26 Ocak 2012 Perşembe

Şampiyonluğa Bir Adım Daha

Şubat 2010 olması lazımdı yanlış hatırlamıyorsam. Dünü andıran soğuk ve yağmurlu bir İstanbul gününde tutmuştuk  yine Ali Sami Yen’in yolunu. Rakip ligin zayıf ekiplerinden Kasımpaşa’ydı. Biz stada doğru ilerlerken Olimpiyat Stadı’ndan İ.B.B’nin gol haberleri geliyor ve Abdullah Avcı’nın öğrencileri Fenerbahçe’yi 2-1 mağlup ediyordu. Tabii gelen bu güzel haberle Ali Sami Yen’deki motivasyon tavan yapıyor ve mükemmel bi futbolla Kasımpaşa’yı 4-1 yeniyorduk.
   O akşam Fenerbahçe’yle aramızdaki puan farkı 5’e çıkmış ve Ali Sami Yen’de şampiyonluk şarkıları söylenmeye başlanmıştı. Ancak ne yazıkki sezon sonunda o şampiyonluk belki şanssızlıklardan, belki de biraz erken havaya girmiş olmamızdan ötürü gelmemiş ve Frank Rijkaard yönetimindeki takımımız sezonu 3.olarak tamamlamıştı.
  Şimdi aranızdan sormak isteyenler olacaktır belki, ‘’Bunları bize neden anlatıyorsun?’’ diye. Hemen cevap vereyim: Dün akşam yaşananlar beni 2 sezon öncesine, o günlere götürdü çünkü. Yine biz stada doğru yol almışken ardı ardına gelen İ.B.B’nin gol haberleri, üzerine bizim farklı kazandığımız bir karşılaşma ve aradaki puan farkının tıpkı o akşam olduğu gibi 5’e çıkması…
  Umarım hikayenin sonu 2 sezon öncesiyle aynı olmaz. Benim nacizhane görüşüm, zaten öyle olmayacağı. Çünkü bu Galatasarayla o Galatasaray arasında ciddi anlamda fark var. Ayrıca takımın başında Frank Rijkaard yok, Fatih Terim gibi bir motivasyon ve özgüven aşılama ustası var. Dolayısıyla sezon sonunda yaşanması muhtemel şampiyonluğa o döneme oranla çok daha fazla inanıyorum.
  Her ne kadar ‘’Top yuvarlaktır’’, ya da ‘’Maç oynanmadan kazanılmaz’’ gibi söylemler artık birer klişe haline gelmiş olsada,  Galatasaray-Ankaragücü maçının favorisi çok net bir şekilde belliydi. Tarihinin en zor günlerini geçiren ve neredeyse Ergin Keleşle Aydın Toscalı dışında profesyonel futbolcusu kalmamış olan Ankaragücü’nün, İstanbul’dan puan alması anca bir mucize sonucu gerçekleşebilirdi. Öyle bir mucizenin olmayacağını da bizim çocuklar henüz 5.dakikada gösterdi herkeslere.
  Haftalardır süren yoğun maç temposunda 1-2 zorunluluk dışında hep aynı oyuncularını kullanan İmparator, dün akşam ‘’Dinlenmek artık onların da hakkı’’ diyerek rotasyona gitmişti. Sezon başından beri fazla forma şansı bulamayan Ceyhun Gülselam, Çağlar Birinci, Sercan Yıldırım gibi isimler ilk onbirdeydi. Keza uzun zamandır oynamayan Gökhan Zan ve Riera’da.
  Karşılaşmaya oldukça hızlı başladık. Henüz 10.dakikada Gökhan Zan ve Emre Çolak’ın attığı gollerle 2 farklı üstünlüğü yakaladık. Geri kalan koca 80 dakikanın bir anlamda formalite icabı oynanacak olması doğrusu biraz üzdü bizleri. Çünkü her ne olursa olsun izlediği maçta heyecan ve çekişme ister seyirci.
