8 Kasım 2012 Perşembe

''Son Sözümüzü Söylemedik''


  Kuralar çekildiğinde Manchester Unitedla beraber favori gösterildiğimiz grupta, ilk 3 maçın ardından hiç hak etmediğimiz bir yerdeydik. Şanssızlıklar bir türlü bırakmamıştı yakamızı. Old Trafford’da verilmeyen 2 penaltımız ve direkten dönen 3 topumuz, Braga maçı 1-0’ken yine Aydın’ın direkte patlayan şutu ve son olarak Cluj maçında sahayı futbol oynanmaz hale getiren yağmur…
  Ama sanırım artık şanssızlığı da yenip, kaderimizi değiştirmenin zamanı gelmişti. Avrupa’da kalıcı başarı hedefiyle yola çıkan Ünal Aysal’ın takımı Şampiyonlar Ligi’ne bu kadar erken havlu atamazdı çünkü. Ayrıca lugatında pes etmek diye bir söz olmayan Fatih Hoca’da her zamankinden daha fazla güveniyordu oyuncularına. Maçtan 1 gün önce basın toplantısında vurguladığı gibi henüz son sözümüzü söylememiştik!
  Rakibi küçümsemek istemiyorum ancak dün akşam çok net bir şekilde görüldüğü üzere Cluj ve Galatasaray kesinlikle aynı sikletin takımları değil. Şayet İstanbul’daki maçta yağmur engeline takılmasaydık ya da hakem karşılaşmayı 1 gün sonraya erteleseydi, biz bu Cluj’a İstanbul’da da en az 3 atardık.
  Fatih Hoca son 2 haftanın kazanan onbirini Amrabat-Emre değişikliği dışında bozmamıştı. Bence doğru da yapmıştı. Her hafta 3-4 ismi değiştirmek takımda uyum problemi meydana getiriyor çünkü. Ayrıca ne olursa olsun, Riera ve Cris gibi Şampiyonlar Ligi tecrübesi fazla olan futbolcuların böyle maçlarda kullanılması doğru bir tercih.
  Güzel bir zeminde, 15 gün önceye nazaran futbol oynamaya bir hayli elverişli şartlarda başladı karşılaşma. Fakat nedense takımımızın üzerinde bir tutukluk var gibiydi. İlk 15 dakikalık bölümde bunu net olarak görebildik. Savunmamız bu bölümde ciddi açıklar verdi. Özellikle Cris inanılmaz hatalar yaptı. Eğer o bölümü gol yemeden atlattıysak, bunu ilk 3 maçta yanımızda olmayan futbol şansıyla açıklayabiliriz ancak.
  Neyse ki çabuk toparladık ve 15 dakikalık bocalamanın ardından gerçek kimliğimize büründük. Oyunu rakip yarı alanda oynamaya başlar başlamaz da golümüz geldi zaten. 17.dakikada Hamit’in sağdan ortaladığı topa pek müsait bir durumda olmamasına rağmen inanılmaz bir kafa vuruşu yaptı Burak. Havadan etkili değil diye eleştirdiğimiz Burak bizlere nazire yapar gibiydi sanki. Attığı gol tam bir Hakan Şükür golüydü çünkü.
  Golden sonraki bölümde Cluj takımı oyun anlayışını hiçbir şekilde değiştirmedi. Maça nasıl başladılarsa o şekilde oynamaya devam ettiler. Bu da Cluj takımının 90 dakikayı kendi sahasında bile hücum oynayarak götürebilecek bir kapasitesinin olmadığının ispatıydı.
  1-0’dan sonra topa hakim olan taraf takımımız olsa da rakip kalede yeni tehlikeler üretemedik. Daha çok oyunu soğutmaya ve skoru tutmaya yönelik oynadık sanki. Hakemin düdüğüyle de ilk 45 dakika bazında istediğimizi almış olduk.
  İkinci devre başladığında ise Cluj nasıl olduysa biraz daha ofansif oynamaya karar vermişti! Maçın başından beri 8-9 kişiyle kendi yarı alanında kalan Romenler, bu kez daha kalabalık gelmeye çalışıyorlardı kalemize. Nitekim 52.dakikada defansımızın arasına attıkları bir topla beraberlik golünü buldular.
  O ana kadar her şeyin istediğimiz gibi gittiği oyunda şimdi tablo biraz olumsuzlaşmıştı. Ancak moralleri fazla bozmanın manası yoktu. Çünkü maçın bitmesine 40 dakikaya yakın bir süre vardı ve biz Cluj’dan çok daha iyi bir takımdık.
  Dakikalar 60’ı gösteriyordu ki, bir kez daha ayağa fırladık. Soldan Burak’ın ortaladığı top kaleciden sekti ve Hamit’e gitti. Hamit sağdan ceza alanına girdi, yerden sert bir şekilde ortaya çıkardı. Şans eseri Burak’ın önüne gelen top 2.kez Cluj ağlarındaydı.
  Tekrar öne geçtikten sonra Fatih Hoca’nın neden ısrarla oyuncu değiştirmediğini anlayamadım. Sahanın en kötü ismi Umut’a 76 dakika boyunca sabretmesi oldukça enteresandı. Bizim için hayati önem taşıyan bir deplasmanda 2-1’i de bulmuşken Umut’un oyundan alınarak orta sahanın beşlenmesi gerekirdi bence. Fatih Hoca bunu yaptı ama çok geç yaptı.
   2-1’den sonra yavaş yavaş oyundan düşmeye başlayan Cluj, savunmasında boşluklar bırakmaya başladı. Selçuk İnan-Burak Yılmaz ikilisinin oynadığı bir rakibe karşı böyle boşluklar bırakmak anca intihar olurdu. Nitekim 74.dakikada bahsettiğim şey gerçekleşti. Selçuk hemen her maç olduğu gibi Burak’ın önüne müthiş bir top attı yine. Burak önce tökezlesede topu kontrolüne almayı başardı. Sonra rakip stoperi bakkala, topu da kalecinin altından ağlara gönderdi. Attığı 3 golle geceye damgasını vuruyordu ‘’KRAL’’
  Cluj takımı tamamen tükenmişti artık. Mağlubiyeti kabul ederek oynadılar son 15 dakikayı. Biraz daha akıllı olsak 4.hatta 5.golü bile bulabilirdik. Ama olsun. 3-1 de fazlasıyla yeterliydi bizim için.
  Sabri-Yekta, Semih-Hamit değişiklikleri tamamen süreye yönelikti artık. 
   91’de Sougou 2 metreden yandan auta attı ama golü yapsa bile değişen fazla bir şey olmayacaktı.
  Bizim için oldukça önem taşıyan Braga-Manchester United maçı da istediğimiz gibi noktalanınca gece bizim için bayrama dönüştü. Son 8 dakikaya yenik giren Manchester’ın bu bölümde 3 gol birden bulması Şampiyonlar Ligi H Grubu’nda yepyeni bir tablo çıkardı ortaya. Dünkü karşılaşmadan önce grubun son sırasında yer alan takımımız artık 2.basamakta. Eğer kalan 2 maçta yerimizi koruyabilirsek adımızı bir üst tura yazdıracağız. Dünkü karşılaşmayı kazanarak grubu lider bitirmeyi garantileyen United’ın İstanbul’a yedeklerle geleceğini düşünürsek bence bundan sonra ipler tamamen bizim elimizde…   

                  e-falanfilan yazarı: Kerem ZÜLFİKAR