takipçiliği, çabası bu söylediğimin doğruluğunu kanıtlar cinsten çünkü.
  Sonuç olarak, sadece 45 dakika futbol oynaması bile takımımızın galip gelmesine fazlasıyla yeterli olmuş. Keşke sezon başından beri geri düştüğü maçları böylesine isteyen, böylesine agresifleşen bir Galatasaray görebilseydik. Belki o zaman bazı şeyler çok daha farklı olurdu…
  Şimdi önümüzde sezonun bizim adımıza en önemli karşılaşması var. Kimine göre başarılı, kimine göre başarısız geçen şu sezonda (ki bana göre de oldukça başarısız bir sezon olmuştur) Çarşamba akşamı Eskişehirspor’u yenip Türkiye Kupası’nı havaya kaldırmak oyuncularımızın boynunun borcudur bir yerde...

                                                                   e-falanfilan yazarı: Kerem ZÜLFİKAR