18 Şubat 2012 Cumartesi

Bu ATEŞ Üfleyerek Sönmez

Bu akşam belki de sezonun en kritik maçlarından birine çıkıyordu takımımız. Play off’a saylı haftalar kala rakiplerimizle aramızdaki puan farkını iyice açmaya başladığımız şu süreçte, bugün alacağımız 3 puanla iyice rahatlayacak ve gelecek hafta oynayacağımız Beşiktaş karşılaşmasına çok daha fazla güvenle çıkacaktık.
  Baros, Felipe Melo ve Riera gibi 3 önemli yabancımızın yokluğunda, Eboue’nin Afrika Kupası’ndan dönüşü ve Hakan Balta’nın da sakatlıktan kurtulmasıyla haftalar sonra ideal savunma dörtlümüze kavuşmamız tek tesellimizdi.
  Mersin’de gerçekten pırıl pırıl bir zemin vardı bugün. Haftalardır karda, buzda ya da ağır zeminlerde maç oynamak zorunda kalan futbolcularımız herhalde bu zemini gördüklerinde Allah’a onlarca kez şükretmişlerdir.
    Bahsettiğimiz bu güzel zeminin verdiği futbol oynama iştahından olsa gerek, karşılaşmaya iyi başlayan ve rakibi üzerinde hakimiyet kuran taraf Galatasaray’dı. İlk 20 dakikalık bölümde Elmanderle iki net fırsat yakalasakta,  bu oyuncumuzun son vuruşları yapmada biraz ağır kalması golü bulmamıza engel oldu. Fakat bundan daha önemlisi, bu pozisyonlardan birinde İbrahim Kaş’ın müdahelesiyle sakatlanan Elmander, oyuna devam edemeyerek henüz 25.dakikada yerini Sercan’a bırakmak zorunda kaldı.
   Gelin görün ki, Sercan oyuna gireli henüz 1-2 dakika olmuşken, ani gelişen atağımızda Engin Baytar’ın sağdan ceza alanına girdiktan sonra önce topa basıp beklemesi, sonra Necati’nin kafasına gönderdiği adrese teslim orta ve de Necati’nin yaptığı güzel kafa vuruşu skor üstünlüğünü yakalamamızı sağladı.
  Golden sonra da rakip kalede pozisyonlar bulmaya devam ettik. Özellikle bunlardan birinde Emre Çolak’ın mükemmel pasında Selçuk İnan’ın yaptığı aşırtma vuruş ağlara gitse, karşılaşmanın ikinci yarısı belki de bizim için bir idman niteliğinde geçecekti.
  İlk 45 dakikada yanılmıyorsam Mersin İdman Yurdu takımının kaleyi bulan tek bir şutu dahi yoktu. Muslera koca devreyi yere yatmadan, hatta tam anlamıyla terlemeden tamamladı. Dolayısıyla rakibin bu görüntüsü 2.devrenin Galatasaray adına çok rahat bir şekilde geçeceği fikrini verdi hepimize.
   Bu doğrultuda ikinci devre de Galatasaray’ın kontrolünde başladı. Ancak bu bölümde topu biraz daha kendi yarı alanında çeviriyor, rakip kaleye çok fazla adamla gitmiyordu takımımız. Belliki Fatih Hoca rakibi önce yorup, 60’lardan sonra yakalayacağı konta ataklarla da farkı arttırma niyetindeydi.
  Barış Ataş’ın Selçuk İnan’a aynı faulu 2 kez yapması, 2 sarı kart görerek oyundan atılmasına neden olunca, ‘’Bu maç artık bitti.’’ gibi bir tablo çıktı ortaya. Ancak bu gereksiz düşünce oyuncularımızı biraz fazla rahatlatmış olacak ki, bu dakikadan sonra daha iyi futbol oynayan bir Mersin İdman Yurdu takımı seyretmeye başladık.
