Çarşamba günü Clujla tamam ya da devam maçına çıkacak olan
takımımızdan bu akşam çok yüksek bir konsantrasyon beklemiyordum açıkçası.
Çünkü avrupa kupası maçlarından önceki ve sonraki lig karşılaşmalarında hep
zorlanmıştır Galatasaray. Gerçi bu akşam zorlanmadık. Ancak pek de bir şey
oynamadık…
Fatih Hoca geçen
haftanın kazanan onbirini bozmamıştı. Belki de sezon başından beri ilk kez 2
hafta arka arkaya aynı onbirle çıkıyorduk sahaya. Doğrusu böyle bir tabloyu
görmeyeli uzun zaman olmuştu!
Karşılaşmaya İBB
takımı daha istekli ve arzulu başladı ancak golü biz bulduk. 11.dakikada İBB
savunmasının sektirdiği top Umut-Burak işbirliği sonucu golü getirdi. Burak’ın
kaleye vurmak yerine topu daha elverişli durumdaki Umut’un önüne yuvarlaması,
takımdaşlık anlamında ayrı bir güzellkti.
Golden sonra zaten
tempoyu yükseltme niyetinde olmayan takımımız resmen uyuttu izleyenleri. Devrenin
tamamında ofansif anlamda hiç bir şey yapmadılar diyebilirim. Defansımız ise
Cris önderliğinde gayet başarılı gözüküyordu. Cris 2 maçtır kusursuz oynuyor.
Hadi geçen haftaki Kayserispor maçında rakibin kapasitesi belliydi ancak bu
akşam 3-4 tane çok kritik top kesti. Hava toplarının büyük kısmında rakibe izin
vermedi. Açıkçası Ujfalusi’nin sakatlığından sonra adeta tarumar olan
defansımızın Cris’in yükselen performansıyla beraber daha derli toplu bir
görüntü çizmesi ilerleyen haftalar için sevindirici bir gelişme. Zaten
Semih-Dany ikilisiyle bu işin yürümeyeceği ve ikisinden birinin yerine tecrübeli
bir stoper gerektiği ortadaydı. Şimdilik Cris o gerekliliği sağladı
diyebiliriz. Umarım bu performansı devam eder.
Devrenin son
dakikasına geldiğimizde, ani gelişen atağımızda Selçuk yine Burak’ı topla
buluşturdu. Burak çok sert vurdu, Eduardo güçlükle çıkardı. Dönen topu atağı
başlatan Selçuk bomboş filelere göndermekte zorlanmadı.
Fazla bir şey
oynamadan, sadece gol yememek için mücadele ederek 2 farklı üstünlüğü yakalamak
şaşırtıcıydı doğrusu. Soyunma odasına da bu skorla gidilince, muhtemelen bu
maçı kafalarında bitirip Cluj maçını düşünmeye başlamıştı bile oyuncularımız.
İkinci devrede İBB
takımının gol bulabilmek adına daha çok adamla yüklenmeye başlaması, bize de
daha fazla pozisyon getirdi. Tabi hemen hepsi kontra ataklarla. Umut ve Burak
net pozisyonlarda çok acemice vuruşlar yaptılar. Yani maç es keza 0-0, 1-1
falan gidiyor olsa taraftarı çileden çıkartırlardı.
60lı dakikalara
gelindiğinde savunmamızın arka arkaya 3 pozisyon birden vermesi golü yememize
neden oldu. Topu savunmadan düzgün çıkarmayı bir türlü başaramayınca Turgay
Bahadır’ın golü geldi. O ana kadar rahat olan takım üzerinde de doğal olarak
bir stres oluştu. Allah’tan birkaç dakika sonra Kamil Zayate yetişti
imdadımıza. Emre Çolak’ın soldan ortaladığı topu şık bir kafa vuruşuyla kendi
ağlarına göndererek hepimizi yeniden rahatlattı.
Aradaki fark tekrardan
2’ye çıkınca ister istemez İBB takımının tüm umutları sona erdi. Ondan sonra oyundan iyice koptular zaten. Savunmalarının
arkasına Burak’ın yaptığı her koşu takımımızı pozisyona sokmaya başladı. Ancak
bana göre bugün Crisle beraber sahanın en iyisi olan Burak, oyundaki başarısını
bir türlü son vuruşlara yansıtamadı. Ne diyelim, bu akşam şans yanında değildi
demek ki.
Son dakikada Emre
Çolak 6 pasın içinden topu üstten auta atmayı başarınca! karşılaşmayı 3 yerine
2 farkla kazanmış olduk. Oldukça sıkıcı geçen bu maçın ardından aklıma takılan
tek şey Hüseyin Göçek’in neden Galatasaray’a karşı büyük bir düşmanlık duyduğu!
Bu adam ne zaman bizim maçımızı yönetse takımımızın kazanmaması için elinden
geleni her şeyi yapıyor. Bugün de oyuncularımızın rakipten topu çalmak için
yaptığı her harekete faul çalarak zaten sıkıcı geçen mücadeleyi iyice çekilmez
hale getirdi. Şampiyonlar Ligi’nde maç yönetecek seviyeye gelmiş bir hakemin
oyun akıcılığını bu denli engellemesinin tek açıklaması içindeki Galatasaray
nefretidir! Buradan yönetimimize sesleniyorum: 3 sezon önce yine bir İBB
maçında 3 puanımızı çalarak başlattığı içindeki Galatasaray düşmanlığını her maç
biraz daha büyüten bu şahsiyete karşı lütfen kayıtsız kalınmasın. Zamanında Ali
Aydın’a nasıl dur demeyi bildiysek Hüseyin Göçek’e de aynı şeyi yapmak
zorundayız. Aksi halde, bugün olmadı ama elbet bir gün yine 3 puanımızı gasp
edecektir bu adam…
e-falanfilan yazarı: Kerem ZÜLFİKAR