Böyle bir senaryoda, alınacak 1 puan normal şartlar altında kötü sayılmaz. Ancak maçın hikayesini gördükten sonra kazanılan 1 puandan ziyade kaybedilen 2 puan var ortada ve buna hayıflanmamak elde değil…
Öncelikle
Riekerink’in öğrenmesi gereken bir şey var: ‘’Kazanan takım bozulmaz’’ saçmalığını
bir an önce zihninden çıkartıp atmalı! Bakın Şenol Güneş’e. Hemen her maç ilk on
bir üzerinde en az 2-3 değişiklik yapıyor. Neden? Çünkü elinde geniş bir kadro
ve iyi bir oyuncu portföyü var. Bize gelecek olursak, sakatlıklar yüzünden
belki şu an Beşiktaş’ın ki kadar geniş bir rotasyona sahip değiliz. Ancak ne
olursa olsun, Riekerink bazı isimler üzerinde gereksiz yere ısrar ediyor. Bunların
en başında Yasin geliyor. Sonrasında da Selçuk ve Sabri. Alternatifleri kim
olabilir? Sinan Gümüş, Josue ve Cavanda. Hadi diyelim ki Josue takıma henüz tam
uyum sağlayamadı, Cavanda ise sakatlıktan yeni kurtuldu. O zaman ilk on birde
başlamasalar bile oyun içerisinde daha fazla süre almaları sağlanarak bir an
önce hazır hale getirilmeliler. Sinan Gümüş’de ise durum daha farklı. Geçen
sezonun yıldızı Sinan, cv’sinde büyük harflerle ‘’alt yapı antrenörü’’ yazan
Riekerink’in elinde günden günde eriyor... Net olarak şunu söyleyeyim, Sinan gördüğü
bu muameleyi hak etmiyor! Riekerink’in Sinan’a olan bu takıntısına anlam vermek
gerçekten çok güç!
Maçın başında golü
erken bulup Beşiktaş’ı strese sokmuşuz. Ondan sonra dakikalar ilerlemeye
başladıkça sahada tam olarak istediklerini yapamadığı için yavaş yavaş oyundan
kompaya başlayan bir Beşiktaş ve karşılaşma öncesinde hayal ettiklerinin
neredeyse hiç birini sahada göremediği için homurdanmaya başlayan bir Beşiktaş
taraftarı var... Tam bu esnada sahneye Bruma çıkıyor ve Beşiktaş savunmasını
adeta hallaç pamuğuna çevirip darmadağın ederek, topu ağlara gönderip aradaki
farkı 2’ye çıkarıyor. Kısacası her şey beklediğimizden bile iyi gidiyor.
Devre arasında şunu söyledim, ‘’ikinci yarıya
Şenol Güneş %99 Talisca ile başlayacak. Üzerimizde yoğun bir baskı kurup bir an
önce gol bulmak isteyecekler ve bunun için saldıracaklar. Eğer 10-15 dakika
skoru koruyabilirsek, 60’tan sonra 10’ar dakika arayla yapılacak 3 değişiklikle
birlikte skoru 3’e, 4’e götürür, bu maçı güle oynaya kazanırız.’’
İkinci yarı başladı.
Baktım Şenol Güneş Talisca ile yetinmeyip Abobuakar’ı da oyuna almış. Bizim
için daha iyi. Orta sahayı boşaltıyor çünkü. Biraz akıllı oyna, topu biraz
ayağında tut ve arka arkaya 5-6 isabetli pas yap, bir anda geniş alanlar
bulursun.
Dakika 60’a geldi ve
Beşiktaş golü bulamadı. Her şey bizim için tıkırında gidiyor. Ancak Riekerink
oyuncu değiştirmeyi düşünmüyor!
65 oldu skor hala
2-0 ama Beşiktaş yavaş yavaş tempoyu yükseltiyor. Fakat bu da Riekerink’i
oyuncu değiştirmeye ikna edemiyor!
70 oldu Beşiktaş
bütün sazı ele aldı ve gol atacağının sinyallerini veriyor. Her an yeme
ihtimalimiz var artık. Ama yine de Riekerink ‘’Böyle iyi, böyle iyi’’ diyor!
Korkulan oluyor ve 73’te
Beşiktaş Marcelo ile golü buluyor. Aradaki fark 1’e iniyor. ‘’Belki Riekerink
artık bir hamle yapar’’ diyorum. Ama nafile…
75’e geldik Beşiktaş
artık beraberliği yakalamak için yükleniyor. Gelin görün ki, Riekerink hala ve
hala seyrediyor!
Ve Perşembe’nin
gelişi Çarşamba’dan bellidir misali Beşiktaş Cenk Tosun’la skoru 2-2’ye
getiriyor…
O esnada kenara
bakıyorum, Riekerink, Josue ve Cavanda’yı oyuna almaya karar veriyor. Şaka
mısın sen ey Riekerink? Ne yapmak istiyorsun sen? Ne yapmaya çalışıyorsun?
‘’Kazanan takım
bozulmaz’’ diye kendi kendine bir ilke benimsemişsin de ‘’Kazanan takım
bozulmaz’’ demek haftalar boyunca, 90-180-270-360 dakika boyunca devamlı aynı
on birle oynamak demek değildir! Ya da oyuncu değiştirmek için illa karşı
takımın beraberliği yakalaması ya da öne geçmesi gerekmez!
Sen önde götürdüğün
bir karşılaşmada, zamanında yapacağın değişikliklerle karşı takımın beraberliği
yakalamasını ya da öne geçmesini engelleyebiliyorsan şayet iyi hocasındır,
büyük hocasındır. Öne geçtiğin karşılaşmalarda, takıma hiç müdahele etmeden
‘’Aman böyle gitsin’’ çabasında olmaya çalışarak bir yerlere varamazsın!
Bugün eğer 60’ların
başında Sinan’la Yasin, 8-10 dakika sonra Josue ile Selçuk, son bölümlerde de Hamit’le
Eren değişmiş olsaydı şayet, Galatasaray bugün Vodafone Arena’dan güle oynaya 3
puanla ayrılmıştı!
En başta da
söylemiş olduğum gibi normal şartlar altında buradan 1 puanla dönmek güzel
sonuç sayılırdı ancak 2-0 öne geçip, 73.dakikaya kadar 2 farklı önde götürdüğün
karşılaşmayı 2-2 bitirmeye razı oluyorsan sen, o zaman bir yerlerde sıkıntı var
demektir!
Yineliyorum,
Galatasaray’ın bu sezon için ligi götürebilecek seviyede bir kadrosu var.
Normal koşullarda böyle bir kadronun son haftalara kadar şampiyonluk yarışının
içinde kalması gerekir. Ancak Galatasaray bir noktadan sonra yarıştan koparsa
veya arka arkaya alacağı 2-3 kötü neticeyle gireceği bir kriz ortamından
çıkamazsa bunun tek ama tek sorumlusu Jan Olde Riekerink olur…
Umarım Riekerink bu
akşamki hatalarından ders çıkarır da gelecek haftalarda en azından oyuna
müdahale konusunda daha cesur ve daha dakik olur!
e-falanfilan yazarı: Kerem ZÜLFİKAR