27 Ekim 2011 Perşembe

SABIR DA BİR YERE KADAR !


Son 2 haftadır belki asaletimizden, belki de artık sadece saha içinde oynanan futbola konsantre olmak isteyişimizden, pek fazla bir şeyler konuşmadık hakemler ve arkalarındakiler hakkında. Ancak bu sessizliğimizi kendine fırsat bilerek bazı şeyleri iyice çığırından çıkarmak istedi bu akşam birileri!
Artık kesin olarak emin olduğum bir şey varsa, o da ligin sonunda oluşacak sıralamanın çoktan belirlenmiş olduğudur. Düşenin dostu olmaz misali, senelerdir şampiyonluk yarışının içinde yer alamayan Galatasaray Futbol Takımı’nı sanırım sahip olduğu ‘’büyük’’ takım sıfatından da tümüyle uzaklaştırmak istiyor bazı saha dışı güçler. Öyle ki bu sezonda şampiyonluk yarışının dışına atmak için takımımızı ellerinden geleni ardlarına koymuyorlar.
Şimdi isterseniz sezon başından beri olup bitenleri bir kez de birlikte sesli düşünelim:
Galatasaray lige İ.B.B mağlubiyetiyle başlamış, 2.hafta ise Samsun Spor’u iyi futbol oynamadan mağlup etmişti. Sonrasında gittiği Karabük deplasmanından 1 puanla dönerek, 3.hafta sonunda 1 galibiyet, 1 beraberlik, 1 de mağlubiyetle puan cetvelinin ortalarında yer bulmuştu kendine. Ancak bu durumdan daha önemlisi Galatasaray iyi futbol oynamıyordu. Dolayısıyla bazıları ‘’Bu sene de bunlardan bir halt olmaz.’’ düşüncesine biraz erken büründüler herhalde. 4.haftanın başlamasıyla birlikte işin aslında öyle olmadığı ve haftalar ilerledikçe taşların yerine daha iyi oturacağı gerçeği ortaya çıkmış oldu. Hal böyle olunca bazı senaryolar da ister istemez değişmeye başladı. Bir anda saha içi etmenler, saha dışı güçlerin kontrolü altına girmeye başlandı sanki. Önce Bursa Spor maçındaki Hüseyin Göcek faciası, ardından geçen hafta sahada futbol oynanmaması için elinden geleni yapan Yunus Yıldırım ve son olarak bu akşam bir futbol maçı nasıl katledilir sorusunun cevabını gözler önüne seren Abdullah Yılmaz!
İlk 3 haftada futbol adına fazla olumlu şeyler ortaya koyamayan Galatasaray’ın hiçbir hakem hatasıyla karşılaşmayıp, 4.haftadan itibaren iyi sinyaller vermeye ve zirveye doğru emin adımlarla yürümeye başlamasıyla birlikte ardı arkası kesilmeyen hakem hatalarıyla muhatap olmak zorunda kalışı bazı şeylerin pekte tesadüf olmadığının ispatı olsa gerek!
Oysaki bu akşam, sadece güzel futbol oynamak ve geçen hafta kaybettiği 2 puanı telafi etmek için sahaya çıkan bir Galatasaray vardı. Çok büyük bir istek ve hırsla başladık karşılaşmaya. Zaten bunun karşılığını da henüz 6.dakikada bulduğumuz golle aldık. Golün gelmesiyle birlikte ‘’Rahat bir galibiyet alıcaz herhalde bu akşam.’’diye düşünmedim değil kendimce. Başımıza gelecek felaketlerden bi haberdim tabii o esnada. Arka arkaya gelen 2 sakatlık karabulutların habercisiydi sanki. Önce o ana kadar sahanın en iyisi olan Kazım yerini Eboue’ye bırakmak zorunda kaldı, sonra da Gökhan Zan-Servet değişikliği geldi. Gerçi Gökhan-Servet değişikliği benim nezdimde hayra alamet bir durum olsa da başkalarının gözünde öyle değilmiş malesef. Çünkü kafalarındaki planı uygulama şansı tanıdı onlara bu değişiklik!
Gaziantep Spor Muslera’nın hatalarının da etkisiyle attığı 2 golle skor üstünlüğünü lehine çevirdi bir anda. Ancak tüm samimiyetimle söylüyorum, 2-1 geriye düştüğümüz an zerre kadar ümitsizliğie kapılmadım. ‘’Bir şekilde çevriririz bu maçı’’ diyerek rahatlatıyordum kendimi. Ta ki Servet oyundan atılıncaya kadar. Avrupa’nın, hatta Dünya’nın tüm liglerinde hemen her hafta onlarca kez yaşanan ve hiç birinde hiçbir savunmacının sarı kart dahi görmediği bir pozisyonun cezası bizim ülkemizde direk kırmızı kartmış meğer! Bizler de bu akşam öğrenmiş olduk bunu.
