16 Eylül 2012 Pazar

Fark: HAMİT !


   Milli maç aralarından sonraki ilk lig karşılaşmaları her zaman zor olmuştur büyük takımlar için. Özellikle Galatasaray’ın bu anlamda ciddi sıkıntılar yaşadığı maçlara birçok kez şahitlik etmiştik. Rakip de son yıllarda oldukça zorlandığımız, hatta geçen sezon yenemediğimiz tek takım olan Antalyaspor olunca ister istemez aklımın bir köşesinden ‘’acaba?’’lar geçiyordu.
   Karşılaşmanın başlamasına 3-4 saat kala, Hamit Altıntop ateşinin yükseldiği ve bu nedenle kadrodan çıkarıldığı haberi geldi. İşte o an Galatasaray’ın maçı kazanacağına olan inancım çok daha fazla arttı. Şimdi bu yazdığıma şaşıranlar, hatta Hamitle ne alıp veremediğin var diye soranlar olacaktır. Durum şu: Ben Hamit Altıntop’un Schalke’den başlayıp Real Madrid’e kadar uzanan süreçte hiçbir zaman abartıldığı kadar büyük bir futbolcu olduğunu düşünmedim. İzlediğim her maçında da neden bu kadar şişirildiğine, abartıldığına hiçbir anlam veremedim. Bu adamın tek özelliği kuvvetli oluşu. Başka da hiçbir artısı yok. Top tekniği yüksek mi? Hayır. Golcü mü? Hayır. Asist yapma özelliği var mı? Hayır. Tek başına maç kazandırabilecek, bir takımı alıp sürükleyebilecek türden bir oyuncu mu? Yine hayır. Hayır, hayır, hayır… Kısacası bir yıldız futbolcuda olması gereken özelliklerin hiçbiri Hamit Altıntop’ta mevcut değil. Fakat, bizim yerlere, göklere çıkarmaya oldukça meyilli olan basınımıza, Bayern Münih ve Real Madrid’de çanak tutunca, sanki dünya çapında bir yıldızımız varmış ve biz bunun farkında değilmişiz gibi bir tablo çıktı ortaya.
  Kimse kimseyi kandırmasın arkadaşlar. Hamit Altıntop ne Schalke’de ne Bayern’de ne de Real Madrid’de hiçbir zaman düzenli olarak ilk onbir oynayan bir oyuncu olmadı. Sadece rotasyonun bir parçası olarak kendine yer buldu bu kulüplerde.
  Hamit’in 4 maçlık Galatasaray kariyerine bakacak olursak, geçen sezonun ‘’savunmacı’’ takımı Galatasaray, ligin en az gol yiyen takımı Galatasaray, Kalesini yanlış olmasın 17 veya 18 lig maçında gole kapatmış olan Galatasaray, takıma bir Hamit Altıntop’un monte edilmesiyle 4 resmi maçta kalesinde tam 8 gol gören, savunması evlere şenlik bir takıma dönüşüverdi bir anda.
   Şimdi de aranızdan takım gol yiyorsa bunda suç savunmadadır. Hamit’in ne kabahati var? Şeklinde sormak isteyenler olacaktır. Yediğimiz o 8 golü incelerseniz, birçoğunun pozisyon başlangıçlarında topu kaptıran ismin Hamit Altıntop olduğunu görebilirsiniz. Ayrıca goller dışında, yine tam atağa kalktığımız anlarda Hamit’in gayri ciddi hareketleri sonucu topu kaptırıp kalemizde gol tehlikeleri yaşadığımız anların sayısı da yadsınamayacak kadar fazla.
  Gelin, dün akşama dönelim. Hamit’siz Galatasaray neler yaptı ona bakalım. Atılan 4 golün dışında kaçırdığımız 7-8 tane net gol pozisyonu var. Sezon başından beri bir türlü etkili olamayan kanatlarımız Amrabat ve vasat Aydın! eşliğinde çalışır hale geldi. Dikkat edin Aydın için vasat dedim. Çünkü Aydın Yılmaz vasat bir futbolcu. Dolayısıyla oynadığı karşılaşmalarda sergilediği performanslar da 1-2 istisna dışında vasatı geçememiştir. Tıpkı dün akşam olduğu gibi.
