Trabzonspor maçından sonra yaşadığım ufak bir rahatsızlık
nedeniyle yazımı yazmakta geciktim biraz. Bir bakıma da iyi oldu sanki. Karşılaşmanın
ardından sıcağı sıcağına kaleme alsam bazı şeyleri üslubum biraz sert
olabilirdi. Bir hayli sinirlendim çünkü o akşam. Neden mi?
Dünya üzerinde
esamesi okunmayan 3-5-2 ya da 3-4-3
şeklindeki temeli 3’lü defans üzerine kurulu dizilişleri, Galatasaray gibi
kadro yapısı buna hiç müsait olmayan bir takımda haftalardır ısrarla uygulamaya
çalışmak neyin inadı Allah aşkına?
Daha önce Mancini ve
Prandelli’nin de oynatmaya çalışıp sonunda kendi başlarını yedikleri bu 3’lü
defans olayını başarılı bir şekilde ortaya koyabilmek için elinizde son derece
kaliteli 3 tane sağlam stoper (sağlam
kısmını özellikle vurguluyorum, çünkü bizim stoperlerimizin hepsi yarım) ve
bundan daha da önemlisi sağ ve sol çizgide sürekli olarak 70-80 metre gidip
gelebilecek 2 tane dinamizm dolu kanat oyuncusu olması gerekir. Aklıma gelen
isimler Dani Alves, Roberto Carlos, Javier Zanetti mesela. Peki Galatasaray’a
bakıyoruz, eldeki stoperlerin hemen hepsi müzmin sakat. Arka arkaya 5 maç
oynayabilen yok aralarında. Kanatlara gelirsek, ne Carole böyle bir oyuncu, ne
Linnes, ne Sabri, ne Bruma, ne Rodrigues, ne de Yasin. Bu durumda siz 3-5-2’yi
hangi mantıkla oynamaya kalkarsınız?
Stoperlerin
kalitesini ya da sağlamlığını da bir kenara bıraktım, elde sahaya
çıkarabileceğin 3 tane stoperin yok, sen kalkıyorsun haftalardır doğru düzgün
18’e bile giremeyen Cavanda’yla, 2 sezondur ‘’Galatasaray’da ne işi var?’’ diye
sürekli olarak sorguladığımız Carole’dan stoper yaratmaya kalkıyorsun! Sırf anlamsız
3-5-2 sevdandan vazgeçmemek için! Senin amacın ne Igor Tudor? Galatasaray’ı
denemeye yanılma tahtan olarak mı görüyorsun?
Daha kadrolar
açıklanır açıklanmaz etrafımdakilere ‘’Galatasaray bu defans yapısıyla bugün en
az 2 gol yer. Dolayısıyla da maçı kazanabilmesi için 3 ve üzeri gol atması
gerekiyor. Bu da pek olası değil.’’ şeklinde bir fikir beyan ettim. Yani bunu
ben bile aleni olarak görebiliyorken, Galatasaray’ı çalıştırması için kendisine
milyonlar ödenen Tudor nasıl göremez, gerçekten benim aklım almıyor!
Nitekim
karşılaşmanın henüz 10.dakikasında bu dizilişle Galatasaray’ın maçı kazanma
ihtimalinin olmadığı apaçık ortaya çıktı. Bunu stattaki, televizyon başındaki
bütün Galatasaraylılar gördü, ne hikmetse bir tek Tudor göremedi!
Haftalardır takıma
giremeyen Cavanda, hem de hiç alışık olmadığı stoperde oynadığı halde takımın
en iyisi olarak göze çarpıyorsa şayet, siz düşünün o takımın halini…
Duran top zaafiyetimizin
yine gün yüzüne çıktığı bu karşılaşmada, Trabzonspor N’Doye ile öne geçti. Ama
ne fark eder ki. Bu Trabzonspor, bu Galatasaray’ı her türlü yenerdi zaten!
Devre 1-0’la
geçildi. Kendi adıma en az 2 oyuncu değişikliği beklerken bir baktım ki Tudor
takımından çok memnun ve ikinci devreye de aynı on birle başlıyor... O an
Galatasaray’ın mağlubiyeti kesinleşmişti artık!