  Dakikalar 75’i gösterirken auta giden bir topa Eboue’nin gereksiz yere ayağını sokması Mersin İdman Yurdu’na korner kazandırdı. Kullanılan köşe atışında Erhan Güven’in yaptığı vuruşla top ağlarımıza gidince durduk yere gol yemiş ve maçın bitimine kısa bir süre kala skor üstünlüğünü yitirmiş olduk…
  Skorun 1-1’e gelişiyle Fatih Hoca oyuna hemen müdahele etti ve Ceyhun-Aydın değişikliğine gitti. Açık söyleyeyim, belki de ilk ve son kez Aydın’ın oyuna girişine bu denli sevindim. Hatta geç bile kalınmış bir değişiklikti. Skor 1-0’iken Fatih Hoca’nın Aydın ve Yiğit’i bir arada oyuna sokması gerekirdi. Çünkü sahada öylesine geniş alanlar vardıki, bu alanları ancak Aydın ve Yiğit gibi süratleri dışında pek belirgin özelliği olmayan oyuncularla değerlendirebilirdik.
  Nitekim bu tezim de doğru çıktı ve Aydın’ın böyle boş bir alan yakalayarak topla beraber attığı 70 metrelik depar bize penaltı kazandırdı. Aydın’ın pasında kaleye 4 metre mesafede topla buluşan Necati, rakip savunmasın müdahelesi var-yok tartışılır bir pozisyon sonucu yere düşünce hakem Tolga Özkalfa penaltı noktasını gösterdi.
  Topun başına geçen Selçuk, klasına yakışır bir vuruş yaparak takımını yeninde öne geçirmeyi başardı.
  2-1’den sonra Mersin İdman Yurdu takımı iyice oyundan düştü ve artık kalesinde çok kolay pozisyonlar vermeye başladı. Öyleki, bu bölümde rakip savunmayı 3’e 1, 4’e 1 yakalayıp golü bulamadığımız ataklar vardı.
  Bitime 2 dakika kala yine bu şekilde gelişen bir atakta Sabri sağdan ceza alanına girdi ve kaleye sert bir şut gönderdi. Hakan Arıkan’ın güçlükle çeldiği top 6 pas üzerinde Necati’nin önüne düştü. Tam gol diye ayağa kalktığımız anda Hakan Arıkan inanılmaz bir refleksle topun kaleye girişini önledi ve mucizevi bir kurtarışa imza attı. Ancak top aynı noktada bir kez daha Necati’nin önüne düşünce bu kez gol kaçınılmazdı.
  Duraklama dakikalarında tıpkı birkaç dakika önce attığımız golün kopyası gibi bir atak geliştirdik. Yine Sabri sağdan ceza alanına girdi ancak bu kez şut atmak yerine topu kale sahasındaki Necati’nin önüne yuvarladı. Necati’nin kayarak yaptığı vuruşta top kaleye değil de direğe doğru gidince karşılaşma Galatasaray lehine 4-1 yerine 3-1’lik skorla tamamlanmış oldu.
  Yazımın başında da belirtmiş olduğum gibi bu akşam 3 puan alabilmek gerçekten çok önemliydi. Bunu başarmış olan futbolcularımızı da canı gönülden kutluyorum. Şimdi maç fazlasıyla Fenerbahçe’nin 9, Beşiktaş’ın 14 puan önündeyiz. Açıkçası bu tabloyu gören rakiplerimiz, üzerlerinde büyük bir psikolojik baskı hissedeceklerdir. Fenerbahçe’nin cezası nedeniyle sadece bayan taraftarları önünde oynayacak oluşunu, Beşiktaş’ın da Perşembe’den kalan yorgunluğunu hesaba katacak olursak bu haftanın bizim için çok karlı bir şekilde noktalanması pekte sürpriz olmaz diye düşünüyorum.
                                                                            e-falanfilan Yazarı: Kerem Zülfikar