12 Kasım 2012 Pazartesi

Futbolcular Maç Mı Seçiyor?


   Ekim ayı’nda yaşadığımız 5 maçlık galibiyet hasretinin ardından, önce ligde Kayserispor ve İBB’yi hemen akabinde de Şampiyonlar Ligi’nde Cluj’u deviren takımımız, artık yavaş yavaş geçen sezonki ivmesini yakalayacakmış gibi bir his uyandırdı hepimizde. Ancak bu akşam Mersin’de bırakılan 2 puan bunun henüz mümkün olmadığını gözler önüne serdi.
  Çarşamba’nın yorgunluğu vardı elbet takım üzerinde. Ancak ne olursa olsun Mersin İdman Yurdu gibi geride kalan 10 haftada sadece 1 galibiyet alabilmiş bir takım karşısında puan kaybetmek de yakışmadı Galatasaray’a!
  Maçtan sonra Fatih Hoca ‘’İyi oynadığımız maçı kazanamadık.’’ dedi. Hocanın iyi oyundan kastı ne gerçekten çok merak ettim. Bugün rakip üzerinde oyunun hiçbir anında baskı kuramadık bir kere. Onun haricinde direkten dönen 2 top dışında gol pozisyonuna giremedik. Hepsini bir kenara bıraktım, 61.dakikada beraberlik golünü yiyen takım koskoca yarım saatlik bölümde değil gol pozisyonuna girmek, rakip kaleye gidemedi bile. Hee kötü oynamadık. Kalemizde 0 pozisyonla bitirdik maçı. Ancak üzerinde durulması gereken esas nokta da bu bence. Bu takım birçok maçta rakibine gol pozisyonu vermeden puan, puanlar kaybediyor…. 
   Geçtiğimiz sezon deplasmanlarda gol yememesiyle nam salan, 19-20 maçta kalesini gole kapatan Muslera’ya bu sezon ne olduysa artık, maşallah geleni gideni içeri alır oldu. Bu sezon gol yemediği maç yok neredeyse. Üstelik basit ve acamice goller yiyor. Mesela bu gün yediği gol… Muslera’nın yan toplarda ciddi anlamda sıkıntıları var. Ya topa çıkamıyor ya da boşa çıkıyor. Taffarel’in Muslera’ya sabah akşam yan top çalıştırması lazım. Ayrıca degajlarda da ciddi problem var. Vurduğu 10 topun 5’i ya kısa düşüp rakibe gidiyor ve bizim yüreğimiz ağzımıza geliyor ya da topu taca atıyor... Dolayısıyla geçtiğimiz sezon en güven veren mevkiimiz olan kalemiz, maalesef son dönemlerde en zayıf halkamız olmuş durumda…
  Felipe Melo mutlaka kazanılmalı. Yekta ne kadar iyi oynarsa oynasın hiçbir zamanda formda bir Melo’nun yapacağı katkıyı yapamaz bu takıma. Çünkü Melo’nun tatlı-sert futbolu özellikle geçen sezon rakibi ciddi anlamda rahatsız ediyordu. Ayrıca her maç en az 5-6 tane kritik top çalıyordu. Yekta’nın bunları yapabilmesi, hele hele Melo’nun verdiği ofansif katkıyı verebilmesi ne yazık ki mümkün değil. Dolayısıyla ben Melo’nun bir şansı daha en azından geçen sezonki kredisinin hatrına hak ettiğini düşünüyorum.
  Emre Çolak’a artık birilerinin dur demesi lazım. Bu çocuk bulutların üzerinde uçuyor çünkü! Kesinlikle ayakları yere basmıyor! Geçen sezon uzaktan 2 gol attı diye kendisini yerlere göklere çıkaranların sayesinde çok büyük bir yıldız olduğunu, bu takımın en önemli silahı olduğunu falan sanıyor. Takımdan çok kendine oynuyor. Her yerden kaleyi düşünüyor. Bomboş durumda arkadaşları pas beklerken gereksiz yere topla bir sağa, bir sola dönüp Hasan Şaş’ın gençlik yıllarından resitaller sunmaya kalkıyor! Ancak bunların hiçbirini beyninin kontrolü dahilinde yapmıyor. Yani daha Türkçesi; bu arkadaşımız futbolu beyniyle oynamıyor. Zaten o sorunu aşabilirse, kendini şu an gördüğü mertebeye gerçekten ulaşacaktır. Ancak Galatasaray Paf Takımı’ndan çıkanların temel sorunu olan ayak-beyin uyuşmazlığı ne yazık ki Emre Çolak’ta da fazlasıya mevcut! Bugün yediğimiz gol tamamen Emre’in rakibe hediyesi. Önce abuk subuk bir faul yaptı ardından da göğüsü hizasında gelen topu anlamsız bir kafa vuruşuyla kornere attı. O korner de bize çok pahalıya patladı…
   Umut Bulut her hafta gol attığı için herkesin takdirini toplasada, bence 90 dakika boyunca hiçbir şey yapmadan geziyor sahada. Attığı gollere bakacak olursak geneli amiyane tabirle ‘’balık’’ goller zaten. Çok net bir şekilde söyleyebilirim ki, Umut Bulut benim Galatasaray formasıyla izlediğim yeteneği en kısıtlı santrafor. Top tekniği yok denecek kadar az. Ayağında top tutamıyor, 2 metreye dahi isabetli pas atamıyor. Sahada böyle bir santrafor varken, takımdan ayrılan Necati’ye ve evinde oturan Baros’a gel de üzülme…
  Son olarak şunu söylemek istiyorum, bugün isimler üzerinden gittiysem de, ortada bir sorun varsa bu tüm takımın sorunudur. Şu an ki sorun da belli bir istikrarı yakalayamamış olmak. Özellikle Avrupa Kupası maçlarıyla lig maçları arasındaki  gerek bireysel, gerekse de takımsal performans dalgalanmaları akıllara tek bir soru getiriyor: Futbolcular maç mı seçiyor? Umarım böyle bir şey yoktur. Çünkü bu bahsetmiş olduğum şey gerçekten mevcutsa, işte o zaman ortada çok büyük bir problem var demektir…

                                               e-falanfilan yazarı: Kerem ZÜLFİKAR