Devreyi 2-1 geride ve 10 kişi olarak tamamladıktan sonra 2.yarıya ilk yarıdakinden de daha istekli ve hırslı başladı Galatasaray. Özellikle Sabri ve Elmander 2 kişilik oynuyordu sanki. Öyleki 10 kişilik takım oyunu tamamen rakip yarı alana yıkıp ardı ardına pozisyonlar bulmaya başladı. Bu pozisyonlardan birinde de Sabri’nin takdir edilecek çabası ve Elmander’in sert vuruşu Galatasaray’a 2-2’yi getirdi. O an saate baktım. Maçın bitmesine daha 25 dakika vardı. Galibiyeti yakalamak için yeterde artardı bile. Ancak 10 kişi kalıp galibiyet için oynayan her takım gibi bizimkiler de cümbür cemaat hücum edince araya atılan bir top, bir anda 2 Antepli oyuncuyu Muslera’yla karşı karşıya bıraktı. Yalnız Muslera’nın Antepli meslektaşlarıyla karşı karşıya kaldığı noktanın koruduğu kaleye yaklaşık 30 metre mesafede oluşu bir hayli ilginçti tabii! Hangi akla hizmet oraya açıldığına ben anlam veremedim. Zaten kalesinde kalsa o golü yemezdik. Çünkü şu an kim olduğunu hatırlayamasam da bizim defans oyuncularından birisi top ayağında olan Antepli oyuncuyu yakalamak üzereydi.
3-2 geriye düşmemize rağmen ben hala bu maçı mağlup olarak bitirmeyeceğimiz kanaatindeydim. Çünkü takım gerçekten çok özveriliydi. Herhalde bu özverinin farkına hakem Abdullah Yılmaz’da vardı ki, artık bitirici darbeyi vurmak istedi! Önce Sabri’nin tertemiz şekillerde topu çalıp gol tehlikesine dönüştürdüğü 2 pozisyonu faulle kesip Sabri’yi çileden çıkardı, sonra da onu da oyundan atarak maçın başından o dakikaya kadar karşılaştığı tüm olumsuzluklara rağmen inancını yitirmeyen takıma sonunda pes dedirtti…
Sahada 9 kişi kalmışsınız, 2 tane sakat vermişsiniz, 3-2’de geridesiniz. Maçın bitmesine de 20 dakika var veya yok. Sanırım bu şartlar altında uzaylılardan kurulu bir takım çıkarsanız sahaya, onlar bile hiçbir şey yapamazlardı.
Kalan kısa bölümde Gaziantep Spor elinden geldiğince topu çevirerek süreyi eritmeye çalıştı. Son dakikalarda Muslera’nın yine kritik bir hatası sonucu (ofsayttan) attıkları golle sahadan 4-2 galip ayrıldılar.
Evet bu akşam Abdullah Yılmaz ve 2 yardımcısının alanen ve kasten Galatasaray’ın 3 puanını çaldığına, gözlerinde herhangi bir bozukluk olmayıp biraz da vicdanı olan herkes çok net bir şekilde şahit olmuştur. Ancak en başından beri üzerinde durduğum gibi, bu akşam yaşananlar 3 haftadır dozajı gittikçe artan senaryonun belki de en önemli sahnelerinden birisidir. Hüseyin Göcek çok uğraşmasına rağmen 3 puanımızı çalamamış ancak aynı amaca hizmet eden Yunus Yıldırım kısmen, Abdullah Yılmaz ise tümüylen başarılı olmuştur bu yolda. Pazar günkü kritik Kayseri Spor maçına Baros’u da katarsak 3 sakat, 2 de cezalı oyuncusuyla çıkacak olan Galatasaray’ın o karşılaşmada da puan kaybetmesi oldukça muhtemel görünüyor. Dolayısıyla Fenerbahçe’nin önce yarınki derbide, sonra da hafta sonu oynayacağı karşılaşmada alacağı galibiyetler, ligi henüz 9. haftada Galatasaray adına %90 bitirerek bazı emek hırsızlarının büyük bir huzura ermesine vesile olabilir. Tabii böyle bir durumda bizlerin de kendilerine verebileceği en anlamlı hediye birer avuç kına yollamak olacaktır herhalde…
e-falanfilan Yazarı: Kerem Zülfikar