Her milli maç arası
Galatasaray için sakatlık demek artık! Serdar Aziz ve Sigthorsson’u milli takımlarda yaşadıkları sakatlıklarla kaybeden takımımıza, bu sefer de Hakan
Balta, Eren Derdiyok ve Sneijder’den geldi üzücü haber. Neyse ki Hakan’la,
Eren’in durumları pek ciddi değilmiş. Sneijder’i kaybederken, tek tesellimiz
diğer iki oyuncumuzun çok çok önemli bir şeylerinin olmaması oldu.
Sigthorsson
sakatlığını tam olarak atlatamadığı için, Serdar Aziz’de henüz hazır hale
gelmediği için Ankara’ya götürülmezken, De Jong nihayet kadrodaydı. Cavanda ve
Podolski’nin ise ilk on bir de olacakları tahmin ediliyordu.
Karşılaşmanın
başlamasına 1 saat kala açıklanan kadrolarla birlikte, Riekerink’in kafasında
ideal bir on bir oluşturduğu ve kolay kolay bu on birden vazgeçmeyeceği artık
ortaya çıktı. Çünkü Cavanda, Podolski, Sinan Gümüş gibi isimler yine yedek
kulübesindeydi. Sabri ve Yasin ikilisi ise haftalardır olduğu gibi on birde…
Riekerink’in Sabri
ve Yasin’den bizlerin göremediği bir takım şeyler keşfetmiş olabileceğini
düşünüyorum! Aksi halde sakatlara rağmen eldeki geniş kadroyu oldukça kısıtlı
bir şekilde kullanyor oluşunun farklı bir açıklaması olamaz.
Sabri ve Yasin’den
bir kez daha vazgeçmeyen Riekerink, Sneijder’in yerine Josue’ye forma vermişti.
Son 5 haftanın değişmez takımını bozan tek hamle bu zorunlu değişiklikti yani.
Alışılagelen 4-2-3-1
formatıyla maça iyi başlayan takımımız, kısa sürede oyunun hakimiyetini ele
geçirdi. Özellikle Bruma ve Yasin’in her 5 dakikada bir bulundukları kanatları
değiştirmesi, Gençlerbirliği savunmasının 2 bekini şaşkına çevirdi. Hangi
oyuncumuza önlem almaları gerektiğini anlayamadılar çünkü.
Sürekli olarak sağ
ve sol kanattan sıfıra inerek, topu ceza sahası içinde ama yerden ama havadan
Eren’le buluşturmaya çalışan oyuncularımız, belli ki hafta boyunca bunun
üzerine çalışmışlar.
Eren Derdiyok’la
girdiği 2 pozisyonu değerlendiremeyen takımımız, üçüncüsünde golü buldu. Ani
gelişen atağımızda rakip yarı alan ortalarında topla buluşan Eren, ceza
sahasına doğru sokulup sağdan bindiren Yasin’i gördü. Ceza sahası içine giren
Yasin, penaltı noktası üzerinde bomboş bekleyen Eren’e çıkarttı. Eren’in sert
vuruşu kaleci Hopf’dan dönerken, Bruma kafayla tamamlayan isim oldu.
Erken gelen gol bizi
rahatlatır diye düşündük. Nitekim öyle de oldu. Golden sonraki 20-25 dakikalık
bölümde oldukça özgüvenli ve rahat oynayan bir Galatasaray vardı sahada.
İstediği gibi oyunu yönlendiren, topu kolay kolay kaybetmeyen ve savunma
arasına attığı toplarla pozisyonlar bulan bir Galatasaray.
35.dakikaya kadar
izlediğimiz Galatasaray için, ‘’Bu sezonun en iyisi desek’’ yanlış olmaz
herhalde. Ancak sonrasındaki Galatasaray için aynı şeyleri söylemek pek mümkün
değil!
Hadi devrenin son 10
dakikasında, soyunma odasına önde gitme psikolojisi ile daha kontrollü ve skoru
korumaya yönelik bir oyun oynayışımız kabul edilebilir. Fakat ikinci devrenin
tamamında adeta İstanbul’dan puan çıkarmaya gelmiş bir Anadolu takımı
hüvviyetiyle, sürekli olarak oyunu kendi yarı alanımızda kabullenmemiz ve son
10-15 dakikada tamamen geri yaslanmamız, Galatasaray ismiyle örtüşmez!
Galatasaray ismine yakışmaz!
Riekerink’in ikinci
45 dakikada yapmış olduğu müdahaleler yine yanlıştı. 52.dakikada Sabri’yi
oyundan alıp Cavanda’yı sokmanın mantığı nedir mesela? En başta söylediğim gibi
artık bu takımın ideal sağ beki Cavanda olmalı. Ancak madem ki Sabri’yle
başladın, Sabri’de iyi kötü idare ediyor, o zaman durup dururken sağ bek
çıkarıp diğer sağ beki sokmanın manası ne? Ki ben oyunda kaldığı 52 dakika
boyunca Sabri’nin bariz bir hatasını ya da rakip oyuncular karşısında
zorlandığı bir pozisyonu görmedim.
68’de gelen
Josue-Podolski değişikliği de aynı şekilde yanlıştı! Evet Josue yorulmuştu ve
oyundan iyice kopmaya başlamıştı. Ancak Gençlerbirliği takımı ardı ardına
ataklar yaparken buna verilecek karşılık oyuna bir forvet daha sokarak 4-4-2’ye
dönmek olamaz. Josue’nin yerine De Jong ya da Hamit’in dahil olarak, orta
alanın kanatlarla birlikte yine 5’li kalması hem sayıca üstünlüğü bizde
tutardı, hem de rakibin kalemize daha rahat gelmesini engellerdi.
Son bölümde gelen
Yasin-Hamit değişikliği ise Riekerink’in tek doğru hamlesi oldu. 68.dakikada
yaptığı yanlışı ancak 15 dakika sonra fark edebildi!
Bu arada Muslera
için ayrı bir parantez açmak istiyorum. Herkes tarafından en çok övüldüğü
dönemlerde bile kendisini eleştiren biri olarak şunu söyleyebilirim: Bu sezon
gerçekten çok başka oynuyor. Geride kalan 7 lig, 1 de Süper Kupa maçının
hepsinde sahaya ağırlığını koyan ve kazanılan puanların altına imzasını atan
yegane isim oldu. Net olarak ligimizin ve Avrupa’nın en formda 3-4 kalecisinden
biri şu an. Eğer bu performansını devam ettirirse, Galatasaray bu sezon çok zor
maç kaybeder. Çünkü takım bir şekilde gol atıyor. Tek sıkıntı zaman zaman basit
goller yememiz. Onu da Muslera önlediği sürece, Galatasaray’ın mağlup olması
zor gözüküyor.
Sonuç itibariyle,
her zaman en çok sıkıntı yaşadığımız deplasmanlardan biri olan Gençlerbirliği
deplasmanından tam 5 yıl sonra galibiyetle dönmek güzel. 7.hafta sonunda 17
puana ulaşan Galatasaray, sanıyorum son 6-7 yılın en başarılı istatistiğini
yakalamış durumda. Her hafta olduğu gibi yine tekrarlıyorum, hala daha bu
takımın ideal on biri yok sahada. Serdar Aziz’in, Cavanda’nın, Podolski’nin düzenli
oynamaya başlayıp De Jong’la, Sigthorsson’un da süre almasıyla ortaya çok daha
farklı bir Galatasaray çıkacaktır.
e-falanfilan yazarı: Kerem ZÜLFİKAR