6 Ekim 2012 Cumartesi

Ayıp Olmaya Başladı!


Doğruyu söylemek gerekirse, son 2 karşılaşmada sergilediğimiz vasat futboldan ötürü Eskişehirspor maçına çok çok umutlu bakamıyordum. Belki duygusal tarafım kazanırız diyordu ama mantığımın aynı düşüncede olmadığı da kesindi. Fakat ne olursa olsun üst üste alınan 2 mağlubiyetten sonra bugün kazanmak gerekiyordu.
  Tribünde 40 binden fazla seyirci vardı. Yani bu demek oluyor ki, seyirci takımına gönül koymamış, bilakis ‘’destek zamanı’’ olduğunu tüm cümle aleme göstermeye karar vermiş
  Karşılaşmadan 1 saat önce kadrolar açıklandığında bu hafta da savunmamızın değiştiğini gördük. Zaten geçen sezonla bu sezon arasındaki en belirgin fark istikrar! Geçen sezon her maçtan önce hepimiz Galatasaray’ın onbirini sayabiliyorduk. Ancak bu sezon durum çok farklı. Özellikle savunmada sürekli bir değişiklik söz konusu. Keza orta sahada da… Unutulmasın ki, başarı istikrarla gelir. En basiti geçen sezon istikrar vardı başarı geldi. Bu sezon istikrar yok, başarı gelir mi göreceğiz…
  Karşılaşmanın ilk dakikasından itibaren Eskişehirspor takımı onbir kişiyle savunma yapmaya başladı. Mecburiyetler dışında hiçbir şekilde kendi yarı sahalarından çıkmadılar. Belli ki Ersun Yanal Braga takımından çok etkilenmiş. Galatasaray’dan puan almanın yolunun 1960’lardan kalma ‘’Katanaçyo Savunması’’ndan  geçtiği gibi bir kanaate varmış! Açıkçası son yıllarda İstanbul’da bu kadar kapanan bir Anadolu takımı görmemiştim…
  Tabi rakip bu kadar defansif oynayınca bizim de işimiz bir hayli zorlaştı. Sürekli top çevirsek de bir türlü bir boşluk bulup pozisyona giremiyorduk. Top sürekli olarak sağdan sola, soldan sağa gitti geldi. Dikine oynamaya çalıştığımız anlarda ise masa tenisi oynarmışçasına duvara çarpıp bize geri döndü.
  Felipe Melo sezon başından beri her maçta olduğu gibi bu akşam da tel tel döküldü. Hatta bu sefer dökülmekten ziyade rezaletti! Özellikle ilk 45 dakikada beni bile çileden çıkarttı! Bence oyundan çıkarken kendisine 56 dakika tahammül eden Fatih Hocası’na teşekkür etmeliydi…
  İlk devre bittiğinde ‘’Bu maç böyle biter’’ diye düşündüm. Çünkü Eskişehir’in gol atmaya niyeti yoktu, bizde ise oyunun kilidini açabilecek bir çilingir…
  56’da Amrabat girince en azından biraz hareket geldi oyuna. Zaten 3 dakika sonra, Eskişehir savunmasının yaptığı ilk hatada golü bulduk. Dede’nin sektirdiği topa Burak Yılmaz mükemmel vurdu ve takımını öne geçirdi. Ancak bir duran toptan ya da bir savunma hatasından gol bulabilirdik, öyle de oldu.
  Eskişehir takımı golü yiyince doğal olarak artık rakip kaleye gitmek zorunda kaldı! Bu durum maçın başından beri bulamadığımız pozisyonları yavaş yavaş bize getirmeye başladı. Özellikle Hamit’in 1 metreden kaçırdığı bir gol vardı ki, kaçırmak atmaktan daha zor…
  Son bölüme girildiğinde Yekta-Umut değişikliğiyle skoru korumaya çalıştıysa da Fatih Hoca, ne yazık ki bunda başarılı olamadı...
   89.dakikada gelişen Eskişehirspor atağında bütün savunmamızın uyuması sonucu, Muslera’nın can havliyle yaptığı 3 tane imkansız kurtarışa rağmen! topu ağlarımızda gördük...
    Maalesef 3 maçtır sahadan galip ayrılamıyoruz. Fakat daha önemlisi takımda ciddi bir düşüş söz konusu. Pozisyona giremiyoruz, ayağa yüksek isabetle pas yapamıyoruz, ikili mücadeleler de ayakta kalamıyoruz. Özellikle Felipe Melo ve Selçuk İnan tanınmayacak haldeler. Geçen sezonki mükemmel performanslarından sonra bu sene kolay kolay bizi tatmin edemeyecekleri belliydi ancak bu kadar kötü oynamaya da hakları olmadığını düşünüyorum.
  Emre Çolak ve Hamit Altıntop ise bence futbolu beyinleriyle oynamıyorlar! Her ikiside  40 mt-45 mt hiç farketmez, her yerden kaleye vuruyorlar. Tamam uzaktan şut atmak güzel bir şeydir ancak her pozisyonda da vurulmazki arkadaş. Hele ki isabetli vuramıyorsan...
 Sanırım milli maç arası tam zamanında yetişti imdada. Belki bu 2 haftalık boşlukta biraz olsun toparlanırız. Yoksa şu an ki durumla gidişat hiç iyi gözükmüyor… 

   e-falanfilan yazarı: Kerem ZÜLFİKAR