16 Ağustos 2015 Pazar

Şapkadan Tavşan Çıkarmak!

 
  Geçtiğimiz hafta kazandığımız Süper Kupa’nın ardından nihayet ligin açılışını yapma zamanı da gelmişti. Son yıllarda oldukça zorlandığımız Sivas deplasmanıyla başlamamız yetmezmiş gibi Semih, Melo, Hamit ve Emre Çolak’ın da olmayışı zaten kısıtlı olan kadro derinliğimizi hepten yok ediyordu. Ancak Hamza Hoca’yı bu da kesmedi. İşleri daha da zorlaştırmak adına Burak Yılmaz’ı yedek bıraktı! Son 5 sezonda ligin uzak ara en çok gol atan oyuncusu, hatta son 3 sezonda Galatasaray’ın uzak ara en çok gol atan oyuncusu Burak Yılmaz’ı hem de… Gerekçesiyse oldukça komikti. Burak’lı takım savunma anlamında çok zayıf kalıyormuş. Bu zaafiyeti ortadan kaldırmak adına da teknik olarak böylek bir karar almış Hamzaoğlu!

   Burak Yılmaz’ı en çok eleştirenlerden biri benimdir herhalde. Ancak bir gerçek var ki, Galatasaray’ın mevcut kadro yapısında Sneijder’in bile alternatifi vardır fakat Burak Yılmaz’ın yoktur! Yani Burak Yılmaz bu takımın olmazsa olmazıdır. İsterse her maç 25 tane gol kaçırsın, isterse 15 kere ofsayta düşsün, kadroyu yaparken Muslera’yla beraber tahtaya yazılacak ilk isimdir Burak Yılmaz!
  Peki Burak’sız Galatasaray maça nasıl başladı? Bilal-Selçuk çift ön libero, önlerinde Sneijder, sağda Olcan, solda Yasin, en uçta da Podolski. Tüm hazırlık maçlarında Yasin’i sağda, Podolski’yi solda düşünüp Olcan’ı hiç hesaba katmayan Hamzaoğlu, o günlerde Burak’lı takımın çok ofansif olacağını hesaba katmamış mıydı peki? Yani dün maçtan 1 saat önce birden bire mi dank etti bazı şeyler? Komik olmayalım lütfen…
   Sezon başı yorgunluğu, aşırı sıcak hava ve ciddi eksikleri olan kadro bir araya gelince oyuna pek de iyi başlamadık. Aynı şeyleri Sivasspor içinde söyleyebiliriz. Aatıf Chahechouhe’nun bireysel gayretleri dışında herhangi bir hücum planları yok gibiydi. Ne var ki, Chahechouhe’nin yine ferdi yeteneklerini kullanamaya çalıştığı bir esnada aylardır sürekli olarak övdüğümüz Muslera’nın inanılmaz hatası sonucu topu ağlarımızda gördük. Yaklaşık 25 metreden kucağına doğru gelen topu elinin altından kaçırarak takımının geri düşmesine sebebiyet verdi.
   Gelen bu şok gol başta Muslera olmak üzere zaten çok iyi oynayamayan oyuncularımızı tamamen oyundan düşürdü. Devre boyunca sadece duran toplarla tehlike yaratabildik. Onlardan birinde Olcan’la bulduğumuz gol de ofsayt gerekçesiyle geçerli sayılmadı.
   1-0 geriye düşen takımın sahada ‘’golcü’’ denebilecek bir oyuncuya sahip olmayışı işleri iyiden iyiye arap saçına çevirdi. Hamza Hoca sürekli olarak ileri uç elamanlarının yerleriyle oynamaya başladı. Yasin bir sağa geçti bir sola... Santrafor başlayan Podolski önce sol açık oldu, sonra tekrar santrafor, son yine sol açık… En son baktık hücum hattının merkezine Olcan geçti. Yani 9 numara oldu... Özellikle Sabri’nin kanadından Olcan’a yapılan ortalara, bu oyuncumuzun İbrahim Öztürk’le Ümit Kurt gibi 2 tecrübeli stoper arasından çıkıp kafa vurmasını beklemek oldukça trajıkomik bir durumdu… İşte sen durup dururken Burak’ı kesip macera aramaya kalkarsan, çaresizlikten böyle abuk subuk şeyler denemek zorunda kalırsın Hamza Hoca!
    1-0’la geçilen ilk 45 dakikanın ardından beklenildiği üzere Burak Yılmaz oyuna dahil oldu. Kaçınılmaz sondu çünkü bu. Kenara gelen isim ise kaburgasından sakatlanan Sneijder’di.
