16 Ekim 2016 Pazar

Aslan'dan Tek Kurşun

  Her milli maç arası Galatasaray için sakatlık demek artık! Serdar Aziz ve Sigthorsson’u milli takımlarda yaşadıkları sakatlıklarla kaybeden takımımıza, bu sefer de Hakan Balta, Eren Derdiyok ve Sneijder’den geldi üzücü haber. Neyse ki Hakan’la, Eren’in durumları pek ciddi değilmiş. Sneijder’i kaybederken, tek tesellimiz diğer iki oyuncumuzun çok çok önemli bir şeylerinin olmaması oldu.
  Sigthorsson sakatlığını tam olarak atlatamadığı için, Serdar Aziz’de henüz hazır hale gelmediği için Ankara’ya götürülmezken, De Jong nihayet kadrodaydı. Cavanda ve Podolski’nin ise ilk on bir de olacakları tahmin ediliyordu.
  Karşılaşmanın başlamasına 1 saat kala açıklanan kadrolarla birlikte, Riekerink’in kafasında ideal bir on bir oluşturduğu ve kolay kolay bu on birden vazgeçmeyeceği artık ortaya çıktı. Çünkü Cavanda, Podolski, Sinan Gümüş gibi isimler yine yedek kulübesindeydi. Sabri ve Yasin ikilisi ise haftalardır olduğu gibi on birde…
  Riekerink’in Sabri ve Yasin’den bizlerin göremediği bir takım şeyler keşfetmiş olabileceğini düşünüyorum! Aksi halde sakatlara rağmen eldeki geniş kadroyu oldukça kısıtlı bir şekilde kullanyor oluşunun farklı bir açıklaması olamaz.
  Sabri ve Yasin’den bir kez daha vazgeçmeyen Riekerink, Sneijder’in yerine Josue’ye forma vermişti. Son 5 haftanın değişmez takımını bozan tek hamle bu zorunlu değişiklikti yani.
  Alışılagelen 4-2-3-1 formatıyla maça iyi başlayan takımımız, kısa sürede oyunun hakimiyetini ele geçirdi. Özellikle Bruma ve Yasin’in her 5 dakikada bir bulundukları kanatları değiştirmesi, Gençlerbirliği savunmasının 2 bekini şaşkına çevirdi. Hangi oyuncumuza önlem almaları gerektiğini anlayamadılar çünkü.
  Sürekli olarak sağ ve sol kanattan sıfıra inerek, topu ceza sahası içinde ama yerden ama havadan Eren’le buluşturmaya çalışan oyuncularımız, belli ki hafta boyunca bunun üzerine çalışmışlar.
  Eren Derdiyok’la girdiği 2 pozisyonu değerlendiremeyen takımımız, üçüncüsünde golü buldu. Ani gelişen atağımızda rakip yarı alan ortalarında topla buluşan Eren, ceza sahasına doğru sokulup sağdan bindiren Yasin’i gördü. Ceza sahası içine giren Yasin, penaltı noktası üzerinde bomboş bekleyen Eren’e çıkarttı. Eren’in sert vuruşu kaleci Hopf’dan dönerken, Bruma kafayla tamamlayan isim oldu.
  Erken gelen gol bizi rahatlatır diye düşündük. Nitekim öyle de oldu. Golden sonraki 20-25 dakikalık bölümde oldukça özgüvenli ve rahat oynayan bir Galatasaray vardı sahada. İstediği gibi oyunu yönlendiren, topu kolay kolay kaybetmeyen ve savunma arasına attığı toplarla pozisyonlar bulan bir Galatasaray.
  35.dakikaya kadar izlediğimiz Galatasaray için, ‘’Bu sezonun en iyisi desek’’ yanlış olmaz herhalde. Ancak sonrasındaki Galatasaray için aynı şeyleri söylemek pek mümkün değil!
  Hadi devrenin son 10 dakikasında, soyunma odasına önde gitme psikolojisi ile daha kontrollü ve skoru korumaya yönelik bir oyun oynayışımız kabul edilebilir. Fakat ikinci devrenin tamamında adeta İstanbul’dan puan çıkarmaya gelmiş bir Anadolu takımı hüvviyetiyle, sürekli olarak oyunu kendi yarı alanımızda kabullenmemiz ve son 10-15 dakikada tamamen geri yaslanmamız, Galatasaray ismiyle örtüşmez! Galatasaray ismine yakışmaz!
  Riekerink’in ikinci 45 dakikada yapmış olduğu müdahaleler yine yanlıştı. 52.dakikada Sabri’yi oyundan alıp Cavanda’yı sokmanın mantığı nedir mesela? En başta söylediğim gibi artık bu takımın ideal sağ beki Cavanda olmalı. Ancak madem ki Sabri’yle başladın, Sabri’de iyi kötü idare ediyor, o zaman durup dururken sağ bek çıkarıp diğer sağ beki sokmanın manası ne? Ki ben oyunda kaldığı 52 dakika boyunca Sabri’nin bariz bir hatasını ya da rakip oyuncular karşısında zorlandığı bir pozisyonu görmedim.
  68’de gelen Josue-Podolski değişikliği de aynı şekilde yanlıştı! Evet Josue yorulmuştu ve oyundan iyice kopmaya başlamıştı. Ancak Gençlerbirliği takımı ardı ardına ataklar yaparken buna verilecek karşılık oyuna bir forvet daha sokarak 4-4-2’ye dönmek olamaz. Josue’nin yerine De Jong ya da Hamit’in dahil olarak, orta alanın kanatlarla birlikte yine 5’li kalması hem sayıca üstünlüğü bizde tutardı, hem de rakibin kalemize daha rahat gelmesini engellerdi.
  Son bölümde gelen Yasin-Hamit değişikliği ise Riekerink’in tek doğru hamlesi oldu. 68.dakikada yaptığı yanlışı ancak 15 dakika sonra fark edebildi!
  Bu arada Muslera için ayrı bir parantez açmak istiyorum. Herkes tarafından en çok övüldüğü dönemlerde bile kendisini eleştiren biri olarak şunu söyleyebilirim: Bu sezon gerçekten çok başka oynuyor. Geride kalan 7 lig, 1 de Süper Kupa maçının hepsinde sahaya ağırlığını koyan ve kazanılan puanların altına imzasını atan yegane isim oldu. Net olarak ligimizin ve Avrupa’nın en formda 3-4 kalecisinden biri şu an. Eğer bu performansını devam ettirirse, Galatasaray bu sezon çok zor maç kaybeder. Çünkü takım bir şekilde gol atıyor. Tek sıkıntı zaman zaman basit goller yememiz. Onu da Muslera önlediği sürece, Galatasaray’ın mağlup olması zor gözüküyor.
  Sonuç itibariyle, her zaman en çok sıkıntı yaşadığımız deplasmanlardan biri olan Gençlerbirliği deplasmanından tam 5 yıl sonra galibiyetle dönmek güzel. 7.hafta sonunda 17 puana ulaşan Galatasaray, sanıyorum son 6-7 yılın en başarılı istatistiğini yakalamış durumda. Her hafta olduğu gibi yine tekrarlıyorum, hala daha bu takımın ideal on biri yok sahada. Serdar Aziz’in, Cavanda’nın, Podolski’nin düzenli oynamaya başlayıp De Jong’la, Sigthorsson’un da süre almasıyla ortaya çok daha farklı bir Galatasaray çıkacaktır.

                                                                        e-falanfilan yazarı: Kerem ZÜLFİKAR