9 Ağustos 2015 Pazar

Finaller Bizim İşimiz

  Takımı, Hamza Hoca’yı ve yönetimi hepimiz bir çok konuda eleştiriyoruz. Ki en doğal hakkımız bu. Ancak yeri geldiğinde alkışlamayı da bilmemiz lazım. Hamza Hoca’nın oynattığı futbolu, kafasındaki mantaliteyi ya da oyuncu tercihlerini beğenir veya beğenmeyiz. Fakat 10 ay gibi kısa sayılabilecek bir sürede kulübe 3 kupa kazandırması, daha önemlisi de zor kaybeden bir takım yaratması takdiri hak ediyor.
  2011 yılından beri Fatih Terimle yakaladığı kazanma alışkanlığını sürdüren takımımız, ne mutlu ki son 4 sezonun hiçbirini kupasız kapatmadı. Umarım bu hep böyle devam eder...
  Sezonu Bursa’da Bursaspor’la oynadığımız kupa finaliyle tamamlamıştık, kaderin bir cilvesi yine Bursaspor’la bir başka final için karşı karşıya gelerek yeni sezona merhaba dedik. Tek fark bu kez Bursa yerine Ankara’daydık.
  Hamza Hoca beklenildiği üzere geçen hafta İnter maçına başladığı onbirle çıktı sahaya. Ki mevcut kadro yapısında bundan farklı bir onbir de yapılamaz zaten. Semih ve Hamit’in sakatlığı, Melo’nun ise takımda kalıp kalmayacağına dair belirsizlik, şu an için ideal onbiri sahaya çıkan takım kılıyor.
  Karşılaşmaya Bursaspor daha iyi başladı. İlk 10-15 dakikalık bölümde daha çok atak yapan ve oyunun hakimiyetini elinde bulunduran taraf onlardı. Hatta bu süre zarfında aynı pozisyon içinde önce Bakambu ardından da Ozan’la gole çeviremedikleri çok net bir fırsat yakaladılar. Neyse ki Muslera’da takım gibi bıraktığı yerden devam ediyor. Geçen sezonki Mersin İdman Yurdu maçında yaptığı efsane kurtarışın bir benzerinin sergileyerek, takımının geriye düşmesini engellemiş oldu.
  15.dakikadan sonra yavaş yavaş sazı eline almaya başlayan oyuncularımız, Yasin Öztekin önderliğinde rakip kaleye gitmeye başladılar. Orta alanda Sneijder ve Bilal’in sürekli olarak uzun toplarla Burak’ı pozisyona sokma gayreti Kral’ın tüm ikili mücadelelerde ellerini kullanması yüzünden sonuçsuz kaldı.
  21’de o ana kadar takımın en iyisi olan Yasin çıktı sahneye. Sağ çaprazda buluştuğu topla ceza sahasına doğru sokuldu ve kaleyi karşısına aldığı anda sol ayağıyla sert bir vuruş çıkararak kaleci Mert’in de hatası sonucu takımına 1-0’lık üstünlüğü getirdi.
  Golden sonraki bölüm genellikle orta alan mücadelesi şeklinde geçti. İki takım da rakip ceza sahasına girip pozisyonlar üretmekte zorlandı. Hal böyle olunca da devre 1-0’la geçildi.
  İkinci 45 dakikaya her iki takımda içeri girdikleri onbirlerle başladı. Bu devrenin tamamında Bursaspor takımı mağlup oynamanın da etkisiyle daha etkili gözüken taraftı. Ancak buna rağmen çok net diyebileceğimiz herhangi bir pozisyonları olmadı.
  Hamza Hoca geçen sezonun sonlarında uyguladığı ‘’golü atıp üzerine yatma’’ taktiğini belli ki çok sevdi! Bundan da kolay kolay vazgeçeceğe benzemiyor. Ancak bir gerçek var ki, Şampiyonlar Ligi’nde de aynı şeyi yapmaya kalkarsa işler bu kadar yolunda gitmeyebilir! Çünkü orada oynanan futbol bizim ligimizin seviye olarak en az 2-3 basamak üstü.
   Yaptığımız oyuncu değişiklikleri sırasında Burak ve Sneijder’in hocalarına gösterdikleri tepkiler gerçekten çok gereksiz. Tamam hiçbir oyuncu oyundan çıkmayı istemez buna lafımız yok. Ancak kötü oynadığınız ya da gününüzde olmadığınız bir karşılaşmada da kenara gelmeyi kabullenmek zorundasınız. Özellikle Burak için söylüyorum bunu. Dün sahada kaldığı 62 dakika boyunca hiçbir olumlu hareket yapmadı diyebilirim. Ki hazırlık maçlarından beri de formda bir görüntü sergilemiyor… Sneijder ise ilk yarı iyiydi ancak ikinci 45’te o da oyundan düştü. Böyle olması da normaldir. Daha sezon yeni başlıyor çünkü. Sıcak hava, ağır idmanlar, arka arkaya maçlar derken oyuncuların çoğunda bir yorgunluk söz konusu. Ligin ortalarına doğru daha iyi olacaklardır şüphesiz.
   Burak’ın yerine oyuna dahil olan Emre Çolak’ın son bölümlerde gördüğü kırmızı kart kabul edilemez türden. Durup dururken Ozan’a arkadan yaptığı hareket tek kelimeyle sorumsuzca! Emre Çolak’ın en büyük problemi, yeteneklerini disiplinle beraber bir arada sergileyemeyişi. 2 maç iyi top oynasa hemen havaya giriyor. Ondan sonra da yeniden kulübenin yolunu tutuyor. Ya da sahada laubalice davranmaya başlıyor. Ne diyelim kendi bilir. Kimse o formayı ilelebet giymiyor neticede.
  90 dakikanın bitiş düdüğü bir finalden daha alnımızın akıyla çıktığımızı müjdeliyordu. En başta da belirtmiş olduğum gibi son dönemlerde sürekli olarak kazanmayı alışkanlık haline getiren ve taraftarını bu bağlamda oldukça mutlu eden bir Galatasaray söz konusu. Ancak İnter maçından sonra da söylemiştim, bu kadro uzun vadede yeterli olmaz. Şampiyonlar Ligi’nde bir şeyler yapabilmek istiyorsak, en az 3 hatta bana göre 5 tane kaliteli oyuncu almak zorundayız. Özellikle savunmanın sağı ve ortası ciddi anlamda alarm veriyor çünkü. Hakan Balta-Chedjou ikilisiyle sağlam rakiplere karşı çok gol yeriz… Hamza Hoca ve Dursun Özbek sürekli olarak takımın her noktası muazzammış gibi bir tablo çizseler de gerçekte durum öyle değil! Ki bence onlar da bunun farkında ama kabullenmek işlerine gelmiyor sadece…

                                                                       e-falanfilan yazarı: Kerem ZÜLFİKAR