   2.devreye farklı bir formatla başladık. 4-4-2 düzenine döndü takım. Göbekte yine Selçuk-Bilal, sağda Yasin, solda Olcan, ileride Burak ve Podolski. Bu takımın ilk yarıdakine göre daha üretken olacağı belliydi. Çünkü en azından bir ‘’santrafor’’ vardı sahada. Ki Burak Yılmaz hemen kendini göstermeye başladı. İlk önce 6 pasın köşesinde buluştuğu topta kaleci Setkus’u geçemedi, birkaç dakika sonrasında da kornerden gelen topa yaptığı kafa vuruşunda üst direği…
   Tam maçın seyri değişecek derken 90 dakikanın bir çok anında olduğu gibi rakibin savunmamızı az adamla yakaladığı bir pozisyonda Chahechouhe’nin ceza sahası içinde Bilal tarafından düşürülmesi sonucu hakem Barış Şimşek penaltı noktasını gösterdi. Gecenin Sivasspor adına yıldızı olan Chahechouhe atışı kullandı ve Muslera’ya şans tanımayarak aradaki farkı 2’ye çıkardı.
  2-0’dan sonra Hamza Hamzaoğlu’nun çaresizliğini ve kafasında maçı çevirmeye yönelik hiç bir plan olmadığını net bir şekilde gördük. Önce Carole’u oyuna sokmaya karar verdi, ardından vazgeçip Jose Rodriguez’i giyindirdi. O sırada takım Selçuk’un kullandığı serbest vuruşta Burak’ın şık dokunuşu sonucu golü bulunca oyuncu değiştirmekten vazgeçti. Bu esnada muhtemelen kendi kendine ‘’Ben Burak’ı oynatmayarak ne denli büyük bir hata yapmışım’’ demiş olsa gerek! 2-1’den sonra biraz zaman geçti, tekrar Rodriguez kenara geldi. Sonra yine vazgeçti ve en başa dönüp Carole’u oyuna almaya karar verdi...
   Sorarım size, mağlup olduğu bir karşılaşmada, maçın bitmesine yarım saat gibi bir süre kalmışken oyuncu değiştirmek için bu kadar zaman kaybeden bir teknik direktör, büyük teknik direktör olabilir mi Allah aşkına?
  Neyse ki Carole’un oyuna dahil olması, bir nebze de olsa sol kanada hareket getirdi. En azından Alex Telles hücuma daha sık çıkıp ortalar yapmaya başladı. Bu ortalardan biri de golü getirdi. Dakikalar 80’i gösterirken baskımızın arttığı bölümde Podolski’nin çıkarılması imkansız yere yaptığı mükemmel kafa vuruşu skora eşitliği getirdi.
    Teknik anlamda böylesine büyük yanlışların yapıldığı ve son yarım saatine 2 farklı mağlup girdiğimiz karşılaşmada beraberliği yakalamamız gerçekten büyük şans oldu. Bu maçı kaybetseydik şayet bunun tek sorumlusu Hamza Hamzaoğlu olurdu.
   İkinci yarıda Sneijder-Olcan ve Yasin oyundan çıkaraken özellikle son 20-25 dakikada sahadan adeta silinen ve fizik güç olarak oldukça düşük seviyelerde olduğu gözlenen Bilal’in 90 dakikayı tamamlaması hayret edilecek cinstendi… Bilal’in futbolculuğuna hiçbirimiz laf edemeyiz ancak yüksek top tekniğini hiçbir dönem fizik gücüyle birleştiremediğini de hepimiz çok iyi biliyoruz. Dolayısıyla Bilal’i 90 dakika sahada tutup bir Melo’nun, bir Hamit’in hatta ve hatta Selçuk’un yaptıklarının benzerini yapmasını beklemek ciddi anlamda hayalcilik olur. Takıma da zarardan başka bir şey getirmez…
   Beraberlik golünü bulduğumuz 80.dakikadan sonra iki takım da skoru değiştirebilecek başka fırsatlar yakalayamayınca karşılaşma 2-2’lik skorla tamamlanmış oldu.
   Bu maçtan çıkarmamız gereken dersler; en başta da söylemiş olduğum gibi mevcut kadro yapısında Burak Yılmaz’ın alternatifsiz oluşudur. Bunun yanında sağ beke, stopere ve forvete mutlak suretle takviye gerektiği de açıkça görülmüştür. Ancak hepsinden önemlisi kazandırdığı 3 kupaya rağmen Hamza Hamzaoğlu’nun hala Galatasaray’ı taşıyacak seviyede olmadığının bir kez daha gün yüzüne çıkmış oluşudur…

                                                                                                    Kerem ZÜLFİKAR