3 Ekim 2016 Pazartesi

PODOLSKI BEY DİYECEKSİNİZ!

 Mükemmel bir hava, harika bir Pazar günü, yönetimin çağrısına uyup Türk Telekom Arena’ya akın eden 40 bini aşkın büyük Galatasaray taraftarı... Bunların hepsi bir araya gelince, Galatasaray’ın dün Antalyaspor’u yenmekten başka çaresi yoktu artık.
 Takım kazanmasına kazanır da maçı, Riekerink’in haftalardır bitmek bilmeyen aynı on birle devam etme inadı, işlerin bizim adımıza olumlu gitmesinin önündeki tek engeldi! Sakatlığını artık tamamıylen atlatmış bir Cavanda ve 5 haftadır formaya hasret kalmış olmanın verdiği açlıkla hazır kıta bekleyen bir Sinan Gümüş varken elinizde, oynadıkları her maç vasatın üzerine çıkamayan Sabri ve Yasin’le devam etme konusunda bu denli ısrarcı olmak niye, anlamak çok güç gerçekten!
  Oyuna oldukça iyi başlayan ve ilk 10 dakikada Antalyaspor’u adeta kendi yarı sahasına hapseden bir Galatasaray vardı Türk Telekom Arena’da. Dolu tribünler önünde taraftarının muhteşem desteğini ardına alan takımımız, sezonun en iyi maç başlangıcını yaptı desem yanlış olmaz herhalde.
  4.dakikada Bruma’nın rakibin sağ kanadını darmadağın ederek ceza sahasına girip, penaltı noktasının biraz daha gerisindeki Eren Derdiyok’a çıkardığı top gol olsa, muhtemelen 4-5 farklı bir Galatasaray galibiyeti izlerdik. Ancak Eren’in topu ne yazık ki direği yalayarak yandan auta gitti…
  Her şeyin istediğimiz gibi gittiği süreçte, bir an evvel gol bulma arzusuyla cümbür cemaat hücuma gittiğimiz esnada kaptırdığımız top, Antalyaspor’un kalemize geldiği ilk pozisyonun golle sonuçlanmasına neden oldu… Deniz Kadah 17.dakikada takımını öne geçirdi. Bu gol tribünlerde soğuk bir duş etkisi yarattı...
  Ancak ne var ki, yenen gol umutlarımızı kırmadı. Sahadaki görüntü, Galatasaray’ın maçı kazanacağı izlenimi yaratıyordu çünkü.
  Sürekli olarak Antalyaspor yarı alanında top çevirdiğimiz oyunda tek eksiğimiz geride kalan karşılaşmalarda olduğu gibi gol pozisyonları üretme konusunda sıkıntı yaşıyor oluşumuzdu. Rakip ceza sahası içinde bir türlü etkili olamadık.
  Devre 1-0 alehimize tamamlanırken, Riekerink Kayserispor maçında olduğu gibi 2 değişiklik birden yapmaya karar verdi. Girecekler bariz belliydi zaten. Cavanda ve Podolski. Ancak çıkacak iki ismin Sabri ve Yasin olmasını beklerken, Yasin yerine Sneijder’in kenara gelmesi, ister istemez biraz şaşırttı bizleri. Sonradan öğrendik ki Sneijder ufak bir sakatlık yaşamış meğer.
   Podolski ve Cavanda gibi ofansif yönü kuvvetli 2 ismin oyuna dahil olmasıyla, sahadaki ağırlığını hepten arttıran Galatasaray, artık iyiden iyiye Antalyaspor yarı alanına yerleşti.
   Dakikalar ilerledikçe bir türlü gelmeyen gol, tribünlerde giderek artan bir stres yaratmaya başlamıştı ki, 66.dakikada ceza yayının 1 metre kadar gerisinden kazandığımız serbest vuruş, o stresi bir anda heyecana çeviriverdi.
  Topun başına geçen Selçuk, oluşan bu heyecanı boşa çıkarmayarak mükemmel bir vuruşla nihayet skora eşitliği getirdi!
  67 dakikadır beklediğimiz golün gelmesiyle birlikte zaten ilk düdükten beri inanılmaz bir destek veren tribünler, artık takımımızın bu maçı alması için ses tellerini yırtarcasına bağırmaya başladı. Bütün ivme Galatasaray’ın arkasındaydı ve Antalyaspor’un Arena’dan puanla ayrılması imkansız gibiydi artık.
  Dakikalar 78’i gösterirken Antalyaspor’u artık kendi ceza sahasının içine hapsettiğimiz pozisyonda, Bruma’nın soldan adeta uçarak içeri sokulduğu pozisyon, 6 pas üzerinde topla buluşan Podolski’nin golüyle sonuçlandı! Türk Telekom Arena’da yer yerinden oynuyordu resmen!
   Son 10 dakikaya mağlup giren Antalyaspor oyundan tamamen düşerken, Sinan Gümüş’ün de girmesiyle ofansif anlamda müthiş bir güç yakalayan Galatasaray, farkı arttırma peşindeydi. Nitekim öyle de oldu.
   85’te sahneye bir kez daha yaklaşık 1.5 aydır formasından uzak olan Podolski çıktı. Rakip yarı alan ortalarında buluştuğu topu önce sağdan bomboş giden Sinan’ın önüne bıraktı. Sonrasında da pozisyonu takip ederek, süratle ceza sahasına giren Sinan’ın kaleci Fornezzi’den dönen şutunu tamamladı. Podolski’nin gol vuruşu gerçekten 1.sınıftı!
  Geçtiğimiz sezonun ortalarından beri üzerine basa basa söylüyorum:‘’Bu takımın en önemli oyuncusu, olmazsa olmazı Lukas Podolski’’diye! Dün de bu düşüncemde ne denli haklı olduğum bir kez daha ortaya çıktı!
  Kalan bölümlerde başka gol olmayınca, karşılaşma 3-1’lik skorla tamamlandı ve Galatasaray'ımız milli maç arasına kayıpsız girdi.
   Dünün ardından söylenebilecek en önemli şey, taraftarın bu sezon Galatasaray için önemli bir itici güç olacağı. Eğer içerideki maçların hepsini böyle bir atmosferde oynarsak, bu takım Türk Telekom Arena'da kolay kolay puan vermez. Deplasmanların da en azından yarısını kayıpsız geçse, %90 şampiyon olur zaten.
  Milli mesai bittiğinde artık inşallah Serdar Aziz, Nige De Jong ve Kolbeinn Sigthorsson’un da takıma katılacağını varsayıp, yukarıda da belirtmiş olduğum gibi en önemli hücum silahımız Podolski’nin de daha hazır hale geleceğini düşünürsek, her hafta üzerine koyarak giden bir Galatasaray izlememiz sürpriz olmasın kimseye. Ancak tek handikapımız, Riekerink’in ilk on bir çıkarma ve oyuna müdahele etme konusundaki yanlışları ve eksikleri…

                                                                             e-falanfilan yazarı: Kerem ZÜLFİKAR