Cuma akşamı yaşanan
rezaleti telafi etmenin tek bir yolu vardı: bu akşam Manchester United’a karşı
galip gelmek! Ayrıca günün bir başka
önemi de Şampiyonlar Ligi’ne tamam ya da devam demek için çıkıyordu sahaya
takımımız.
İlk 3 maçta cömertçe
saçtığımız puanlar, bugün kazanmaya mecbur bırakmıştı bizi. Ve karşımızdaki
rakipte ne kadar eksik olursa olsun dünyanın en iyi 3-4 takımından biri olan
Manchester United’dı.
15 gün önce, Cluj
maçından önce ‘’Ben böyle final maçlarını çok oynadım ve Allaha şükür hepsini
kazandım. Umarım bu sefer de öyle olur. ’’ demişti Fatih Hoca. Bence Cluj maçı olsa
olsa bir yarı finaldi. Gerçek final bugün Manchesterla oynanacak karşılaşmaydı
işte.
Karabük maçından
sonra söylediği gibi Semih ve Riera’ya yeniden forma veriyordu Fatih Hoca.
Amrabat ve Elmander’de uzun bir aradan sonra onbirdeydiler. Yekta-Melo
arasındaki forma savaşını ise her şeye rağmen Melo kazanmıştı.
Karşılaşmaya
oldukça kontrollü ve dengeli başladık. Belli ki Braga ve Cluj maçlarında
şuğursuzca yüklenip bedelini pahalıya ödememiz ders olmuştu takıma. Bu kez gayet
soğukkanlı ve stratejik bir futbol oynuyorlardı çünkü. Keza Manchester takımı
da benzer bir oyun anlayışıyla cevap veriyordu Galatasaray'a.
Yalnız karşılaşmanın
İspanyol hakemi Galatasaray’ın kazanmasına mani olmak ister bir tutum
içersindeydi sanki. Gayet pozitif futbol oynayan futbolcularımızı çileden
çıkarmak ve etkisiz bırakmak için maç boyunca elinden geleni yaptı. Bütün ikili mücadelelerde takdir haklarının
Manchester United’dan yana kullandı. Ancak her ne pahasına olursa olsun, bu akşam gerekirse hakemi
de yenecektik ama sahadan galibiyetle ayrılan taraf olmayı başaracaktık!
Amrabat ve Felipe
Melo sezon başından beri, Albert Riera’ysa
geldiği günden bu yana en iyi futbolunu oynadı diyebilirim.
Amrabat rakibin
sağ kanadını adeta otobana çevirdi. Aldığı her topla rakip kaleye doğru en az
30-40 metre mesafe katetti.
Felipe Melo geçen
sezondan resitaller sundu. Rakipten top çaldı, orta sahayı ayakta tuttu,
en önemlisi de neredeyse 0 pas hatası yaptı. Böyle bir performansa gol
yakışırdı ama sağlık olsun… O da bir dahaki karşılaşmaya inşallah.
Albert Riera
yılların sol bekiymiş gibi bir performans koydu ortaya. Ataklara katıldı,
savunmada yerini hiç kaybetmedi. Arkasına bir kez bile adamını kaçırmadı. Yeri
geldi çok kritik müdaheleler yaptı. Espanyol günlerindeki gibi göz kamaştırdı
kısacası. Umarım elinde böyle bir sol bek (açık) varken bir daha Hakan Balta’ya
dönüş yapmayı denemez Fatih Hoca.
Böylesine güzel işlere
imza attığımız gecede gol ne yazık ki ilk devrede gelmedi. Manchester United
takımı çok şanslıydı. Ceza sahası dışından attığımız her şut bir şekilde savunma oyuncularının bir yerlerine çarpıp
geri döndü çünkü. Sadece iki kez kaleyi bulmayı başardık, onlarda da Lindegaard’ı
geçemedik.
