30 Kasım 2012 Cuma

Fatih Terim'in RUHSUZ Takımı!


 Sezon başından beri sabırla bekliyorum. Bir umutla bu hafta düzelir, öbür hafta düzelir diye. Ancak sanırım ben sadece kendimi kandırıyorum. Bu gidişle bu takımın düzeleceği, toparlanacağı falan yok çünkü...
  Lig başlayalı 14 hafta olmuş, toplasanız 3 tane iyi maçı yok Galatasaray’ın. Ve her geçen hafta daha da geriye gidiyor. Öyle ki, son maçlarımıza bakacak olursak koca 90 dakikaları 1-2 pozisyonla tamamlar olduk. Hani nerede Fatih Hoca’nın göreve başladığı zaman taraftara sözünü verdiği mağlup olurken bile alkışlanacak takımı? Bu mudur yani?
  Hayır ne oldu da takım bu hallere geldi aklım bir türlü almıyor. Geçen sezon baştan aşağı yepyeni bir takım kurmamıza rağmen ligin başlarındaki o geçiş döneminde bile bu kadar ruhsuz bir futbol oynamadı bu takım. İnanın bana son 5-6 lig maçında oynadığımız futbolun Adnan Polat dönemindeki takımın oynadığı futboldan en ufak bir farkı yok. Açık söyleyeyim, ben bu Galatasaray’ı izlerken resmen sıkılıyorum!
  Fatih Terim geçen sezon bu takıma çok şey verdi. Herşeyden önce yeniden özgüven ve kazanma alışkanlığı aşıladı oyuncularına.  Ancak bu sezon için aynı şeyleri söylemem ne yazık ki mümkün değil. Eğer böyle devam ederse muhtemelen Fatih Hoca’nın Galatasaray’daki son sezonu olur bu. Çünkü Ünal Aysal karşısındaki kişi her kim olursa olsun başarısızlığa göz yumacak bir başkan değil. Hee gerçi Ünal Aysal başarılı bir başkan mı, o da tartışılır tabi…
  Bazı oyuncularda gereksiz yere çok ısrar ediyor Fatih Hoca. Bu anlamsız ısrar da her hafta pahalıya mal oluyor kendisine. Ama ne yazık ki bu hatalarından hiçbir ders çıkarmıyor. Her zamanki gibi inatları, kaprisleri yüzünden Galatasaray’ın kaderiyle oynuyor. Örneğin Hamit, Amrabat, Eboue, Muslera gibi isimler en ufak bir katkı vermiyorlar takıma. Her maç tel tel dökülüyorlar.
  Muslera’ya gol atmak için özel bir çaba sarfetmeye gerek yok mesela. Attığınız şut kaleyi bulsun yeter…
  Hamit Altıntop hiçbir zaman benim için iyi bir futbolcu olmamıştı zaten. Galatasaray’a geldiği günden bu yana da bu düşüncemde ne kadar haklı olduğumu bir kez daha ispatladığı için kendisine teşekkürlerimi sunuyorum!
  Amrabat’ın büyük takım futbolcusu olup olmadığını denemeden bilemezdik. Gerçi daha önce denenmiş gibiydi sanki. Yani Psv Eindhoven gibi alt yapıya önem veren bir kulüp, 22-23 yaşındaki bir oyuncuyu biraz olsun ışık görse 1 milyon Euro’ya elden çıkarmazdı herhalde… Neyse olan oldu artık. Tabi bize yaklaşık 20 trilyonluk bir kazığa mal oldu ama dediğim gibi denemeden bilemezdik…
  Umut Bulut şu an takımın ligde en çok gol atan oyuncusu durumunda. Fakat geçen hafta da söylemiştim, attığı gollerin 1-2 tanesi dışında hiçbiri kişisel beceri istemeyen, amiyane tabirle ‘’beleş’’ goller. Zaten Umut’u sahada takip edin, toplu-topsuz farketmez oyunda hiçbir etkisinin olmadığını göreceksiniz. Top tekniği yok denecek kadar az. Umutla verkaça giren topu duvara çarptırmış gibi oluyor. Eee bu kadar yeteneksiz bir santraforun sırf gol atıyor diye Galatasaray’da banko oynaması mı gerekir? Gönderdiğimiz Necati ya da takımdan aforoz ettiğimiz Baros 3 tane Umut eder. Yazık günah değil mi bu adamlara…
  İsimlerden gidiyorum ama aslına bakarsak bu takımda kim iyi oynuyor diye sorsalar, şu oyuncumuz çok iyi oynuyor diyebileceğim bir Allah’ın kulu yok malesef. Kalecisinden neredeyse her maç gol atmasına rağmen Burak Yılmaz’ına kadar herkes vasat ve altında futbol oynuyor. Durum böyle olunca da hemen her maç puan kaybeden bir Galatasaray takımı izliyoruz. Karşıdaki rakibin Mersin, Karabük ya da Antep olması bir şey değiştirmiyor yani. Yeter ki bir kez bile olsa kaleyi bulan bir şut atsınlar. Gerisi kolay zaten…
  Tüm bu eleştirileri yaptıktan sonra üzerinde durulması gereken ince bir çizgi olduğunu da belirtmek isterim. Dikkatli okuduysanız buraya kadar yazdıklarımı, hep Galatasaray’ın lig performansından bahsettim. Yani eleştirdiğim performans takımın lig performansı. Şampiyonlar Ligi maçlarında ortaya bambaşka bir görüntü çıkıyor çünkü. Yani Antep’e veya Karabük’e karşı sahada koşmayan, mücadele etmeyen futbolcular ne hikmetse Cluj’a karşı, Manchester United’a karşı bir taraflarını yırtar hale geliyorlar. Bunun Türkçe meali şudur: Daha önce de defalarca kez vurguladığım gibi futbolcularımızın hepsi maç seçiyorlar ve üzerlerindeki formaya, ekmek paralarını kazandıkları kulübe alanen İHANET ediyorlar! Fakat bizim yönetimimizden bir Allah’ın kulu çıkıpta bunun hesabını sormuyor kendilerinden. Ne diyim ki, tek kelimeyle yazıklar olsun!
   Adım gibi eminim, Çarşamba günü yine bambaşka bir Galatasaray seyredicez. Mesela rakibin solunu otobana çeviren bir Eboue olacak sahada. Ya da canını dişine takarak savaşan bir Hamit. Aynı şekilde orta sahada sürekli sorumluluk almaya çalışacak bir Selçuk İnan. Peki diyelim tüm bunların sonunda Braga’yı yenerek Şampiyonlar Ligi’nde bir üst tura çıktık, futbolcularımız da avrupa çapında piyasa yaptılar. Merak ediyorum, aynı oyuncular Pazar günü Sivasspor’a karşı yine sahada ruhsuz ruhsuz dolaşırken vicdanen rahat olabilecekler mi? Eğer bu soruma Evet cevabını verebiliyorlarsa, benim de söyleyebileceğim tek şey şu olur: Teşekkürler Fatih Terim’in RUHSUZ takımı...

                                                                  e-falanfilan yazarı: Kerem ZÜLFİKAR