Mükemmel bir hava, harika bir Pazar günü, yönetimin
çağrısına uyup Türk Telekom Arena’ya akın eden 40 bini aşkın büyük Galatasaray
taraftarı... Bunların hepsi bir araya gelince, Galatasaray’ın dün Antalyaspor’u
yenmekten başka çaresi yoktu artık.
Takım kazanmasına
kazanır da maçı, Riekerink’in haftalardır bitmek bilmeyen aynı on
birle devam etme inadı, işlerin bizim adımıza olumlu gitmesinin önündeki tek engeldi! Sakatlığını artık tamamıylen atlatmış bir Cavanda ve 5 haftadır
formaya hasret kalmış olmanın verdiği açlıkla hazır kıta bekleyen bir Sinan
Gümüş varken elinizde, oynadıkları her maç vasatın üzerine çıkamayan Sabri ve
Yasin’le devam etme konusunda bu denli ısrarcı olmak niye, anlamak çok güç
gerçekten!
Oyuna oldukça iyi
başlayan ve ilk 10 dakikada Antalyaspor’u adeta kendi yarı sahasına hapseden
bir Galatasaray vardı Türk Telekom Arena’da. Dolu tribünler önünde taraftarının muhteşem desteğini ardına alan takımımız, sezonun en iyi maç başlangıcını yaptı desem yanlış olmaz herhalde.
4.dakikada Bruma’nın
rakibin sağ kanadını darmadağın ederek ceza sahasına girip, penaltı noktasının
biraz daha gerisindeki Eren Derdiyok’a çıkardığı top gol olsa, muhtemelen 4-5
farklı bir Galatasaray galibiyeti izlerdik. Ancak Eren’in topu ne yazık ki direği
yalayarak yandan auta gitti…
Her şeyin
istediğimiz gibi gittiği süreçte, bir an evvel gol bulma arzusuyla cümbür
cemaat hücuma gittiğimiz esnada kaptırdığımız top, Antalyaspor’un kalemize geldiği ilk pozisyonun golle sonuçlanmasına neden oldu… Deniz Kadah 17.dakikada takımını öne
geçirdi. Bu gol tribünlerde soğuk bir duş etkisi yarattı...
Ancak ne var ki, yenen gol umutlarımızı kırmadı. Sahadaki görüntü, Galatasaray’ın
maçı kazanacağı izlenimi yaratıyordu çünkü.
Sürekli olarak
Antalyaspor yarı alanında top çevirdiğimiz oyunda tek eksiğimiz geride kalan karşılaşmalarda olduğu gibi gol pozisyonları üretme konusunda sıkıntı yaşıyor oluşumuzdu.
Rakip ceza sahası içinde bir türlü etkili olamadık.
Devre 1-0 alehimize
tamamlanırken, Riekerink Kayserispor maçında olduğu gibi 2 değişiklik birden
yapmaya karar verdi. Girecekler bariz belliydi zaten. Cavanda ve Podolski.
Ancak çıkacak iki ismin Sabri ve Yasin olmasını beklerken, Yasin yerine Sneijder’in kenara gelmesi, ister istemez biraz şaşırttı bizleri. Sonradan
öğrendik ki Sneijder ufak bir sakatlık yaşamış meğer.
Podolski ve Cavanda
gibi ofansif yönü kuvvetli 2 ismin oyuna dahil olmasıyla, sahadaki ağırlığını hepten
arttıran Galatasaray, artık iyiden iyiye Antalyaspor yarı alanına yerleşti.
Dakikalar
ilerledikçe bir türlü gelmeyen gol, tribünlerde giderek artan bir stres
yaratmaya başlamıştı ki, 66.dakikada ceza yayının 1 metre kadar gerisinden
kazandığımız serbest vuruş, o stresi bir anda heyecana çeviriverdi.
Topun başına geçen
Selçuk, oluşan bu heyecanı boşa çıkarmayarak mükemmel bir vuruşla nihayet skora
eşitliği getirdi!
67 dakikadır
beklediğimiz golün gelmesiyle birlikte zaten ilk düdükten beri inanılmaz bir
destek veren tribünler, artık takımımızın bu maçı alması için ses tellerini
yırtarcasına bağırmaya başladı. Bütün ivme
Galatasaray’ın arkasındaydı ve Antalyaspor’un Arena’dan puanla ayrılması
imkansız gibiydi artık.
Dakikalar 78’i
gösterirken Antalyaspor’u artık kendi ceza sahasının içine hapsettiğimiz pozisyonda,
Bruma’nın soldan adeta uçarak içeri sokulduğu pozisyon, 6 pas üzerinde topla
buluşan Podolski’nin golüyle sonuçlandı! Türk Telekom Arena’da yer yerinden
oynuyordu resmen!
Son 10 dakikaya
mağlup giren Antalyaspor oyundan tamamen düşerken, Sinan Gümüş’ün de girmesiyle
ofansif anlamda müthiş bir güç yakalayan Galatasaray, farkı arttırma
peşindeydi. Nitekim öyle de oldu.
85’te sahneye bir
kez daha yaklaşık 1.5 aydır formasından uzak olan Podolski çıktı. Rakip yarı
alan ortalarında buluştuğu topu önce sağdan bomboş giden Sinan’ın önüne
bıraktı. Sonrasında da pozisyonu takip ederek, süratle ceza sahasına giren
Sinan’ın kaleci Fornezzi’den dönen şutunu tamamladı. Podolski’nin gol vuruşu
gerçekten 1.sınıftı!
Geçtiğimiz sezonun
ortalarından beri üzerine basa basa söylüyorum:‘’Bu takımın en önemli
oyuncusu, olmazsa olmazı Lukas Podolski’’diye! Dün de bu düşüncemde ne denli
haklı olduğum bir kez daha ortaya çıktı!
Kalan bölümlerde
başka gol olmayınca, karşılaşma 3-1’lik skorla tamamlandı ve Galatasaray'ımız milli maç
arasına kayıpsız girdi.
Dünün ardından söylenebilecek en önemli şey,
taraftarın bu sezon Galatasaray için önemli bir itici güç olacağı. Eğer
içerideki maçların hepsini böyle bir atmosferde oynarsak, bu takım Türk Telekom Arena'da kolay kolay puan vermez. Deplasmanların da en azından yarısını kayıpsız geçse, %90
şampiyon olur zaten.
Milli mesai
bittiğinde artık inşallah Serdar Aziz, Nige De Jong ve Kolbeinn Sigthorsson’un da takıma
katılacağını varsayıp, yukarıda da belirtmiş olduğum gibi en önemli hücum
silahımız Podolski’nin de daha hazır hale geleceğini düşünürsek, her hafta
üzerine koyarak giden bir Galatasaray izlememiz sürpriz olmasın kimseye. Ancak
tek handikapımız, Riekerink’in ilk on bir çıkarma ve oyuna müdahele etme
konusundaki yanlışları ve eksikleri…
e-falanfilan yazarı: Kerem ZÜLFİKAR