İkinci 45 dakikada da
değişen pek bir şey yoktu aslında. Aynı futbol anlayışımızla devam ettik
karşılaşmaya. Allah’a şükürler olsun ki bu kez golü de bulduk. Eboue’nin
ortasında Melo’nun uçan kafasıyla ayağa fırladık ancak bir kez daha Lindegaard
engeline takıldık. Fakat hemen akabinde Selçuk’un kullandığı köşe vuruşunda bu sefer Burak’ın vurduğu kafaya artık Lindegaard’da hiçbir şey yapamazdı!
Türk Telekom Arena’da
görülmeye değer bir sevinç vardı. Tüm futbolcularımız ve teknik heyetimiz
sarmaş dolaş oldular bir anda. Tıpkı geçen sezon Beşiktaş maçında olduğu gibi…
Golden sonra
Elmander-Engin değişikliğiyle orta sahayı beşledi Fatih Hoca. Elmander henüz
hazır değil. Bunu bu akşam çok net bir şekilde gördük. Ancak Engin için de
farklı şeyler söyleyemeyeceğim. O da alışık olduğumuz görüntüsünden ve agresif
futbolundan çok uzaktı. İkisinin de zamana ihtiyacı olduğu bir gerçek.
Tek santrafora
döndükten sonra oyunu biraz daha kendi yarı alanımızda kabul etmeye başladık.
Manchester United’ın topu dolaştırmasına müsade ettik. Ceza yayımız civarında
kaptığımız toplarla da ani kontralar denedik. Özellikle Amrabat bu oyun
şeklinde çok işe yaradı. Çünkü istediği geniş alanları bulmaya başladı. İşte
hal böyleyken Fatih Hoca’nın Emre Çolak’ı oyuna alması bence hataydı. Çünkü
Emre Çolak oyuna girdikten sonra takıma hiçbir katkısı olmadı. Amrabat sayesinde
geliştirdiğimiz kontra ataklarda sona erdi. Hepten kendi sahamıza gömülüverdik...
Neyse ki korkulan
olmadı ve birkaç karambol dışında çokta net fırsatlar üretmeyi başaramayan Manchester
United beraberlik golünü bulamadı.
Hamit Altıntop’un
üst direkte patlayan füzesine ise tek kelimeyle yazık oldu. Top 1 karış daha
aşağıdan gitmiş olsa, belki de Şampiyonlar Ligi’nde bu sezon atılan en güzel
2-3 golden birini izlemiş olacaktık.
90 dakika boyunca
aleyhimize çalışan art niyetli! İspanyol’un nihayet 90+4’te gelen son düdüğü
Galatasaray’ın Şampiyonlar Ligi’nde yola devam dediğini, avrupa kupalarında da
en azından Avrupa Ligi bazında bile olsa ilk baharı göreceğini müjdeliyordu
bizlere. Cluj’un da Braga önünde 3-1 kazanması, dün Fatih Terim’in hayal ettiği
senaryonun gerçekleşmesini sağladı.
Bu karşılaşmanın ardından
söylemek istediğim şeyler; Galatasaray’a yakışan performansın, bizlerin her zaman
görmek istediği gerçek Galatasaray’ın bu akşamki Galatasaray olduğu. İnşallah
Cumartesi günü Elazığspor’a karşı gene vurdumduymaz bir tavır takınmaz
futbolcularımız ve aynı oyunu sürdürürler.
Yazımın başında da
belirtmiş olduğum gibi bu akşam Melo, Amrabat ve Riera’yı çok beğendim.
Özellike Melo’yu böylesine iyi görmeyi çok özlemişim. 5-6 sene öncesinde büyük hayranlık
duyduğum Riera’da gerçekten mükemmel bir performans koydu ortaya. Böyle oynadığı
sürece formayı ondan kimse alamaz zaten.
Bu güzel akşamın
ardından tek temennimiz; artık bu galibiyetlerin bir gelenek halini alması ve
geçtiğimiz sezon olduğu gibi bu sezon da mücadele ettiğimiz tüm kulvarlarda
hedefe doğru emin adımlara yürümemiz diyerek noktayı koyuyorum.
e-falanfilan yazarı: Kerem ZÜLFİKAR