Kuralar çekildiğinde Manchester Unitedla beraber favori
gösterildiğimiz grupta, ilk 3 maçın ardından hiç hak etmediğimiz bir yerdeydik.
Şanssızlıklar bir türlü bırakmamıştı yakamızı. Old Trafford’da verilmeyen 2 penaltımız
ve direkten dönen 3 topumuz, Braga maçı 1-0’ken yine Aydın’ın direkte patlayan
şutu ve son olarak Cluj maçında sahayı futbol oynanmaz hale getiren yağmur…
Ama sanırım artık
şanssızlığı da yenip, kaderimizi değiştirmenin zamanı gelmişti. Avrupa’da
kalıcı başarı hedefiyle yola çıkan Ünal Aysal’ın takımı Şampiyonlar Ligi’ne bu
kadar erken havlu atamazdı çünkü. Ayrıca lugatında pes etmek diye bir söz
olmayan Fatih Hoca’da her zamankinden daha fazla güveniyordu oyuncularına.
Maçtan 1 gün önce basın toplantısında vurguladığı gibi henüz son sözümüzü
söylememiştik!
Rakibi küçümsemek
istemiyorum ancak dün akşam çok net bir şekilde görüldüğü üzere Cluj ve
Galatasaray kesinlikle aynı sikletin takımları değil. Şayet İstanbul’daki maçta
yağmur engeline takılmasaydık ya da hakem karşılaşmayı 1 gün sonraya erteleseydi,
biz bu Cluj’a İstanbul’da da en az 3 atardık.
Fatih Hoca son 2
haftanın kazanan onbirini Amrabat-Emre değişikliği dışında bozmamıştı. Bence
doğru da yapmıştı. Her hafta 3-4 ismi değiştirmek takımda uyum problemi meydana
getiriyor çünkü. Ayrıca ne olursa olsun, Riera ve Cris gibi Şampiyonlar Ligi
tecrübesi fazla olan futbolcuların böyle maçlarda kullanılması doğru bir
tercih.
Güzel bir zeminde, 15
gün önceye nazaran futbol oynamaya bir hayli elverişli şartlarda başladı
karşılaşma. Fakat nedense takımımızın üzerinde bir tutukluk var gibiydi. İlk 15
dakikalık bölümde bunu net olarak görebildik. Savunmamız bu bölümde ciddi
açıklar verdi. Özellikle Cris inanılmaz hatalar yaptı. Eğer o bölümü gol
yemeden atlattıysak, bunu ilk 3 maçta yanımızda olmayan futbol şansıyla
açıklayabiliriz ancak.
Neyse ki çabuk
toparladık ve 15 dakikalık bocalamanın ardından gerçek kimliğimize büründük.
Oyunu rakip yarı alanda oynamaya başlar başlamaz da golümüz geldi zaten.
17.dakikada Hamit’in sağdan ortaladığı topa pek müsait bir durumda olmamasına
rağmen inanılmaz bir kafa vuruşu yaptı Burak. Havadan etkili değil diye
eleştirdiğimiz Burak bizlere nazire yapar gibiydi sanki. Attığı gol tam bir
Hakan Şükür golüydü çünkü.
Golden sonraki
bölümde Cluj takımı oyun anlayışını hiçbir şekilde değiştirmedi. Maça nasıl
başladılarsa o şekilde oynamaya devam ettiler. Bu da Cluj takımının 90 dakikayı
kendi sahasında bile hücum oynayarak götürebilecek bir kapasitesinin
olmadığının ispatıydı.
1-0’dan sonra topa
hakim olan taraf takımımız olsa da rakip kalede yeni tehlikeler üretemedik.
Daha çok oyunu soğutmaya ve skoru tutmaya yönelik oynadık sanki. Hakemin
düdüğüyle de ilk 45 dakika bazında istediğimizi almış olduk.
İkinci devre
başladığında ise Cluj nasıl olduysa biraz daha ofansif oynamaya karar vermişti!
Maçın başından beri 8-9 kişiyle kendi yarı alanında kalan Romenler, bu kez daha
kalabalık gelmeye çalışıyorlardı kalemize. Nitekim 52.dakikada defansımızın
arasına attıkları bir topla beraberlik golünü buldular.
O ana kadar her şeyin
istediğimiz gibi gittiği oyunda şimdi tablo biraz olumsuzlaşmıştı. Ancak
moralleri fazla bozmanın manası yoktu. Çünkü maçın bitmesine 40 dakikaya yakın
bir süre vardı ve biz Cluj’dan çok daha iyi bir takımdık.
Dakikalar 60’ı
gösteriyordu ki, bir kez daha ayağa fırladık. Soldan Burak’ın ortaladığı top
kaleciden sekti ve Hamit’e gitti. Hamit sağdan ceza alanına girdi, yerden sert
bir şekilde ortaya çıkardı. Şans eseri Burak’ın önüne gelen top 2.kez Cluj
ağlarındaydı.
Tekrar öne geçtikten
sonra Fatih Hoca’nın neden ısrarla oyuncu değiştirmediğini anlayamadım. Sahanın
en kötü ismi Umut’a 76 dakika boyunca sabretmesi oldukça enteresandı. Bizim
için hayati önem taşıyan bir deplasmanda 2-1’i de bulmuşken Umut’un oyundan
alınarak orta sahanın beşlenmesi gerekirdi bence. Fatih Hoca bunu yaptı ama çok
geç yaptı.
2-1’den sonra yavaş
yavaş oyundan düşmeye başlayan Cluj, savunmasında boşluklar bırakmaya başladı.
Selçuk İnan-Burak Yılmaz ikilisinin oynadığı bir rakibe karşı böyle boşluklar
bırakmak anca intihar olurdu. Nitekim 74.dakikada bahsettiğim şey gerçekleşti.
Selçuk hemen her maç olduğu gibi Burak’ın önüne müthiş bir top attı yine. Burak
önce tökezlesede topu kontrolüne almayı başardı. Sonra rakip stoperi bakkala,
topu da kalecinin altından ağlara gönderdi. Attığı 3 golle geceye damgasını
vuruyordu ‘’KRAL’’
Cluj takımı tamamen
tükenmişti artık. Mağlubiyeti kabul ederek oynadılar son 15 dakikayı. Biraz
daha akıllı olsak 4.hatta 5.golü bile bulabilirdik. Ama olsun. 3-1 de
fazlasıyla yeterliydi bizim için.
Sabri-Yekta,
Semih-Hamit değişiklikleri tamamen süreye yönelikti artık.
91’de Sougou 2
metreden yandan auta attı ama golü yapsa bile değişen fazla bir şey
olmayacaktı.
Bizim için oldukça önem taşıyan
Braga-Manchester United maçı da istediğimiz gibi noktalanınca gece bizim için
bayrama dönüştü. Son 8 dakikaya yenik giren Manchester’ın bu bölümde 3 gol
birden bulması Şampiyonlar Ligi H Grubu’nda yepyeni bir tablo çıkardı ortaya.
Dünkü karşılaşmadan önce grubun son sırasında yer alan takımımız artık 2.basamakta.
Eğer kalan 2 maçta yerimizi koruyabilirsek adımızı bir üst tura yazdıracağız.
Dünkü karşılaşmayı kazanarak grubu lider bitirmeyi garantileyen United’ın
İstanbul’a yedeklerle geleceğini düşünürsek bence bundan sonra ipler tamamen
bizim elimizde…
e-falanfilan yazarı: Kerem ZÜLFİKAR