29 Ocak 2012 Pazar

Yapma Be İmparator!

Fatih Hoca’nın içimde bir yerlerde, kalbimin derinliklerde çok özel ve bambaşka bir yeri vardır. Her zaman Özhan Canaydın tabiriyle ‘’Gönlümdeki teknik adam’’ olmuştur. Ona en çok yakışan kulübe de hep Galatasaray yedek kulübesidir benim için. Belki de duyduğum bu tarifsiz sevgiden ötürü…
  Ancak hemen hepimizin artık bildiği üzere nedense fantezileri çok sever Fatih Hoca. Zaman zaman kolayı zorlaştırmak, olayı içinden çıkılmaz hale getirmek için uğraşır sanki. Tıpkı bugün yaptığı gibi…
  Hafta boyunca zeminin olumsuzluğundan bahsedilen Bursa Atatürk Stadı, hakkında bu olumsuz yorumları yapanları utandırmak istercesine yemyeşildi, pırıl pırıldı bugün. Bursa Spor’un aldığı cezadan ötürü de tribünlerde sadece bayan ve çocuk seyirciler mevcuttu. Kısacası maçtan önce herşey Galatasaray’ın lehine işliyordu sanki. Ancak kadrolar açıklandığı zaman bu olumlu tablonun yavaş yavaşa terse dönmeye başlayacağı az çok belli oldu.
  Dörtlü defansın sağında Sabri, solunda Hakan Balta oynuyordu. Peki hani kazanan on biri bozmuyordun Fatih Hocam? Hadi onu da geçtim, Çarşamba’nın yıldızı Çağlar gösterdiği o müthiş performansın hatrına bile oynamayı haketmiyor muydu bu akşam?
  Peki ya, sezon başında her fırsatta övdüğün, Ankaragücü maçında da gayet başarılı bir performans ortaya koyan, hatta ilk gole imzasını koyan Gökhan Zan neden kulübedeydi?
  Bursa Spor gibi geçtiğimiz yıllardaki halini mumla arayan ve bu sezon çok fazla bir hücum gücü olmayan takıma karşı Ujfalusi-Gökhan Zan-Semih-Çağlar dörtlüsü bence hiç tereddüt etmeden denenebilirdi. Ve iddia ediyorum gerek Ujfalusi, gerekse de Çağlar, Sabri ve Hakan Balta’ya göre çok daha etkili olurlardı.
  Bu akşam gördük ki, Emre Çolak’ın yeri kesinlikle sağ kanat değil. Emre tipik bir göbek oyuncusu, hadi çok zorlarsak çabukluğu sayesinde sol açıkta da oynar. Zaten haftalardır da oynuyor. Ancak Emre’yi bu 2 mevkii dışındaki alanlarda kullanmaya çalışmak biraz hayalcilik olur. Fatih Hoca bunu son birkaç maçtır deniyor ama umarım bir daha denemez.
  Artık şundan çok eminimki Sabri Sarıoğlu bu takımdaki miyadını doldurmuş. 9 senedir Galatasaray A Takımı’nda forma giyip toplasan 50 gr aşama kaydedemiş bir oyuncuda bence daha fazla ısrar etmemek gerekir. Sağ açık oynadı olmadı. Orta sahanın ortasında oynadı olmadı. Sağ bekte denendi kısmen idare etti ancak Eboue’yi gören taraftarı artık o mevkii için de tatmin edebilmesi ne yazıkki pek mümkün değil. Zaten Sabri’nin oynamadığı 7-8 maçlık süreçte takımın oynadığı futbol ortadaydı, Sabri’nin takıma geri dönüşünden itibaren oynanan futbolda ortada. Belki biraz ağır bir söylem olacak ama Sabri Sarıoğlu maalesef bu takımı bozan adam!
  Sercan Yıldırım’ın transferini hiçbir zaman onaylamadım. Genç dendi, ya kazanırsak dendi, eline geçen bu fırsatı illaki iyi kullanacaktır dendi, dendi de dendi.  Peki ben de şimdi sormak istiyorum: Sezonun 23.haftasını geride bıraktığımız şu güne kadar Sercan bu takıma ne verdi?
  Ofsaytı bilmeyen, kendisine atılan her ara pasta ofsayta düşen, daha fenası ayağında top tutamayan, sürekli olarak topa basıp yere düşen bir forvet oyuncusunun Galatasaray gibi büyük bir kulüpte işi ne Allah aşkına? Milan Baros ve Elmander gibi dünyaca ünlü iki yıldızın alternatifi Sercan Yıldırım mı olmalı? Bence aradaki kalite farkı bu kadar büyük olamaz, başarıyı yakalamak istiyorsakta olmamak zorunda.
  Birkaç cümle de Riera için söylemek istiyorum. O da tıpkı Sercan gibi şu güne dek bu takıma hiç bir şey vermedi. İlk defa Çarşamba akşamı biraz kıpırdadı, bizler de sevindik belki düzelir ümidiyle. Ancak bugünkü görüntüsü, değil takımı sırtlamak ya da katkı sağlamak, ayakta durmaya bile dermanı yok gibiydi. Sanırım Riera üzerinde de daha fazla ısrar edilmemeli. Yabancı transferinde %80 isabetin yakalandığı sezonun illaki yaşanacak olan hayal kırıklığının Riera olduğu artık kabul edilmek zorunda.
  Sonuç olarak bu akşam uzun bir aradan sonra mağlup olduk. Bu mağlubiyetin tek sorumlusu hiç tartışmasız Fatih Terim’dir. Maça yanlış onbirle başladı, oyuna gerektiği gibi müdahele edemedi, oyuncu değişikliklerinde geç kaldı, oyundan yanlış oyuncuları çıkardı. Kısacası sevgili hocamız yanlış üzerine yanlış yaptı. Ancak her insan gibi onunda yanlış yapmaya hakkı vardır. Hatta bizdeki sonsuz kredisinden ötürü herkesden daha fazla vardır. Fakat ne olur hocam gel bırak şu olmayacak duaya amin deme merakını. Kolayı seçmek varken, zoru başarmak için uğraşma da, çok özlediğimiz o şampiyonluğu bu kadar yaklaşmışken bir başka bahara ertelemek zorunda kalmayalım…
                                                                   e-falanfilan Yazarı: Kerem Zülfikar