Sezon başından beri sabırla bekliyorum. Bir umutla bu hafta
düzelir, öbür hafta düzelir diye. Ancak sanırım ben sadece
kendimi kandırıyorum. Bu gidişle bu takımın düzeleceği, toparlanacağı falan yok
çünkü...
Lig başlayalı 14
hafta olmuş, toplasanız 3 tane iyi maçı yok Galatasaray’ın. Ve her geçen hafta
daha da geriye gidiyor. Öyle ki, son maçlarımıza bakacak olursak koca 90 dakikaları
1-2 pozisyonla tamamlar olduk. Hani nerede Fatih Hoca’nın göreve başladığı zaman
taraftara sözünü verdiği mağlup olurken bile alkışlanacak takımı? Bu mudur
yani?
Hayır ne oldu da takım
bu hallere geldi aklım bir türlü almıyor. Geçen sezon baştan aşağı yepyeni bir
takım kurmamıza rağmen ligin başlarındaki o geçiş döneminde bile bu kadar
ruhsuz bir futbol oynamadı bu takım. İnanın bana son 5-6 lig maçında
oynadığımız futbolun Adnan Polat dönemindeki takımın oynadığı futboldan en ufak
bir farkı yok. Açık söyleyeyim, ben bu Galatasaray’ı izlerken resmen
sıkılıyorum!
Fatih Terim geçen
sezon bu takıma çok şey verdi. Herşeyden önce yeniden özgüven ve kazanma alışkanlığı
aşıladı oyuncularına. Ancak bu sezon
için aynı şeyleri söylemem ne yazık ki mümkün değil. Eğer böyle devam ederse
muhtemelen Fatih Hoca’nın Galatasaray’daki son sezonu olur bu. Çünkü Ünal Aysal
karşısındaki kişi her kim olursa olsun başarısızlığa göz yumacak bir başkan
değil. Hee gerçi Ünal Aysal başarılı bir başkan mı, o da tartışılır tabi…
Bazı oyuncularda
gereksiz yere çok ısrar ediyor Fatih Hoca. Bu anlamsız ısrar da her hafta
pahalıya mal oluyor kendisine. Ama ne yazık ki bu hatalarından hiçbir ders
çıkarmıyor. Her zamanki gibi inatları, kaprisleri yüzünden Galatasaray’ın
kaderiyle oynuyor. Örneğin Hamit, Amrabat, Eboue, Muslera gibi isimler en ufak
bir katkı vermiyorlar takıma. Her maç tel tel dökülüyorlar.
Muslera’ya
gol atmak için özel bir çaba sarfetmeye gerek yok mesela. Attığınız şut kaleyi bulsun
yeter…
Hamit Altıntop
hiçbir zaman benim için iyi bir futbolcu olmamıştı zaten. Galatasaray’a geldiği
günden bu yana da bu düşüncemde ne kadar haklı olduğumu bir kez daha
ispatladığı için kendisine teşekkürlerimi sunuyorum!
Amrabat’ın büyük
takım futbolcusu olup olmadığını denemeden bilemezdik. Gerçi daha önce denenmiş
gibiydi sanki. Yani Psv Eindhoven gibi alt yapıya önem veren bir kulüp, 22-23
yaşındaki bir oyuncuyu biraz olsun ışık görse 1 milyon Euro’ya elden çıkarmazdı
herhalde… Neyse olan oldu artık. Tabi bize yaklaşık 20 trilyonluk bir kazığa
mal oldu ama dediğim gibi denemeden bilemezdik…
Umut Bulut şu
an takımın ligde en çok gol atan oyuncusu durumunda. Fakat geçen hafta da
söylemiştim, attığı gollerin 1-2 tanesi dışında hiçbiri kişisel beceri
istemeyen, amiyane tabirle ‘’beleş’’ goller. Zaten Umut’u sahada takip edin,
toplu-topsuz farketmez oyunda hiçbir etkisinin olmadığını göreceksiniz. Top
tekniği yok denecek kadar az. Umutla verkaça giren topu duvara çarptırmış gibi
oluyor. Eee bu kadar yeteneksiz bir santraforun sırf gol atıyor diye
Galatasaray’da banko oynaması mı gerekir? Gönderdiğimiz Necati ya da takımdan aforoz
ettiğimiz Baros 3 tane Umut eder. Yazık günah değil mi bu adamlara…
İsimlerden gidiyorum
ama aslına bakarsak bu takımda kim iyi oynuyor diye sorsalar, şu oyuncumuz çok iyi oynuyor diyebileceğim bir Allah’ın kulu yok malesef.
Kalecisinden neredeyse her maç gol atmasına rağmen Burak Yılmaz’ına kadar
herkes vasat ve altında futbol oynuyor. Durum böyle olunca da hemen her maç
puan kaybeden bir Galatasaray takımı izliyoruz. Karşıdaki rakibin Mersin,
Karabük ya da Antep olması bir şey değiştirmiyor yani. Yeter ki bir kez bile
olsa kaleyi bulan bir şut atsınlar. Gerisi kolay zaten…
Tüm bu eleştirileri
yaptıktan sonra üzerinde durulması gereken ince bir çizgi olduğunu da belirtmek
isterim. Dikkatli okuduysanız buraya kadar yazdıklarımı, hep Galatasaray’ın lig
performansından bahsettim. Yani eleştirdiğim performans takımın lig
performansı. Şampiyonlar Ligi maçlarında ortaya bambaşka bir görüntü çıkıyor
çünkü. Yani Antep’e veya Karabük’e karşı sahada koşmayan, mücadele etmeyen
futbolcular ne hikmetse Cluj’a karşı, Manchester United’a karşı bir taraflarını
yırtar hale geliyorlar. Bunun Türkçe meali şudur: Daha önce de defalarca kez
vurguladığım gibi futbolcularımızın hepsi maç seçiyorlar ve üzerlerindeki formaya, ekmek
paralarını kazandıkları kulübe alanen İHANET ediyorlar! Fakat bizim
yönetimimizden bir Allah’ın kulu çıkıpta bunun hesabını sormuyor kendilerinden.
Ne diyim ki, tek kelimeyle yazıklar olsun!
Adım gibi eminim,
Çarşamba günü yine bambaşka bir Galatasaray seyredicez. Mesela rakibin solunu
otobana çeviren bir Eboue olacak sahada. Ya da canını dişine takarak savaşan
bir Hamit. Aynı şekilde orta sahada sürekli sorumluluk almaya çalışacak bir
Selçuk İnan. Peki diyelim tüm bunların sonunda Braga’yı yenerek Şampiyonlar
Ligi’nde bir üst tura çıktık, futbolcularımız da avrupa çapında piyasa
yaptılar. Merak ediyorum, aynı oyuncular Pazar günü Sivasspor’a karşı yine
sahada ruhsuz ruhsuz dolaşırken vicdanen rahat olabilecekler mi? Eğer bu soruma
Evet cevabını verebiliyorlarsa, benim de söyleyebileceğim tek şey şu olur: Teşekkürler
Fatih Terim’in RUHSUZ takımı...
e-falanfilan yazarı: Kerem ZÜLFİKAR