6 Aralık 2012 Perşembe

TEŞEKKÜRLER GALATASARAY


  Düşünün, Şampiyonlar Ligi gibi futbolun en üst seviyedeki organizasyonunda ilk 3 maç sadece 1 puan toplayabiliyorsunuz, üstelik bu 3 maçın 2’sini kendi sahanızda oynamışsınız. Fakat rövanş maçlarında 3’te 3 yaparak adınızı bir üst tura yazdırıyorsunuz. Sanırım turnuvanın tarihinde ikinci kez olan bir şey bu. Gerçekten bakıldığı zaman takdir edilmesi gereken bir başarı var ortada.
  Aslında çok şanssız başlamıştık gruba. Old Tafford’daki Manchester maçında henüz 2.dakikada verilmeyen bariz penaltımız bir yerde ışık tutar gibiydi 6 maçlık serüvende yaşanacaklara. Sonrasında 3 topumuz direkte patlamıştı zaten. Hemen akabinde İstanbul’da Braga’ya karşı %65 topa sahip olma oranıyla tamamlandığımız 90 dakikayı 2-0 kaybetmek birçoklarımıza pes ettirmişti bile. Cluj maçı başlı başına bir şanssızlık timsaliydi zaten. 6 aydır yaz mevsimini yaşayan memleketin o gün yağmura teslim olacağı tuttu. Sular içinde yuvarlanmaktan 1 puana razı olmak zorunda kaldık. Ondan sonra herşey bir anda değişiverdi zaten. Arka arkaya alınan 3 galibiyet Galatasaray’ı 10 sene sonra yeniden Devler Ligi’nde bir üst tura taşıdı.
  Düne gelecek olursak, özellikle ilk 45 dakika çok kötü bir oyun sergiledik. Yani adeta bir ‘’final’’ karşılaşması oynayan takımımızın bu kadar durgun ve temposuz oynaması aklımızın alacağı türden bir şey değildi. Hadi lig maçlarında böyle oynamaya alıştık. Ancak Şampiyonlar Ligi’nde ilk kez rastlıyorduk bu duruma. Hele hele 31.dakikada Melo’nun inanılmaz hatası sonucu Braga’nın golü de gelince kendimizi bir kabusun içinde buluverdik. Böyle bir futbolla skoru lehimize çevirmek imkansızdı çünkü.
  İkinci yarıya başlarken Elmander’i Aydınla, Hamit’i de Amrabatla değişti Fatih Hoca. Hamit’in her maça ilk onbirde başlayıp 45 ya da 60’ta kenara gelmesinden bizlere gına geldi artık. Bu durum ne kadar daha devam edecek doğrusu çok merak ediyorum!
  Aydın ve Amrabat’ın oyuna girişi takımımıza hareket getirdi. Ayrıca orta sahada 1 oyuncu daha fazla oynamaya başlamamız, ilk devreye oranla daha üretken oynamamızı sağladı. Aynı esnada İngiltere’den Cluj’un golü haberi de gelince, bu maçı kazanmaktan başka çare kalmadığını fark etti futbolcularımız.
  58’de 1-1’lik Cluj maçındaki ortayı bir kez daha yaptı Amrabat. Burak Yılmaz’da aynı şekilde yükseldi. Tek fark, bu sefer yakın değil uzak direğe vurdu kafayı. Nihayet skorda eşitlik vardı.
   Golün verdiği moralle oyunun hakimiyetini ele almaya başlamıştık ki, Fatih Hoca buna mani olmak istedi! Sezon başından beri 4-4-2’yle bir türlü %100 randıman veremeyen takım, 4-3-3 görünümlü 4-5-1le daha işler bir hal almıştı sanki. Ancak Hoca tek santraforla 20 dk oynamak yeter bize dercesine Umut Bulut’u soktu oyuna.
  Umut’un oyuna girmesi, orta sahanın tekrardan 1 kişi eksilmesi bu doğrultuda da orta alan hakimiyetinin yeniden Braga’nın eline geçmesi demekti. Nitekim öyle de oldu. Yeniden yüklenmeye başladı Braga. Sanki alacakları bir galibiyet Şampiyonlar Ligi kupasını onlara getirecekmişcesine…
  Son 15 dakikaya girildiğinde tabeladaki skorlar Cluj’u bir üst tura, bizi de Uefa Avrupa Ligi’ne yolluyordu. Fakat daha önce 2 kez 2.turun kapısından dönen Fatih Hoca bu kez şeytanın bacağını kırmak zorundaydı.
  Dakikalar 78’i gösterirken aradığımız, beklediğimiz, çok istediğimiz o gol geldi sonunda. Selçuk’un mükemmel topuk pasıyla soldan çizgiye inen Riera arka direğe doğru kesti. Defanstan seken topu göğsüyle önüne düşüren Melo yerden çok sert vurdu. Kaleci Quim’in güçlükle tokatladığı topu bomboş kaleye göndermekse Aydın’a kısmet oldu.
   Aydın bu golle takımdaki yerini bir 5 sene daha garantilemiş oldu J
  Şimdi herşey, tüm ipler bizim elimizdeydi artık. 12 dakika skoru korumak bizi 2.tura taşıyacaktı. Bunun bilincinde olan takımımız kalan bölümde tüm hatlarıyla savunma yaptı. Kontra atakla bulduğumuz pozisyonda ise Burak Yılmaz’ın füzesi çatalda patladı. Grup maçlarında direğe takılan 6.şutumuzdu bu. Açıkçası bu durum lanet ettirdi bizlere…
  Allah’a şükür kalemizde büyük bir tehlike yaşamadan o 12 dakikayı da bitirdik ve adımızı yıllar sonra Şampiyonlar Ligi’nde son 16 takımı arasına yazdırdık.
  Evet dün belki çok iyi değildik. Hatta sezon başından beri çok iyi değiliz. Ama her ne olursa olsun, bir şekilde bu gruptan çıkmayı başaran takımımıza sonsuz teşşekkürlerimizi sunmamız gerekir. Buralarda olabilmek, bu sahnede gözükebilmektir önemli olan. Bunu da başarmış bir Galatasaray var ortada.
  Şimdi ilk olarak 20 Aralık’ı yani rakibimizi bekleyeceğiz. Sonrasında da Ocak Ayı’ndaki transfer dönemini. Dünden sonra takımın artacak özgüveni ve yapılacak 2-3 takviye umarım yeni yılda çok daha büyük başarılar getirir bizlere… 

                                                                 e-falanfilan yazarı: Kerem ZÜLFİKAR