Şampiyonlar Ligi’nde 6 maç üzerinden oynanan gruplar
aşamasını ilk 2 sırada tamamlayabilmenin 2 kuralı var bana göre. Öncelikle
kendi sahanızda oynayacağınız 3 karşılaşmayı da kazanacaksınız. Ayrıca grupta
Kopenhag gibi sizden çok daha alt seviyede bir takım varsa şayet, bu takımla
oynayacağınız 2 karşılaşmadan da 6 puan çıkaracaksınız. Ya da en azından 4 puan.
Eee şimdi
Galatasaray’a bakıyorum, daha ilk maçta kendi sahasında Real Madrid’den 6
yemiş, dolayısıyla yukarıda bashettiklerimin ilkini gerçekleştirme şansını
yitirmiş. Dün akşam da köy takımı Kopenhag’a karşı sahada adeta yürüyerek! (Evet
yürüyerek, çünkü başta Riera ve Selçuk olmak üzere oyuncularımızın bir çoğu
koşmadan oynadılar) anlamsız bir mağlubiyet alarak ikinci kuralı da ne yazık ki
gerçeğe dönüştüremediler.
Sorarım size o
zaman, bu saatten sonra gruptan nasıl çıkacak bu takım? Real Madrid’i Barnebau’da
yenebilecek mi? Dün basın toplantısında bu maç daha oynanmadan puan tablosuna 0
yazan Roberto Mancini bile buna inanmıyor ki biz inanalım…
Bu durumda herşey
son maça kalacak gibi gözüküyor. Muhtemelen Kopenhag’ı İtalya’da rahat geçecek
olan Juventus, TT Arena’ya 6 puanla gelecek ve bizimle bir final karşılaşması
oynayacaklar. Bize de bir üst tur için galibiyet gerekecek. Fatih Hoca
başımızda olsa turdan çok umutlu olurdum. Çünkü bu tarz final karşılaşmalarını
hep istediğini alarak tamamlamıştır İmparator. Tıpkı geçen sezonki Braga maçı
gibi. Ancak Mancini’nin ne üdüğü belli olmayan taktiği ve son derece düşük
tempodaki futbolu Juventus’u yenmeye yetecek midir, ben %20 ihtimal bile vermiyorum…
Hesap kitap yapmayı
bir kenara koyup düne dönecek olursak, gerçekten çok etkisiz bir futbol oynadık. En başta da belirtmiş olduğum gibi takım olarak resmen yürüdük. ‘’Bu
takımın kondisyonu yok .’’diyen Roberto Mancini’ye ben şunu söylemek istiyorum;
Belki bu takım geçen sezon da çok çok iyi top oynamadan şampiyon oldu ya da
Şampiyonlar Ligi’nde çeyrek final gördü. Ancak böylesine ağır bir futbol
oynadıkları, sahada koşmaktan bile aciz oldukları, bu kadar bitik bir görüntü
çizdikleri bir tek karşılaşma dahi hatırlamıyorum.
Haftalardır
oynamayan ve dolayısıyla maç eksiği oldukça fazla olan Riera, gerçekten ayak
duramayacak haldeydi. Bu bitik görüntüsüne Mancini’nin kendisine nasıl 90 dakika boyunca
tahammül ettiğine aklım ermedi doğrusu.
Ancak aklımın ermediği
çok daha önemli konu, Aurelien Chedjou denen bu Bank Asya stoperinin nasıl
transfer edilmiş olduğu? Kendisini 2 yıl boyunca ısrarla isteyen Fatih Hoca’ydı
bunu biliyorum. Dolayısıyla da az önce övmüş olduğum hocamı şimdi eleştirmek
zorundayım. Fakat şöyle bir durum var ortada: Fatih Hoca Chedjou’yu ısrarla
istemiş ve aldırmış olabilir. Ancak gel gelelim sezon başından beri takıma 5
kuruşluk faydası olmayan, her maçta yediğimiz en az 1 golde bariz hatası olan,
kademeye giremeyen, rakip forvetler karşısında hep ağır kalan ve de en önemlisi
ligdeki her takımda bir benzeri bulunan bu 6.5 milyon Euro’luk fiyasko neden
hala ısrarla oynatılır?
Dany’i benim kadar
eleştiren yoktur herhalde. Ancak öyle veya böyle Semih-Dany ikilisi geçen sezon
şampiyon olan takımın stoperleriydi. Ayrıca Dany çabukluğuyla ve mücadeleci
oyunuyla ne olursa olsun formayı Chedjou’dan çok daha fazla hak ediyor bence.
Gerçekçi olmak gerekirse,
Burak Yılmaz geçen sezonki Burak Yılmaz değil. Drogba desen o da 4-5 yıl önceki
Drogba değil. İkisi de çok fazla gol kaçırıyorlar. Hatta haddinden fazla. En
basiti dün biri 3 metreden bomboş kafayı kalecinin üzerine vurdu, öbürü de yine
aynı mesafeden topu tribüne gönderdi. Adama sormazlar mı ‘’Hangisini
atacaksınız arkadaş?’’ diye. Dolayısıyla da bence bu takımın çok iyi bir
santrafora ihtiyacı var. İbrahimovic gibi mesala… Hee alabilir miyiz? İmkansız
tabi…
Şimdi önümüzde
kritik bir Fenerbahçe karşılaşması var. Ondan sonra bir milli maç arası ve
ardından gelecek zorlu ve sıkışık fikstür. Bu futbolla ne kadar başarılı
olabiliriz bunu zaman gösterecek. Ancak bildiğim bir gerçek var ki, son 2-3
maçta oynadığımız futbolu sürdürürsek önce Pazar akşamı Fener’den, ardından da
Real Madrid ve Juventus’tan tarihi farklar yiyerek hedeflerimizden birer birer
koparız….
e-falanfilan yazarı: Kerem ZÜLFİKAR