28 Eylül 2011 Çarşamba

Arena Aslanı



Sezon öncesi hazırlık maçlarından beri ısrarla üzerinde durduğum bir nokta vardı: Galatasaray Takımı bu sezon içeride oynayacağı maçlarda oldukça ofansif, izleyenlere keyif veren, hatta zaman zaman seyircisinin de desteğiyle resitale dönüşen bir futbol izlettirebilir bizlere diye düşünüyordum. Şu ana kadar kendi sahasında 2 karşılaşmaya çıkan Galatasaray belki henüz tahmin ettiğim kadar yüksek seviyelerde bir futbol ortaya koyamadı ancak deplasman müsabakalarıyla mukayese ettiğimizde arada belirgin bir fark olduğu da aşikar.
  Dün akşam oynanan Eskişehir Spor karşılaşmasında, Çarşamba günü oynadığımız Karabükspor mücadelesine göre çok daha etkili bir Galatasaray vardı sahada. Colin Kazım ve Selçuk İnan dışında herkes üzerine düşen görevi layıkıyla yaptı diyebilirim. Ancak sahanın yıldızı bu hafta da hiç tarışmasız Felipe Melo’ydu. Kendisiyle ilgili olarak söylemek istediğim tek şey; sezon başında çok tartışılan o yıllık ücretinin anasının ak sütü gibi helal olduğudur. Tüm samimiyetimle söylemek isterim ki bugüne kadar izlediğim en iyi 5 ön liberodan biri. Yönetimimiz napar, ne eder bilemem ama bu oyuncunun bonservisi mutlaka alınmalı.
  Genel anlamda oynanan futbolu değerlendirecek olursak, Galatasaray 90 dakika boyunca oyunda daha etkili olan, topa hükmeden ve net gol pozisyonlarını bulan taraftı. Orta saha oyuncuları final paslarında biraz daha dikkatli olabilseler karşılaşmanın Galatasaray lehine çok daha farklı bitmesi içten bile değildi. Ama buna da şükür. Fazlasında gözümüz yok şimdilik. Geçen hafta da söylemiş olduğum gibi, şu günlerde öyle veya böyle bir şekilde galip gelelim yeter.
  Yalnız şunu da göz ardı etmeyelim, Galatasaray’ın tek forvetli oyun siteminin eldeki futbolcularla örtüşmediği gibi bir gerçek var ortada. Baros tek forvet oynadı etkili olamadı. Elmander tek forvet oynadı etkili olamadı. Olur da Sercan tek forvet oynarsa muhtemelen o da etkili olamayacak. Dolayısıyla bu noktada bazı şeyleri tekrar gözden geçirmenin gerekli olduğu kanaatindeyim. Çünkü Samsun Spor karşılaşmasının son yarim saatinde sergilenen ve birçokları için yeterli görülen futbolun, Sercan-Elmander şeklindeki ikili forvetle oynandığına hepimiz şahit olduk. Dolayısıyla Fatih Hoca’nın bugüne kadar bir türlü bir arada oynatmadığı Baros-Elmander ikilisini önümüzdeki haftalarda mutlaka denemesi gerektiğini düşünüyorum.
  Gökhan Zan dün akşam Galatasaray kariyerinin belki de en iyi performansını ortaya koydu. Geçen hafta ‘’Bu iş Gökhan Zan’la olmayacak gibi.’’ demiştim. Uzun vadeli düşünecek olursak şayet hala aynı fikirdeyim. Ancak Servet’in sakatlığında Gökhan Zan’ın böyle bir performans sergilemesi de hem şaşırtıcı hem de mutluluk verici.
  Galatasaray formasıyla ilk kez sahaya 11’de çıkan Engin Baytar’da performansıyla olmasa da, en azından hırsı ve mücadelesi ile benden alkış alan isim oldu. Her zaman söylüyorum, Engin Baytar’ın futbolculuğunu kimseler tartışamaz. Tartışılacak tek yanı karakteri ve kafa yapısıdır. Ancak eğer kendini sadece futbola verir ve başka şeylerle ilgilenmezse, Arda Turan’ın boşluğunu fazlasıyla doldurabilecek bir futbolcu kazanırız. Şimdilik Engin’in gidişatı iyi. Umarım bizleri mahçup etmez…
  Toparlamak gerekirse, ligin 4.haftası Galatasaraylılar için güzel ve mutlu bir şekilde noktalandı. Takım ilk 4 haftanın en iyi maçını oynadı. Kalemizde fazla pozisyon vermedik, hücum anlamında geçen haftalara göre daha üretkendik. Kısacası ilerisi için umut verdik. Şimdi önümüzde bir Ankaragücü karşılaşması var. Sonra milli maç arası. Ankaragücü şu anki görüntüsüyle ligin en zayıf halkası durumunda. Dolayısıyla ben Ankara deplasmanında bir sıkıntı yaşamayacağımıza en azından inanmak istiyorum. Zaten milli maç arasına galibiyetle girebilirsek, en azından moral anlamında her şey çok daha farklı olacaktır bence...

                                                                 e-falanfilan Yazarı: Kerem Zülfikar