  Attığımız 2 golde de Riera’nın payı yadsınamazdı. İlk golde ceza sahasına gönderdiği sert topu Ankaragücü savunması uzaklaştıramadı ve Gökhan Zan şık bir kafa vuruşuyla bu sezonki 2.golünü kaydetti. Hemen akabinde bu kez Emre Çolak’a ‘’Al da at’’ dercesine verdiği pas 2-0’ı bulmamızı sağladı.
  İlk 45 dakikanın yıldızı kim? diye sorsam, Emre Çolak ve Riera en çok alacağım iki cevap olur muhtemelen. Ancak ben bu konuda çoğunluğa göre daha farklı düşünüyorum. 45 dakika boyunca sol kanatta bir Çağlar Birinci seyrettik ki, zaten geçmişe gitmeye meyilli olduğum akşamda bu kez daha da gerilerde, 10-12 yıl öncesinde buldum kendimi. Sanki Hakan Ünsal oynuyordu sol bekte. Bitmek tükenmek bilmeyen bir enerji, her atakta firesiz gerçekleştirdiği bindirmeler, ceza sahasına gönderdiği tehlikeli ortalar ve de en önemlisi önünde oynayan o günlerin Ergün Penbe’sini temsil eden Riera’yla yaptığı verkaçlar… Keşke Çağlar her hafta bu performansı sergilese de, yıllar sonra Eboue’yle çözdüğümüz sağ bek sorunundan sonra sol tarafı da Çağlar’la halletsek.
   İkinci devreye başlarken Emre Çolak-Yiğit Gökoğlan değişikliğine gitti Hoca. Belliki çoktan kopmuş olan maçta hem yeni öğrencisini takıma ısındırmak, hem de arkadaşlarıyla uyum yakalayabilmesi adına kendisine maç oynama fırsatı vermek istiyordu.
  Temponun genellikle orta seviyelerde gittiği devrede  ivmenin yükseldiği anlarda sahneye çıkan isimler Riera ve az önce bahsettiğim yeni transferimiz Yiğit Gökoğlan oldu.
   54.dakikada Engin Baytar arka arkaya attığı çalımlarla ceza sahasına girdi ve topu sağdan bindiren Sercan’ın önüne bıraktı. Sercan 6 pas üzerindeki Elmander’i görmek istedi ancak olmadı. Oluşan karambolde Riera sert bir vuruşla meşin yuvarlığı köşeye göndererek aradı farkı 3’e çıkarmamızı sağladı.
  Dakikalar 58’i gösterirken hafta boyunca planlandığı üzere Federasyon, Fenerbahçe ve Lig Tv aleyhine protestolar başladı. Önce beyaz mendiller sallandı tribünlerde, sonra tepki tezahüratları söylendi Ultraslan önderliğinde.
   Protestoları bırakıp tekrar maça döndüğümüzde sahanın iyilerinden Engin Baytar ve Riera yerlerini Felipe Melo ve Ujfalusi’ye bırakmıştı. Taze kanların etkisinden olsa gerek son 20 dakikada tempoyu tekrar yükselttik.
  72.dakikada Sabri’nin ara pası savunmanın hatası sonucu Yiğit Gökoğlan’ı kaleci Bora’yla karşı karşıya bıraktı. Yiğit’in direk dibine bıraktığı plase skoru 4-0’a getirdi.
  Kalan bölümde iki takımda maçtan iyice koptu zaten. Ankaragücü daha fazla yememek adına, Galatasaray’da yoğun takvim öncesi kendini yormamak adına tabeladaki neticeye razı oldular.
    3 günlük aranın ardından aradaki puan farkını tekrar açtık. Şimdi önümüzde zorlu bir Bursa deplasmanı var. En büyük şansımız Bursa Spor’un aldığı cezadan ötürü maça sadece bayan ve çocuk seyircilerin gelecek oluşu. Umarım son 2-3 ayda elde ettiğimiz kazanma alışkınlığını Cumartesi akşamı da sürdürürüz ve emin adımlarla ilerlediğimiz yolda şampiyonluğa biraz daha yaklaşırız.
                                                                            e-falanfilan Yazarı: Kerem Zülfikar