7 Mart 2017 Salı

Hakemi De Yendik!

  Geçtiğimiz hafta itibariyle şampiyonluk yarışına havlu attığımız sezonda, artık en büyük hedefimiz ligi 2.sırada bitirip Şampiyonlar Ligi Ön Elemesi’ne katılabilmek. Bu doğrultuda da bir galibiyet serisi yakalama zorunluluğu ve arzusuyla çıkıyorduk Antalyaspor karşısına.
  Podolski’nin cezalı, Sneijder ve De Jong’un da sakat oluşu özellikle orta alanda alternatifleri kısıtlı olan kadromuzda önemli ölçüde sıkıntı yaratacak gibiydi. Tudor, De Jong’un yerine Tolga’ya, Sneijder’in yerine de Josue’ye forma vermeyi tercih etti. Podolski’nin yerine ise beklenildiği üzere Eren Derdiyok sahadaydı.
  Tudor, geçtiğimiz hafta Beşiktaş karşısında denediği 3-4-3 düzeninden memnun kalmış olacak ki, bu hafta da aynı dizilişle çıktı karşılaşmaya. Ahmet Çalık-Semih ve Chedjou’dan oluşan üçlü defans. Carole-Selçuk-Tolga-Yasin şeklindeki orta dörtlü. Onların hemen önünde Bruma-Josue ikilisi, en uçta da Eren Derdiyok.
  Karşılaşmanın ilk devresinde oyunun hakimi olan taraf takımımızdı. Her ne kadar hücumda çok fazla üretken olamasak da, ağırlıklı olarak topa sahip olan, arzulu-istekli oynayan, topun rakibe geçtiği anlarda ise geçtiğimiz haftalara oranla çok daha yüksek seviyede mücadele eden ve direnç gösteren bir Galatasaray gördük.
  Dakikalar 24’ü gösterirken Bruma’yla öne geçtik. Bruma, kendi başlattığı atakta, ceza yayı üzerindeki Josue ile verkaça girdi ve bir anda kaleci Fornezzi’yle karşı karşıya kaldı. Sağ direğin dibine gönderdiği vuruşla da takımı 1-0 öne geçirdi.
  Golün etkisiyle morallenen takımımız, rakip yarı alana daha kalabalık gitmeye başladı. Özellikle Josue zaman zaman etkili paslar atarak takımının ataklarına şekil verdi.
  36.dakikada Eren Derdiyok mükemmel bir gole imza koyarak aradaki farkı 2’ye çıkardı. Josue’nin pasıyla ceza sahasının 5-6 metre kadar dışında topla buluşan Eren, Antalyaspor kalesine adeta bir füze yollayarak durumu 2-0 yaptı.
  Skorun bir anda 2-0 olması, maçın kalan bölümünün bizim adımıza rahata geçeceği intibası yaratsa da Galatasaray’ın sezon genelinde yaşadığı savunma zafiyetleri, ister istemez olaya temkinli yaklaşmamıza neden oluyordu. Nitekim haklı çıktık...
  Tam devre bitiyor derken rakip savunmayı 3’e 1 yakaladığımız pozisyonda Bruma pası Tolga’ya veremeyince 3.golden olduk.  Yetmezmiş gibi de dönen top Antalyaspor golü olarak ağlarımıza gitti. Chedjou’nun inanılmaz hatasında bir anda topu önünde bulup Muslera’yla karşı karşıya kalam Mbilla farkı 1’e indirdi. Böylelikle de Antalyaspor soyunma odasına umutlu gitti.
  Bruma pası düzgün verebilse %90 skor 3-0 olacak ve maç 43.dakikada bitmiş olacaktı. Ancak Bruma’nın yanlış pası, akabinde Chedjou’nun akıl almaz hatası ve ağlarımıza giden Antalyaspor golü 2.yarı yaşayacağımız kabusun habercisiydi sanki.
  Soyunma odasına umutlu giden Antalyaspor, bunun verdiği moralle ikinci 45 dakikaya oldukça istekli başladı. İlk düdükle birlikte sağlı-sollu ataklarla kalemize gelmeye başladılar.
  Carole’un sakatlanarak yerde kaldığı ve kaşının açıldığı pozisyonda, ısrarla oyuncu değiştirmeyen Tudor adeta göz göre göre Antalyaspor golüne zemin hazırladı! Nitekim Carole’un kanadından geliştirdikleri atakta, ceza sahamıza yerden sert gelen topa 6 pas içinde dokuna Deniz Kadah skora dengeyi getirdi.
  Güle oynaya kazanacağımız karşılaşmanın bir anda 2-2’ye gelmesi, hepimizin canını sıktı tabi. Bu esnada kaşı açılan Carole’u ısrarla oyunda tutan Tudor’un golü yedirdikten sonra Linnes-Carole değişikliğine gitmesi gerçekten çok amatörceydi… Bu değişikliği 5 dakika önce yapmış olsa muhtemelen o golü yemeyecektik!
  2-2’den sonra kısmen de olsa silkinen takımımız ağırlıklı olarak Bruma’nın bireysel çabalarıyla 3.gol için rakip kaleye gitmeye çalıştı. Ancak bu esnada sahneye Ali Palabıyık çıktı. Haftalardır takımımızı aleni olarak doğrayan Süper Lig hakemlerine Ali Palabıyık’ta eklendi. Bruma’nın arkasındaki rakibini görmeden ayağını uzattığı ancak hiçbir temas olmayan pozisyonda hiç tereddütsüz kırmızı kartını çıkaran Palabıyık, bizim yediğimiz 2.golün öncesinde Carole’un kaşının açıldığı pozisyonda nerelerdeydi acaba?
  Takımımızın yönetimsel anlamda yaşadığı başı boşluğun farkında olan hakemler, Galatasaray’ı saf dışı bırakmak için ellerinden geleni artlarına koymuyorlar maşallah! Ama geçen hafta da söylemiş olduğum gibi kimseler unutmasın ki Galatasaray sahipsiz değildir, mesnetsiz şahısların gücü de Galatasaray’la uğraşmaya hiçbir zaman yetmez!
  10 kişi oynayan takımımız, maçı kazanmak için elinden gelen özveriyi gösterirken 90+4’te Garry Rodrigues’in ceza sahasına girerken yaka paça indirilmesiyle kritik bir noktadan serbest vuruş kazandık. Topun başına geçen Selçuk, 6 pas içerisine mükemmel ortaladı, Eren Derdiyok’ta aynı güzellikle yükselip kafayı vurdu. Fornezzi’nin yanında ağlara giden top ‘’Galatasaray sonunda hakemi de yendi’’ demekti!
  Haftalardır verilmeyen penaltılarımız, sayılmayan gollerimiz, rakiplerimize verilen uydurma penaltılar, oyuncularımıza çıkan son derece basit kartlar… Bunların hepsinde artık art niyet arıyoruz. Kendini ispat etme çabasında olan Süper Lig’in vasat hakemleri herhalde Galatasaray üzerinden kendilerini bir takım kişi ya da kurumlara ispat etme çabası içerisindeler. Tabi bunun böyle olmasındaki en büyük etken de Galatasaray’ın sadece kağıt üzerinde bir başkan ve yönetim kuruluna sahip oluşu!
  Sonuç itibariyle 3 hafta aradan sonra bu kez hakemi de yenerek kazanan takımımız, Tudor’la da ilk galibiyetini almış oldu. Umarım bu galibiyet takımın son haftalarda yaşadığı düşüşe bir dur diyerek, bundan sonra alınacak başarılı sonuçların başlangıcı olur…

                                                                            e-falanfilan yazarı: Kerem ZÜLFİKAR