Trabzonspor’un
2.golü de çok gecikmedi zaten. Son haftaların yıldızı Yusuf Yazıcı mükemmel bir
plaseyle aradaki farkı 2’ye çıkardı.
2-0’dan sonra
Trabzonspor’un Uğur Demirok’un gördüğü kırmızı kartla on kişi kalması,
Galatasaray’ı ofansif anlamda biraz daha etkin hale getirse de, ceza sahası
içerisinde bir son vuruş ustasının eksikliği bir kez daha ortaya çıktı! Ne diyelim,
3 sezondur doğru düzgün bir golcü transfer etmeyen yönetimler utansın!
Sinan Gümüş’ün son
10 dakikaya girilirken kaçırdığı %100’lük gol bir kırılma noktası olabilirdi
belki. Onu atsa, 1 kişi eksik oynayan rakibe karşı golün vereceği moralle
birlikte skor eşitliği yakalayabilirdik ama olmadı ne yazık ki…
90.dakikada gelen
bitiş düdüğüyle birlikte, Galatasaray bu sezon Trabzonspor’a 6 puan vermiş
oldu! Tabi bu mağlubiyetin en büyük sorumlusu Igor Tudor’dur! Böylesine saçma,
böylesine anlamsız, böylesine mantıksız bir on bir bunca yıllık futbol
izleyicisi olarak ilk kez karşılaştığım bir şeydi çünkü! Merak ettiğim tek şey,
acaba Tudor bu on biri sahaya sürerken maçı kazanabileceğine kendisi inandı mı?
Ben hiç zannetmiyorum…
Son sözlerim sözde
başkan Dursun Özbek ve onun saz arkadaşlarına! Göreve başladığınız günden beri
Galatasaray’ı küçültmek ve rezil etmekten başka bir şey yapmadınız! 112 yıllık
tarihi boyunca yaşamadığı onca rezilliği ve skandalı, Dursun Özbek’in 2 yıllık
başkanlığı zarfında yaşadı bu kulüp. Amacınız nedir, neye ve kimlere hizmet
ediyorsunuz bilmiyorum. Galatasaraylı olduğunuza dair bile ciddi anlamda
şüphelerimiz var artık. Çünkü gerçek bir Galatasaraylı özellikle uğraşsa bile 2
yılda kulübüne bu denli zarar veremez! Senin başkan olduğun her saniye, senin yönetim
kurulunun göreve devam ettiği her an, Galatasaray’ı uçurumun eşiğine bir adım
daha yaklaştırmaktan başka bir işe yaramaz Sayın Dursun Özbek! Biraz olsun onur
ve gurur sahibiysen, bu Cumartesi günü çıkarsın Mali Genel Kurul’da ve ‘’Ben bu
işi ne yazık ki beceremedim sevgili Galatasaraylılar, hepinizden özür diliyorum’’
diyerek seçim kararı alırsın. Bizlerin de en azından bir kez olsun takdirini
kazanmış olursun. Ancak böyle bir hareketi yapamayacağından adım gibi emin
olduğum için, Galatasaray Spor Kulübü kongre üyelerine seslenmek istiyorum: Ey
sevgili Galatasaraylılar, kulübünüzü biraz olsun seviyorsanız ve bundan sonrası
için aydınlık günler görmek istiyorsanız, Dursun Özbek’i mali genel kurulda
ibra etmeyerek, seçime gitmeye mecbur kılarsınız. Bu hareket bir Galatasaraylılık
görevi ya da sorumluluğundan da öte, zaruri bir ihtiyaçtır artık!
Evet Sayın Dursun
Özbek, artık herkes sabrının son damlasına geldi. Daha fazla zorlama ve bir an
önce İSTİFA ET! Camianı daha fazla rezil etmeye, bizleri daha fazla utandırmaya
hakkın yok senin! Sana son olarak şunu hatırlatmak isterim: Unutma ki, İSTİFA
DA BİR HİZMETTİR!!!
e-falanfilan yazarı: Kerem ZÜLFİKAR