7 Mayıs 2014 Çarşamba

Kasımlar Sizin Olsun, MAYISLAR Bizim !

  Sanırım az önce bu sezonun bizim adımıza en güzel ve en mutlu anlarından birisini yaşadık. Öyle ki, 5.hafta sonunda şok bir şekilde ‘’İmparator’’ Fatih Terimle yolların ayrılmasından sonra ‘’Kağıtçı’’ Mancini ile hiçbir şekilde istikrar ve düzen oturtamamış olan takımımız, Mart ayıyla birlikte hedeflerinden birer birer uzaklaşmaya başladığı için elde bir tek Türkiye Kupası kalmıştı. Ayrıca bu kupayı 9 yıldır kazanmıyor oluşumuz da bu akşamki finali bizim için daha bir önemli kılıyordu.
   ‘’Kağıtçı’’ önem derecesi oldukça yüksek olan bu karşılaşmaya da tuhaf bir onbirle başladı! Semih Kaya’nın sağ bekte, Sabri’nin sağ açıkta, Eboue’nin yedek kulübesinde, Veysel Sarı’nın ise 18 dışında olduğu, sağ kanadının ne idüğü belirsiz olan Galatasaray, karşılaşmaya bu şartlara rağmen baskılı ve istekli başladı.
  Özellikle ilk yarım saatlik bölümde oyuna hakim gözüken taraftık. Hatta bu süreçte çok net olmamakla birlikte gol için yeterli olabilecek bazı fırsatlar bulduk. Ancak ne var ki, son hareketlerde ya biraz acele ettik ya da geç kaldık. Zamanlama konusunda ikisinin ortasını bir türlü tutturamadık yani.
  30’dan sonra Eskişehirspor takımı yediği o baskıyı gol yemeden atlatmış olmanın verdiği moralle oyunu dengeledi ve Erkan Zengin önderliğinde ataklar geliştirmeye başladı. Erkan Zengin demişken, ligin 2.devresinde İstanbul’da oynadığımız karşılaşmada olduğu gibi yine sağ tarafımızı otobana çevirdi. Ayağına aldığı her top bizim için tehlike adletti. Sanki 2 ayağında da mıknatıs var. Doğruyu söylemek gerekirse Erkan’ı seyretmek futbolseverler için ayrı bir keyif…
  İlk 30 dakikasında bizim, kalan 15 dakikasında ise Eskişehirspor’un daha etkili oynadığı devre 2 takımın da gol bulamaması sonucu 0-0’lık eşitlikle tamamlandı. Böylelikle kupa umutları ikinci 45’e kaldı.
  Eskişehirspor takımı finalin son perdesinde (yani oyunun ikinci devresinde) gerçekten çok iyi performans sergiledi.  Özellikle 45-70 arası bölümde hep golü düşündüler ve bu doğrultuda kalemize organize biçimde gelmeye çalıştılar. Ancak ne var ki, 71.dakikada Sneijder’in ayağından bulduğumuz gol herşeyi bambaşka bir hale getirdi.
  Eskişehir takımı yediği golle çökerken, ikinci devrede ortalardan kaybolan oyuncularımızın moralleri yerine geldi. Bir nevi psikolojik faktör bizim lehimize dönmüş oldu.
  Son 20 dakikalık bölümü daha iyi oynayan ve kalesini iyi savunan takımımız ciddi bir pozisyon vermeyerek Türkiye Kupası’nın 15.kez müzesine götürmeye hak kazandı.
  En başta da belirtmiş olduğum gibi hem bizim adımıza kötü geçen şu sezonu en azından Türkiye Kupası’yla kapatmak, hem de 9 sezonluk bir aranın ardından bu kupayı yeniden kazanmış olmak, ayrıca bunun dışında kız basketbol takımımızın Fenerbahçe'yi ezici bir üstünlükle mağlup ederek 8 sezonluk aradan sonra tekrar şampiyon oluşu, kısacası bu Mayıs ayınıda kupalarla doldurmuş oluşumuz, camiamız adına güzel oldu elbet. Ancak işin aslına değinmek gerekirse, bu akşam 90 dakikanın genelinde oynanan oyun beni pek tatmin etmedi. Özellikle 45-70 arası bölümde neredeyse yarı alanımızdan çıkamaz hale gelişimiz, Galatasaray gibi bir markaya hiç ama hiç yakışmadı! Tabi başınızda hoca olarak ‘’Kağıtçı’’ varsa bunların olması gayet normal. Ancak bir Galatasaraylı olarak ben yine de her zaman sahada daha agresif, daha hırslı, daha motive bir Galatasaray takımı görmeyi arzu ediyorum şüphesiz…

                                                                   e-falanfilan yazarı: Kerem ZÜLFİKAR