  Kalemizde Burak Yılmaz’ın ters kafası dışında hiçbir pozisyon vermedik. Tamam rakip belki 2.devrenin tamamını bir kişi eksik oynadı ama ne olursa olsun sezon başından beri maç başına ortalama 2 gol yiyen bir takımın maçı 0 pozisyon vererek noktalaması güzel bir gelişme.
  Bunların dışında orta sahada iyi top yaptık. Özellikle savunma arkasına Selçuk’un attığı mükemmel pasları cömertçe harcadı forvetlerimiz. Selçuk’ta asist hanesine yazılabilecek 2-3 asisten oldu.
  Kısacası ofansif anlamda Fenerbahçe maçından sonraki en iyi, defansif anlamda ise hiç tartışmasız en başarılı maçımızı oynadık. Tabi bunda Cris faktörü de önemli bir etken.
  Evet sevgili Galatasaraylılar, Hamitli Galatasaray’ın yaptıkları ve yapamadıkları ortada. Hollanda ve Estonya maçlarına bakacak olursak, Hamitli milli takımın yaptıkları ve yapamadıkları da ortada. Şimdi ben susayım, kararı siz verin…
  Hamit Altıntop avrupanın her liginde onlarcası bulunabilecek, yıllardır birçoklarımızla yıldızı bir türlü barışmayan, gözümüzün önündeki kaptanımız Sabri Sarıoğlu’ndan, bu adama bu kadar para ödenir mi diye güldüğümüz Fenerbahçeli Mehmet Topuz’dan, Beşiktaş'ın ''savaşçı'' kahramanı! Veli Kavlak'tan pek de artısı olmayan, en ufak bir futbolcu estetiğini kendinde barındırmayan, ayağının burnuyla toplara vuran sıradan bir futbolcudur. Böylesine bir futbolcuya yıllık 3 milyon Euro garanti para+oynadığı her maç için 25 bin Euro, alacağı primleri falan da hesaba katarsak yılda yaklaşık 4.5-5 milyon Euro yani TL karşılığı olarak 10-11 trilyon gibi bir para ödeyecek olmak tek kelimeyle yazıktır, günahtır! Ben o paraya öyle bir santrafor alırım ki, bana her sezon 25-30 tane gol atar, ligde şampiyon yapar, avrupada da çeyrek final, yarı final oynatır. 
  Dipnot: Geçen sezonki şampiyonlukta varını yoğunu ortaya koyan ve benim nezdimde Hamit’ten iki gömlek daha klas futbolcu olan Engin Baytar'ın 400 bin Euro gibi bir rakama oynadığı unutulmasın…
  Toparlamak gerekirse Hamit Altıntop Galatasaray’ın ne sistemine uymaktadır, ne de Fatih Hoca’nın iki sezondur ısrarla üzerinde durduğu, ayağa bol pas yapabilecek orta saha üzerine kurulu oyun şablonunun bir parçası olabilecek kapasitededir. Sezon içerisinde Hamitli ve Hamitsiz Galatasaray’ı seyrettiğiniz her karşılaşmanın ardından ısrarla üzerinde durduğum bu konuda ne denli haklı olduğumu göreceksiniz.
  Son olarak Burak Yılmaz’dan bashetmek istiyorum. Hiç tartışmasız şu anki kadromuzun en yetenekli forveti. Dün akşamki performansına tek kelimeyle hayran kaldım. Bu sezon henüz hiç 90 dakika forma giymemiş olmasına rağmen, böylesine diri ve kuvvetli oluşu, ayağındaki her topu rakipten saklayışı, ikili mücadelelerin hepsinde ayakta kalması, frikikten attığı müthiş gol ve girdiği pozisyonlarla dün gece ‘’Ben bu takımın her zaman 1.santraforu olurum.’’ mesajını verdi Burak Yılmaz. Umarım bu mesaj teknik ekibimize de ulaşmıştır…

   e-falanfilan yazarı: Kerem ZÜLFİKAR