24 Aralık 2012 Pazartesi

Beklentilerin Uzağında 17 Hafta


  Ne çabuk geçti değil mi 17 hafta? Daha dün gibi Erzurum’da Fener’i yenip kazandığımız Süper Kupa. Ya da ligin ilk haftaları… Bu düzen böyle işliyor işte. 34 hafta boyunca kim şampiyon olacak diye merakla bekliyoruz, sonra biri çıkıp ipi göğüslüyor, 3-5 gün kutlamalar ondan sonra yeni sezonda kim şampiyon olur? J Eee madem düzen böyle, bizler de buna ayak uydurmak zorundayız.
  Bu kadar geyik yeter sanırım. Şimdi gelelim asıl meselemize. Dün akşamdan başlasam daha iyi olur herhalde. Karabükspor’un ‘’Cim Bom tarifesi’’ni Fenerbahçe’ye de uygulaması, ezeli rakibimizde işleri bir hayli karıştırdı. Önce seyircinin sabrı taştı, futbolculara, Aykut Kocaman’a ve yönetime tepki göstermeye başladılar, hemen akabinde de Aykut Kocaman’ın istifası geldi. Fakat bir Fenerbahçe klasiği olan ‘’istifa edip jet hızıyla bu karardan dönme politikası’’na bir kez daha şahitlik ettik. Tabi bu Fenerbahçe’nin kendi iç meselesidir. Ne yaptıkları-ne ettikleri, kimin gittiği-kimin geldiği bizi pek bağlamaz. Olayın bizi ilgilendiren yanı, rakibimizin puan kaybettiği haftada Trabzonspor’u yenmemiz halinde aradaki puan farkını sekize çıkaracak olmamızdı. Her ne kadar şu an için liderlik mücadelesinde bizi zorlayan ekipler Antalyaspor ve Beşiktaş olsa da, uzun vadede esas rakibimizin Fenerbahçe olduğunu herkesler gayet iyi biliyor. Dolayısıyla bu akşam alacağımız 3 puan bize büyük avantaj sağlayacaktı.
  Ne var ki, Fatih Terim’in öğrencileri bu akşam beraberlik için çıkmıştı sahaya. Evet yanlış duymadınız, Galatasaray Takımı bugün baştan sona  ‘’0-0 bitirelim de evimize gidelim’’ futbolu oynadı! Buna rağmen yakaladığımız 4-5 net fırsat, acaba kazanmayı biraz olsun istesek nasıl bir skor elde ederdik sorusunu zihinlerimizden geçirdi elbet.
  Kendini sıkmadan, fazla yüklenmeden, laubali bireysel performanslarla maçın hemen her bölümünde %60 ve üzeri oranlarla topa sahip olan Galatasaray’ın bu maçı neden kazanmak istemediğini, neden daha maç başlamadan 1 puanı yeterli gördüğünü Fatih Terim ya da bir başkası bizlere açıklasın lütfen!
  Doğruyu söylemek gerekirse, ben böylesine bir düşünceyi ne Galatasaraylı futbolculara yakıştırabildim ne de Fatih Hoca’ya... Felsefesi  ‘’Rakip kim olursa olsun biz sahaya 3 puan için çıkarız.’’ olan bir teknik direktör, bu akşam  takımının sahada yaptıklarından (veya yapmadıklarından) sonra insanlarının gözünde inandırıcılığını yitirir bir kere!
   Trabzonspor Takımı’nın gerek kondisyonu gerekse de oyuncu kalitesi Galatasarayla baş edebilecek düzeyde değil zaten. Bugün bunu çok net bir şekilde gördük. Her iki devrede de 30.dakikalardan sonra oyundan düştüler ve tüm hakimiyeti Galatasaray’a bıraktılar. Ancak ne var ki, en kötü oynadığı maçlarda bile 90 dakika boyunca ayakta kalabilen takımımız da bugün 65-70’lerde pes etti. Açıkçası son 2 sezondur ilk kez böyle bir Galatasaray gördüm. Allah’tan ara tatil oldu, yoksa bu durum pek de hayra alamet değildi. Özellikle Riera’nın son 15-20 dakikada ayakta duracak hali, topa vuracak dermanı kalmadı…
  Kondisyon ve kalite olarak yetersiz Trabzonsporla, beraberliğe dünden razı Galatasaray’ın mücadelesi bu şartlar altında 0-0, hadi en fazla 1-1 bitebilirdi, ilk seçenek gerçekleşti. Bu sonuçla puanımızı 33’e çıkardık ve her şeye rağmen Fenerbahçe’nin 6, Beşiktaş’ın da 3 puan önünde devreyi lider tamamladık.
  İlk devrenin Galatasaray adına kısa bir değerlendirmesini yapmak gerekirse, Erzurum’da oynanan Süper Kupa karşılaşmasında lige son derece hazır, oldukça formda bir Galatasaray izlemiştik. Hatta daha Ağustos Ayı’nda bu seviyedeyse takım, ilk devreyi en az 10-12 puan önde tamamlarız diye düşünmüştür birçoklarımız. Böyle bir tablo içerisinde lige de beklenildiği gibi iyi başladık. İlk 4-5 hafta mükemmel olmasa da iyi futbol oynuyorduk. Hele hele bu süreçte bir Manchester United maçı vardı ki, 1-0’lık mağlubiyet hiçbirimizin umrunda olmadı. Çünkü oynanan futbol hepimizi mest etti. Ancak ne olduysa ondan sonra oldu ve Ekim Ayı’yla başlayan düşüş, saman alevi gibi parladığımız birkaç maç dışında hemen her hafta devam etti. Yeri geldi gol pozisyonuna giremeden bitirdiğimiz 90 dakikalar oldu. Tek tesellimiz ise Şampiyonlar Ligi’ndeki durumun tam tersi oluşuydu. Oyun olarak olmasa da, puan anlamında kötü başladığımız grup maçlarını her hafta üzerine bir şeyler koyarak götürdük ve ilk 3 maçta sadece 1 puan alabildiğimiz grubu, Cluj ve Braga’yı deplasmanda, Manchester United’ı da kendi sahamızda yenerek 10 puanla 2.sırada tamamlamayı başardık. Türkiye Kupası’na ise bildiğiniz üzere 1461 Trabzon Takımı’na hiçbir mazereti olamayacak şekilde mağlup olarak erkenden veda ettik…
  Evet, şimdi önümüzde yaklaşık 1,5 aylık bir tatil var. Türkiye Kupası’ndan da elendiğimiz için bu süreyi resmi maç oynamadan sadece ikinci yarıya hazırlanarak geçireceğiz. Tabi takıma takviyeler yapılacağını da düşünüyorum. En azından ümit ediyorum.
   Geçen sezonki ritmini bir türlü bulamayan Muslera, Melo , Selçuk ve Elmander gibi oyuncularımızın form tutması, büyük umutlarla transfer edilen Hamit ve Amrabat’ın da takıma hiçbir şey vermeden geçirdikleri 4 ayın ardından, ikinci devreye daha iyi hazırlanmaları adına bir fırsat var önlerinde. Umarım onlar bu fırsatı iyi değerlendirirler, takıma da maksimum seviyede katkı verebilecek kaliteli futbolcular transfer edilir, lider bitirmemize rağmen hiçbir Galatasaraylı’nın tatmin olmadığı bu 17 haftanın ardından ikinci devrede takımımızın o özlediğimiz futbolunu yeniden izleme şansı yakalarız.

                                                                 e-falanfilan yazarı: Kerem ZÜLFİKAR