23 Ekim 2016 Pazar

İyi Desen Değil, Kötü Desen Değil

   Bazı maçlar vardır, ilk 20-25 dakikası geride kaldıktan sonra o gün kazanamayacağınızı anlarsınız. Çünkü oyun içerisinde çözemediğiniz bir takım sıkıntılar vardır. Aşikar olarak görülür bunlar. Dün de o karşılaşmalardan birini oynadı Galatasaray...
   Geçen sezonki başarısızlığın ardından, bu yıl yepyeni bir sayfa açan ve bambaşka bir çehreye bürünen Galatasaray, dün 45 bine yakın taraftarının önünde, ligde sıkıntılı günler geçiren Trabzonspor karşısındaydı. Geride kalan 8 haftalık tablo, bizi mutlak favori kılıyordu.
   Riekerink’in sahaya sürdüğü on bir, sezon başından beri ilk kez, gönlümüzden geçen, görmek istediğimiz on birdi. Sadece son anda maç kadrosundan çıkarılan Hakan Balta’nın yerine neden sakatlığını atlatan Serdar Aziz’in değil de Semih Kaya’nın forma giydiğini anlamadım. Serdar için      ‘’Henüz hazır değil’’ diye diye ligi bitiricez bu gidişle…
   Selçuk’u, Cavanda’sı, Podolski’si, Sneijder’i, Bruma’sı ve Eren’iyle ofansif gücü kağıt üzerinde oldukça yüksek gözüken Galatasaray’ımızın, mükemmel hava, güzel zemin ve  taraftar faktörüyle birlikte karşılaşmayı kazanması için bütün koşullar oluşmuştu kısacası.
   İlk düdükle birlikte topun hakimiyetini hemen her hafta olduğu gibi yine ele geçiren takımımız, 90 dakika boyunca da Trabzonspor’a kolay kolay vermedi topu. Belli periyotlarla ekrana yansıyan topla oynama yüzdeleri minimum %65’e-%35 lehimizeydi. Normal şartlar altında böyle bir oyunun sonucu güle oynaya kazanılan bir 3 puan olur. Ancak ne yazık ki öyle olmadı…
   Savunmadan çıkarken Carole ile kaptırdığımız top ve Semih Kaya’nın bir anlık hatası, bize oldukça pahalıya mal oldu. N’Doye ile gelen Trabzonspor golü yenik duruma düşmemize sebebiyet verdi.
   Maçtan önce Ersun Yanal’a ‘’Sahay çıkmayın, size 1 puan verelim’’ deseler hiç düşünmeden kabul ederdi herhalde. Bu nedenle de 90 dakika boyunca bütün planlarını kontra ataklar üzerine kurarak oynadılar. Sürekli olarak 9-10 kişiyle kapandıkları için savunmalarını delmekte çok zorlandık. Üstüne bir de buldukları golle hepten geri yaslandılar ve iş bizim adımıza içinden çıkılamaz hale geldi.
   Sadece Bruma’nın kişisel becerileri ve adam eksiltme çabalarıyla pozisyonlara girmeye çalışan Galatasaray’ın, bu denli kalabalık müdafa yapan Trabzonspor’u açabilmesinin bir başka yolu ceza yayı civarından atılacak şutlardı. Ancak ne var ki, bu sezon kesinlikle şut atmayan Sneijder, yine önüne düşen müsait toplarda kaleye vurmama ısrarını sürdürdü. Muhtemelen, söylenildiği gibi bir sakatlığı var ve şut atmasına engel teşkil ediyor...
   İkinci devrede baskımızı iyiden iyiye arttırsak da, ceza sahası içersine girmekte yine çok zorlandık. Sinan Gümüş ve Josue’nin de dahil olmasıyla, neredeyse eldeki bütün hücumcularını sahaya süren Riekerink için işler bir türlü istediği gibi gitmedi.
   Eren Derdiyok’a sürekli yakın markaj uygulamaları, kanatlardan gelen ortalara, Eren’in istediği gibi yükselmesini engelledi. Kullandığımız köşe vuruşlarından da sonuç çıkmayınca gol bir türlü gelmedi.
   Son 20 dakikada bütün atakları Bruma üzerinden yapmaya başladık artık. O da ister istemez çok yoruldu. Çünkü topu ayağına her alışında dikine doğru kat edip, en az 2-3 oyuncuyu eksiltmeye çalıştı. Bu da çok kolay bir iş değil.
   90+4’te Eren Derdiyok’un müthiş röveşatası da direkte patlayınca, sezonun 8.haftasında ilk mağlubiyetimizi almış olduk.
   Kötü oynadık desek yanlış olur. İyi oynadık desek gene yanlış olur. Geçen sezona oranla Riekerink’in takımda bir şeyleri değiştirdiği aşikar.  Topa sürekli hakim olan, kolay kolay rakibi
oynatmayan ve ayağa yüksek sayıda pas yapan bir Galatasaray var bu yıl. Ancak geride kalan 8 haftada maç başına girdiğimiz pozisyon sayısı maksimum 4-5. Bu sayı az bence. Birkaç sezon önce bu rakamın çift hanelerde gezdiği maçlarımızı hatırlıyorum. Riekerink’in halletmesi gereken en önemli sorun bu bence. Bunun yanında savunmada kolay goller yiyen bir Galatasaray var ortada. Eğer geride kalan 8 haftada daha fazla gol yemediysek bu sadece Muslera’nın başarısıdır! Kalemizde daha vasat bir kaleci olsaydı eğer muhtemelen yediğimiz gol sayısı çok daha fazla olurdu. Dolayısıyla bu savunma zafiyetini ortadan kaldırmak adına Riekerink’in artık bir an evvel Serdar Aziz’i takıma kazandırması gerekiyor. Orta alanda ikinci bir Melo etkisi yapma ihtimali olan Nigel De Jong’da daha fazla süre almalı.

                                                                                    e-falanfilan yazarı: Kerem ZÜLFİKAR